Yazıma başlarken gerekçe ne olursa olsun idam cezasına karşı olduğumu belirterek başlamak istiyorum. 17 Eylül 1961 tarihinde 1950-60 yılları arasında Demokrat Parti(DP) iktidarı döneminde başbakanlık yapan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fetin Rüştü Zorlu Marmara denizinde ki Yassı ada da idam edildiler.
Bugün sabah  haberlerinde özellikle yandaş medya da gerçekleri yansıtmak yerine hamasi duygu sömürüsü görünce bu yazıyı yazma gereksinimi duydum. Özellikle o dönemi bilmeyen gençlerin aydınlanması umudu ile.
Mustafa Kemal 1923-38 yılları arasında üç kez çok partili dönemin başlaması için girişimde bulunmasına karşın, halkın eğitim düzeyinin düşük olması, feodal ilişkilerin üretimi belirlemesi ve dinsel nedenlerle gerçekleşmemiştir.
2. Dünya savaşı sonrası, Toprak reformu yapılması için hükümet girişimde bulununca, kendiside Aydın ilinde Çakırbeyli çiftliğinin sahibi olan Adnan Menderes Celal Bayar, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan’la birlikte karşı çalışma başlattılar diğer toprak ağaları ile birlikte.
1946 seçimlerine Demokrat Parti(DP), YETER SÖZ MİLLETİN söylemi ile girdi. Her sağ parti gibi dini söylemlerini öne alarak katıldılar.Açık oy-gizli sayım gibi saçma bir seçim ve sayım nedeni ile seçimi tartışmalı bir sonuçla CHP kazandı!!
Tek parti döneminden rahatsız olan herkesi yanına alan DP 14 Mayıs 1950 tarihinde iktidara geldi. 2. Dünya savaşında zarar gören ülkelere ABD’nin verdiği yardım kapsamında Türkiye’de Marchall yardımından yararlandı. ABD ile sıkı ilişkiler geliştiren DP hükümeti Kore savaşına asker göndererek ABD ve Nato’ya yaranmak için bir tugay askerimizi Kore savaşında feda etti.
Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunmaya başladı. Halk evleri kapatıldı. Köy Enstitüleri öğretmen okuluna dönüştürüldü. 
1952 yılında NATO’ya tam üyeliğimiz onaylanınca, Uçak, uçak motoru ve tank fabrikalarımız NATO standartlarına uymadığı gerekçesi ile kapatıldı. Demiryollarının yapımı durduruldu. Karayolu yapımına hız verildi. Hatta cahil halka ‘Demiryolu komünist işidir, ondan yapmıyoruz’dediler. Oysa ABD, petrol türevlerini tükettirmek için demiryollarını yaptırmıyordu.
Bugün yargılanan Ergenekon’un temeli, NATO’ya girmemizin hemen ardından güya komünizmle mücadele için kurulan ÖZEL HARP DAİRESİ aslında Türkiye’yi el altından yönetmek için kuruldu. İlk denemesini de ‘1955 yılında 6-7 Eylül ‘ olayları ile yaptı. Bu gelişmeler gerçek yurtsever DP ileri gelenlerini de rahatsız etmeye başladı. Fuad Köprülü ile birlikte 15 Milletvekili istifa etti. Bu arada ekonomide her geçen gün daha kötüye gitmeye başladı. Çarçur edilen borç alınan paralar. Giderek artan petrol faturası. Sonuçta seçim bir yıl beriye alınarak 1957 yılında yapıldı. Seçim sisteminden kaynaklı muhalefetten oransal olarak daha az oy alan DP mecliste çoğunluğu sağladı. Bu arada46 seçimi gibi şaibelerden söz edilmeye başlandı.
İşler kötüye gittikçe DP ve özellikle Başbakan Adnan Menderes hırçınlaşmaya başladı. Takriri sükun yasası çıkarıldı.Gazeteler bugünkü gibi holding patronlarında olmadığı için yazarları işten atmak yerine , gazeteleri aylarca keyfi olarak yani hiçbir yasal gerekçe olmadan kapatmaya başladılar.Bir taraftan da gazeteciler tutklanıyordu.Ülkede karaborsa aldı başını gitmeye başladı.Çay, şeker ve gazyağı karne ile verilmeye başladı.1959 senesinde bir gecede 2TL olan ABD doları 9 TL’ye çıkarıldı.Zengin daha zengin fakir daha fakir oldu.Buna karşın DP ve Başındaki Başbakan Adnan Menderes,’VATAN CEPHESİ’ diye bir şey icat ettiler.Her gün saatlerce Kars’tan Edirne’ye rast gele isimler okunmaya başlandı. Bu durum halk arasında –Bakalım bana ne zaman sıra gelecek. Esprilerine neden oldu. Bu arada güya NATO’ya verilen Adana İncirlik ABD üssü oldu. Eğer Adnan Menderes ve ekibi panik yamadan erken seçim kararını zamanında alsalardı. Ülkemizde ihtilallar dönemi hiç başlamazdı. Seçimle gelen seçimle giderdi.
Eğer gerçek Ergenekon aranıyorsa, Adnan Menderes döneminde kurulan özel harp dairesine baksınlar. Günlük çıkarlarını ve iktidarlarını düşünen politikacılar, devlet adamı olamazlar.
Nato’ya girmeseydik, Demiryollarından vazgeçmeseydik, Uçak ve tank fabrikalarımızı kapamasaydık, Halk evlerini ve köy enstitülerini kapatmasaydık v.b bugün daha aydınlık bir Türkiye olmaz mıydık? 

