Yerkürede Kuzey-Güney kutbu sabittir.
Ancak dünya siyasi haritasında 2. Dünya Savaşından sonra iki kutup daha vardı. 
Doğu Bloku, Batı Bloku, ya da NATO ve VARŞOVA ülkeleri diye saf tutmuşlardı.  
Zaman zaman "bağlantısızlar" diye daha çok 3. Dünya ülkelerinin oluşturduğu bir saf vardı. Fakat askeri, siyasi ve ekonomik güçleri zayıftı.
Bu bloklar arasında "soğuk savaş" yaşanırdı.
Birbirlerine füze, uçak, namlu göstermezlerdi. Sadece tehdit ederlerdi. 
Propaganda savaşları vardı. Sovyetler Birliği'nin başını çektiği ülkelere "demir perde ülkeleri" de denirdi. Ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda bloklar birbirlerinin içine casus salardı, sabotajlar yapar, karşı saftaki ülkelerin gizlice içlerini  karıştırır, kendi inanç, ideoloji ve fikirlerinin propagandasını yaparlar, 5. kol faaliyetleri ile nüfuz elde ederlerdi. 
O azman küreselleşme, globalleşme gibi; fikir, emek ve sermayenin serbest dolaşımı gibi kavramlar yoktu. Ama o zamanlar şeklen de olsa "uluslararası hukuk" vardı, ülkelerin birbirlerinin "içişlerine karışmama prensibi" vardı. 
Devlet adamlarının ve başkanlarının bu kadar birbirlerine açıktan hakaret ettiği, sataştığı, polemiğe girdiği "cart curt" ettiği günler değildi. 
Sonra 90'lı yıllar geldi ve Gorabçov  Sovyetler Birliği'ni dağıttı. 
Sözde Bağımsız Devletler Topluluğu diye bir topluluk oluşturup, kenara çekildi.  O zaman batı dünyası bayram etti. İşte komünizm yıkıldı, yaşasın özgür dünya filan diye. Sonra dünya "tek kutuplu oldu" dediler. "ABD dünyanın jandarması" dediler.  ABD'nin forsu ve prestiji yeryüzünü kapladı. NATO daha da güçlendi. 
Ve sonra artık bitti denilen Rusya Putin'le yeniden hortladı. 
Ben de varım, dedi. Ve dünyadaki nüfuz savaşına yeniden girişti. Ukrayna, Kırım, Çeçenistan, Gürcistan müdahalelerini tamamlayıp Ortadoğu'ya Suriye'ye geldi. 
Eski nüfuz bölgesine geri döndü. 
Şimdi iki süper güçle birilikte bölgesel güçler de orada.
Nüfusu ve toprak büyüklüğü çok ön planda olmayan Suriye üzerinde herkes "bacaklarını açarak" oturuyor.  Rusya, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İran.. Hatta Çin o bölgeye silahlı güçleri ile geldi. İskenderun Körfezinden Kızıldeniz'e kadar "7 düvelin" gemisi var. 
Boğazımız, hava sahamız, sınırlarımız, sınır içlerimiz tehdit altında. 
Daha düne kadar küçük, parçalanmış, güçsüz dediğimiz ülkeler, bölge yönetimleri hatta örgütler bize kafa tutuyor. Yanıbaşımızda bacaklarını açıp "maganda usulü" oturmak istiyorlar.    
Dememiz o ki.. Bu kadar küçük bir mekanda, bu kadar bacağını açıp, dizini kontrol etmeden oturan varsa orada bir sürtüşme olacak. O dizler, o ayaklar birbirine sürtecek illa ki.
Ve o zaman 3 numaralı dünya savaşı çıkacak.
Kimseye "Şu bacaklarını topla", diyemiyoruz.
"Keyfinize o kadar düşkünseniz, gidin kendi evinizde oturun" diyemiyoruz. 
"Defolun burnumuzun dibinden", diyemiyoruz.
Çünkü.. Burnumuzu b.ka o kadar çok soktuk ki...