Ağlamak geliyor içimden. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum. Değer kıymet bilmeyen insanların var olduğunu gördükçe üzerimi parçalarcasına ağlamak istiyorum. Ruhum bunalıyor. Sıkılıyorum. Eskisi kadar stresimi atacak bir şey de bulamıyorum. Bende var bir sorun. Tımarhanelik miyim ben? Ne dersiniz.
Akşama kadar didin dur. Çalış çalış çalış. Programlanmış gibi her gün aynı işi yap. Aynı iş, aynı insanlar, aynı tipik sorunlar, aynı eve gel, yemek yap, bulaşıkları yıka, evi toparla, ütü yap, kirli çamaşırları makineye at, as, kurut, uyu, sabah kalk, aynı işe git. Haftanın yedi günü, ayın dört haftası, yılın üç yüz altmış beş günü elli iki haftası aynı işi yap. Ne kadar sürecek bu aynılık? Ne kadar sürebilir? Mutlu olmayı, huzur bulabilmeyi hangi saatlere dakikalara sığdırabiliriz ki?
Yine ben miyim düşen?
Evet, yine benim düşen. İnsanları anlamak için verdiğim çaba, gayret boşa gittikçe yine benim düşen. Kalkarım elbet. Ama yine düşerim. Bir daha kalkarım. Bir daha derken ömür geçer böyle. Yine de geldim dünyaya… 
Her şeyi bir kenara bıraktım. Diyorum ama tabi ki içimden. Senin yorulduğunu anlamayacak kadar, hissetmeyecek kadar bencil insanlar etrafınızda oldukça nasıl sakin kalabilirsiniz ki? Sizin de dinlenmeye, huzura ve sakinliğe ihtiyacınız olduğunu bilemedikleri sürece bu hayat böyle geçmez. 
Bir zamanlar hayat bizimdi. Hayal kurardık. Umutlanırdık. Şairler bize seslenirdi “güzel günler göreceğiz” diye. Keşke şu an tek derdim adıma lakap takmaları olsaydı arkadaşlarımın. Tek kırgınlığım öğretmenimin yerimi değiştirmesi olsaydı. Tek kaybım yeni aldığım silgim olsaydı. Şu an o kadar çok şey kaybetmişim ki! 
Ne satır…
Ne kalem…
Ne cümle…
Bahtı kararmış hayallerimin. Yitirilmiş hayallerim var benim. Kurmaya artık korktuğum, gerçekleriyle yüzleşmekten yorulduğum.
Değmeyen insanlarla uğraşmaktan yoruldum. Diyorum ya ağlamak geliyor içimden. Ama ayıplarlar değil mi ağlayamam. Tek başıma istediğimi de yapamam. Kadınım ben başıma bir şey gelir. Ama o zaman da derler ki “yapmıştır bir şey, hak etmiştir”. Bunu o kadar çok duydum ki. İradesine ve uçkuruna sahip çıkamamıştır demek yok da, hak etmiştir var. Aranmıştır o kadın var. Kesin aldattı diyenlerde var. Var oğlu var. 
Ben ne istedim biliyor musunuz? İnsanların değerini bildiğim kadar benim de değerim bilinsin istedim. Mesela patronum kıymetimi bilsin ve bir kerecik de olsa içinden gelerek teşekkür etsin istedim. Ailem bana bakıp ta seninle gurur duyuyorum kızım desinler istedim. Bir kerecik olsa yeterdi bana. Çok çalıştım. Eşek gibi derler ya ben bütün hayvanat bahçesindekiler kadar çok çalıştım. İki üniversite bitirdim. Üç alanda ihtisas yaptım. Yetmedi kitap yazdım. Ve ben benden sonraki gelecek neslime bir emanet bıraktım. Karşılığında sade bir teşekkür istedim. Eşim hayatına kattığım renkler için teşekkür edebilirdi. Kuruca bir teşekkür sadece. Fısıldasa bile yeterdi. Yetecek ne kaldı ki?
Ağlamak geliyor içimden.
Çığlık çığlığa, bir kenara pusup çisil çisil ağlamak geliyor içimden. 
Boğazımda düğümlenmiş tüm söyleyemediklerim. Bir teşekkür gelmedi bana ama benim içimden ağlamak geliyor…