Bazen bir fırtınada sığınacak bir limandır aşk; şiddetli dalgaların öfkesine karşı bir kalkan, huzurlu bir sığınak. Bazen bilinmeyen, yabancı bir şarkının melodisidir; sözleri bilinmese de ruha dokunan, duyguları ve kalbi titreten bir melodi. Ama bazen de bir çiçekte saklanan çiy tanesidir; temiz, şeffaf ama yok olmaya mahkûm.
Raif Efendi ve Maria arasındakiler bazen bir liman, bazen bir melodi bazense bir çiy tanesi oldu, en nihayetinde. Sabahattin Ali'nin 1943 yılında yayımladığı Kürk Mantolu Madonna, okuyan herkesin yüreğine bir çiy tanesi bırakıyor.
Yabancı ruhların sessiz çığlığı
Kitabın anlatıcısı ve Raif Efendi'nin iş arkadaşı olan Rasim, başlangıçta Raif Efendi’yi sıkıcı ve sıradan biri olarak tanımlar. Gün geçtikçe Raif Efendi’nin pek de öyle biri olmadığı anlayan Rasim, Raif Efendi'nin gizemini çözmeye karar verir. Romanın ana karakteri, bir nevi kahramanı olan Raif Efendi ise hepimiz ağlatacak olan o Raif Efendi’dir. İçine kapanık, melankolik ve sessiz bir adamdır; ya da en azından artık öyledir. Topluma pek de uyum sağlayamayan Raif Efendi, hayatı boyunca birçok şeye boyun eğmiş, eğmek zorunda bırakılmıştır. Kitaba adını veren Kürk Mantolu Madonna diğer adıyla Maria Puder, Raif Efendi’nin gerçek aşkı olacak Yahudi asıllı bir Almandır. Özgür ruhlu ve tutkulu bir kadın olan Maria, tıpkı Raif Efendi gibi topluma yabancıdır; ama daha katı ve asidir de.
Beklenmeyen aşk
Raif’in Maria'yı ilk kez Berlin'de bir sanat galerisinde görmesiyle başlayan platonik aşk zamanla tutkulu bir sevdaya dönüşür. Maria'nın geçmişi ve özgür ruhu Raif’i, Raif’in fazla tutkulu ve duygulu olması ise Maria’yı tedirgin eder. Birbirlerinde teselli bulacağına inanan bu iki genç arasındaki aşk hikayesi, yalnızlık ve yabancılaşma temaları etrafında döner. Özgürlük, bağımsızlık ve geçmişle yüzleşme de tüm satırlarda hissedilir.
Ruha işlenen sözler
Rivayete göre Sabahattin Ali’nin kendi hayatını anlattığı Kürk Mantolu Madonna, ilk basıldığında büyük ilgi görmese de sonrasında birçok dile çevrilmiş ve Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilmiştir.
Sabahattin Ali’nin muntazam anlatım diliyle aşkın gücü ve imkansızlığı okuyucunun kalbine ilmek ilmek işlenir. Bu ölümsüz eser her okunuşta ruhları acıtmaya devam edecektir.