1 Kasım'da kendi rekorunu egale etmeye çalışacak.
İktidardan düşmeyi ölümle eşdeğer buldukları için "cebelleşme" "cepheleşme" ve "gerginlik yaratma" stratejilerini uygulamaya devam ediyor.
Türk Dil Kurumu’na göre “cebelleşmek: uğraşmak, çekişmek; tartışmak, münakaşa etmek” anlamına geliyor. AKP'yi kuranlar ilk önce içinde bulundukları Refah Partisi yönetimi ile “cebelleşmeye” başlamıştır. Kendi tabirleri ile nerede ise cebelleşmek onların fıtratında var ve bunu ısrarla "amaç vasıtayı meşru kılar" düsturu ile sürdürüyorlar.
***
İktidara geldiklerinde önlerinde uzun bir cebelleşecek kişi, grup, kesim, kurum, örgüt ve sistem listesi vardı. 'Velev ki simge' diyerek türbanı bayrak yaptılar.
“Laikçi sistem” ve onun uygulamalarına ateş açtılar. Üniversitelerde, yüksek okullarda ve “kamusal alan” denilen her yerde türban mücadelesi verdiler.
Sataşma, eleştiri babından küçük el enselerle başlayıp askerle ve onun kurumsal yapısı ile, komuta kademesi ile cebelleşmeye başladılar. Bu kadar büyük bir gücün üzerine yürüyüp mevzi de elde edince de cephe genişledi.
Yüksek yargı ile, meslek örgütleri ile, STK’larla, sendikalarla, TÜSİAD’la, bir kısım medya ile, Doğan Grubu’ndan Hürriyet’le, onların yazar ve çizer takımı ile, “monşer” dedikleri dışişleri mensupları ile, liberallerle, aydınlarla, Fazıl Say gibi sanatçılarla, Alevilik ve Alevilerle, Cumhuriyet’in kurucu iradesi ile, Atatürkçü düşünce ile, İnönü ile, Ahmet Necdet Sezer’le, Süleyman Demirel’le, Tansu Çiller’le, Mesut Yılmaz’la çoğu kez tek taraflı cebelleştiler.
Gün gelip ittifakları bozulunca cemaatle, yine ittifakları bozulunca HDP ve PKK çevresi ile (halen devam ediyor) cebelleşmeye başladılar.
"Kırmızı kuvvetler" saf dışı edildikçe, Türkiye sınırlarına dayandılar.
Komşu ülkelerin içişlerine/dışişlerine karışmaya başladılar.
Rejimler, mezhepler, devlet başkanları hedef alındı.
“Stratejik derinlik" kılavuzluğunda Irak’ta Maliki ile, “One munite” diyerek İsrail ile, Mısır’da Sisi ile, Suriye’de Esat’la cebelleştiler. Bazen Ermenistan’la, bazen Azerbaycan’la takıştılar. Eyy Batı, diyerek kimi zaman AB’ye, kimi zaman ABD’ye, kimi zaman Rusya’ya sertleştiler.
***
7 Haziran'da "kavga, inat, gerginlik ve cebelleşme" stratejisi yara aldı.
Seçmenlerin bu stratejiye karnının kısmen de olsa doyduğu görüldü.
Ancak AKP'yi yöneten irade "seçmen bize bir ders vermeye kalktı ama tokadın şiddetini ayarlayamadı" gibi bir gerekçe üretti. 1 Kasım'da tek başına iktidar olabilmek için "cebelleşme" siyasetinin üzerine bir de "cepheleşmeyi" koydu.
O yüzden barut ve kan kokusu!
***
AKP "üst aklın" verdiği bu 'harp stratejisi' sonucu 1 Kasım sonrası çatlayabilir.
Çünkü AKP içinde bıkmış, yılmış "yetti artık" diyen sesler duyuluyor. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin "1 Kasım sonrası TBMM'de 5. parti olabilir" öngörüsü fantezi değildir. Daha da zorlanırsa 6. parti bile çıkabilir. Tarihimizde birçok azametli parti doğmuş, büyümüş, iktidar olmuş, parçalanmış yok olmuştur.
***
AKP'nin ayrıcalığı yoktur.
O parti de "her fani" siyasi oluşum gibi "ölümü tadacaktır."
Er ya da geç. Korkunun faydası yok!