Fetullah Gülen ve arkadaşlarının, 1961 yılından beri yavaş yavaş örgütlendiği ve de giderek devlet içinde yapılandığı bu yapılanmayı da merkez sağ partiler(AP- ANAP-DYP) iktidarları dönemlerinde yaptığı çok aleni bir şekil biliniyordu. Kaynağı belli olmayan paralarla öğrenci yurtları açtıkları, küçük esnafa destek sağladıkları ve öğrencilere burslar verdikleri çok eskilerden beri biliniyordu. Kimileri hayır yapıyorlar, kimileri fakir fukarayı okutuyorlardı diyerek konuyu geçiştiriyordu. Sağ iktidarlarda bu yapılanmanın oluşturduğu sinerji ve destek ile iktidar oldukları için seslerini çıkarmadıkları gibi destekliyorlardı. Devlet destekleri ile maddi ve manevi katkılar alıyorlardı. Yetiştirdikleri öğrencileri devlet kadrolarına bu iktidar güçleri marifeti ile yerleştiriyorlardı. Hatta bundan sağ partiler gururda duyuyorlardı. Fakat bu hareketin yurt dışı bağlantılarını göz ardı ediyorlardı. Yurt dışında okullar kimin için açılıyordu. Beyin göçü ve yandaş üretme oparsyonları öncelikle kimlere yarıyordu. Bunlar sağ partiler tarafından bilinmesine karşın yıllarca ses çıkartılmadı. Çünkü kendileri de aynı patrona çalışıyorlardı.
Yıllar içinde büyüyen her canlı gibi bu harekette kontrolden çıktı. Çünkü hareket çeşitli nedenlerle legalize olamamıştı. İllegalitenin vecibeleride zaman içinde kontrolden çıktı. Her çıkar örgütünde olduğu gibi örgütle hiç ilgisi olmayan kişiler örgüt adına kararlar almaya ve de icra etmeye başladılar. Bir de işin içine baştan beri var olan kariyer ve para girince iş iyice kontrolden çıktı.
FT hareketinin önde gelenlerinden birisi, Erzurum’da 2500 kişiye hitaben yaptığı konuşmada hatalar yaptıklarını söyledikten sonra, AKP öncesi sürekli merkez sağ partilerle işbirliği yaptıklarını ve sorun çıkmadığını söyledikten sonra, merkez sağın dağılması ve AKP önde gelenlerinin biz değiştik söylemlerini ciddiye alarak işbirliği yaptıklarını fakat varılan sonucun bu olduğunu söyledi.
Başbakan R.T.Erdoğan, yola çıkarken kendi beyanı ile ittifak yaptıklarını söyledikten sonra,-Ne istedinizde vermedik. Diyerek serzenişte bulunuyor. O zaman daha önce ortaya saçılan tüm kasetlerden başbakanın haberi vardı. Ve rahatsız olmadı. Ne zaman işin ucu kendisine dokununca feryat figan denmedik lafı bırakmıyor. Maden önceki kaset olaylarını biliyordu. Demek ki suç ortağı.
Olan olay çok açıktır. Emperyal güçlerin yıllardır beslediği FT hareketi patronların talebi doğrultusunda AKP’ye cephe almıştır. Kısacası illegal iktidar ortaklığı bozulmuştur. Kirli çamaşırlar ortaya dökülmektedir. Yıllardır tahmin edilenlerin belgeleri ortaya dökülmüştür.
AKP kendisini ve suç ortaklarını kurtarabilmek için sürekli anayasaya aykırı olma olasılığı yüksek yasalar çıkararak giderayak zevahiri kurtarmaya çalışmaktadır.
Genel bir kuraldır, din ve ırk üzerinden yapılmaya çalışılan siyasetler fiyasko ile sonuçlanır. Bu nedenle ülkemizde emperyal güçler işbirlikçileri marifeti ile eğitimi ve örgütlenmeyi engellemeye çalışmaktadırlar.
Bugün AKP ve Başbakanın yakındığı Fetullah Gülen Hareketi, 1961 yılında kurulan ‘KOMÜNİZİMLE MÜCADELE DERNEKLERİNİN’ uzantısıdır.
Yıllardır yapılan yolsuzlukların ortaya saçılması AKP ve Başbakanını tüm hesaplarını alt üst etti. Bir taraftan R.T.Erdoğan, FT hareketi için olmaz şeyler söylerken, Başbakan yardımcısı Bülent Arınç,-Bu sürecin geçici olduğunu yeniden işlerin düzelebileceğini söylemektedir.
Bu veriler bize AKP içinde de çeşitli hesaplar yapıldığını göstermektedir. R.T.Erdoğan’sız bir yeni dönemi düşünenler olduğu alçak seslede olsa AKP içinde fısıldanmakta sanırım.
30 Mart’ta yapılacak yerel seçimler bu gelişmelerden sonra daha da önem kazandı. AKP’nin alacağı sonuçlar ülkemizde çok şeyi belirleyecek. Seçimden sonra çıkarılması düşünülen dershaneler yasasının öne alınması AKP içinde bir panik olduğunun işareti sayılabilir.
Başbakan sert tavrını sürdürerek tabanı diri tutmaya çalışıyor. Fakat yolsuzluk dosyaları, FT çatışması ve üç dönem seçilebilme sıkıntısı R.T.Erdoğan’ı oldukça germiş görünüyor. Gelişmeleri yaşayıp göreceğiz. Ama AKP, geçmiş sağ partiler gibi on yıl süresini doldurmuş görünüyor.