Yazıma başlarken gerekçe ne olursa olsun idam cezasına karşı olduğumu belirterek başlamak istiyorum. 17 Eylül 1961 tarihinde 1950-60 yılları arasında Demokrat Parti(DP) iktidarı döneminde başbakanlık yapan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fetin Rüştü Zorlu Marmara denizinde ki Yassı ada da idam edildiler.

  Bugün sabah  haberlerinde özellikle yandaş medya da gerçekleri yansıtmak yerine hamasi duygu sömürüsü görünce bu yazıyı yazma gereksinimi duydum. Özellikle o dönemi bilmeyen gençlerin aydınlanması umudu ile.

Mustafa Kemal 1923-38 yılları arasında üç kez çok partili dönemin başlaması için girişimde bulunmasına karşın, halkın eğitim düzeyinin düşük olması, feodal ilişkilerin üretimi belirlemesi ve dinsel nedenlerle gerçekleşmemiştir.

2. Dünya savaşı sonrası, Toprak reformu yapılması için hükümet girişimde bulununca, kendiside Aydın ilinde Çakırbeyli çiftliğinin sahibi olan Adnan Menderes Celal Bayar, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan’la birlikte karşı çalışma başlattılar diğer toprak ağaları ile birlikte.

1946 seçimlerine Demokrat Parti(DP), YETER SÖZ MİLLETİN söylemi ile girdi. Her sağ parti gibi dini söylemlerini öne alarak katıldılar.Açık oy-gizli sayım gibi saçma bir seçim ve sayım nedeni ile seçimi tartışmalı bir sonuçla CHP kazandı!!

Tek parti döneminden rahatsız olan herkesi yanına alan DP 14 Mayıs 1950 tarihinde iktidara geldi. 2. Dünya savaşında zarar gören ülkelere ABD’nin verdiği yardım kapsamında Türkiye’de Marchall yardımından yararlandı. ABD ile sıkı ilişkiler geliştiren DP hükümeti Kore savaşına asker göndererek ABD ve Nato’ya yaranmak için bir tugay askerimizi Kore savaşında feda etti.

Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunmaya başladı. Halk evleri kapatıldı. Köy Enstitüleri öğretmen okuluna dönüştürüldü. 

1952 yılında NATO’ya tam üyeliğimiz onaylanınca, Uçak, uçak motoru ve tank fabrikalarımız NATO standartlarına uymadığı gerekçesi ile kapatıldı. Demiryollarının yapımı durduruldu. Karayolu yapımına hız verildi. Hatta cahil halka ‘Demiryolu komünist işidir, ondan yapmıyoruz’dediler. Oysa ABD, petrol türevlerini tükettirmek için demiryollarını yaptırmıyordu.

Bugün yargılanan Ergenekon’un temeli, NATO’ya girmemizin hemen ardından güya komünizmle mücadele için kurulan ÖZEL HARP DAİRESİ aslında Türkiye’yi el altından yönetmek için kuruldu. İlk denemesini de ‘1955 yılında 6-7 Eylül ‘ olayları ile yaptı. Bu gelişmeler gerçek yurtsever DP ileri gelenlerini de rahatsız etmeye başladı. Fuad Köprülü ile birlikte 15 Milletvekili istifa etti. Bu arada ekonomide her geçen gün daha kötüye gitmeye başladı. Çarçur edilen borç alınan paralar. Giderek artan petrol faturası. Sonuçta seçim bir yıl beriye alınarak 1957 yılında yapıldı. Seçim sisteminden kaynaklı muhalefetten oransal olarak daha az oy alan DP mecliste çoğunluğu sağladı. Bu arada46 seçimi gibi şaibelerden söz edilmeye başlandı.

İşler kötüye gittikçe DP ve özellikle Başbakan Adnan Menderes hırçınlaşmaya başladı. Takriri sükun yasası çıkarıldı.Gazeteler bugünkü gibi holding patronlarında olmadığı için yazarları işten atmak yerine , gazeteleri aylarca keyfi olarak yani hiçbir yasal gerekçe olmadan kapatmaya başladılar.Bir taraftan da gazeteciler tutklanıyordu.Ülkede karaborsa aldı başını gitmeye başladı.Çay, şeker ve gazyağı karne ile verilmeye başladı.1959 senesinde bir gecede 2TL olan ABD doları 9 TL’ye çıkarıldı.Zengin daha zengin fakir daha fakir oldu.Buna karşın DP ve Başındaki Başbakan Adnan Menderes,’VATAN CEPHESİ’ diye bir şey icat ettiler.Her gün saatlerce Kars’tan Edirne’ye rast gele isimler okunmaya başlandı. Bu durum halk arasında –Bakalım bana ne zaman sıra gelecek. Esprilerine neden oldu. Bu arada güya NATO’ya verilen Adana İncirlik ABD üssü oldu. Eğer Adnan Menderes ve ekibi panik yamadan erken seçim kararını zamanında alsalardı. Ülkemizde ihtilallar dönemi hiç başlamazdı. Seçimle gelen seçimle giderdi.

Eğer gerçek Ergenekon aranıyorsa, Adnan Menderes döneminde kurulan özel harp dairesine baksınlar. Günlük çıkarlarını ve iktidarlarını düşünen politikacılar, devlet adamı olamazlar.

Nato’ya girmeseydik, Demiryollarından vazgeçmeseydik, Uçak ve tank fabrikalarımızı kapamasaydık, Halk evlerini ve köy enstitülerini kapatmasaydık v.b bugün daha aydınlık bir Türkiye olmaz mıydık?