Bencil kelime anlamı itibariyle sadece kendini düşünen başkalarını önemsemeyen insanlara denilmektedir.

Bencil insanlar kendi menfaatlerini her şeyden ve herkesten üstün tutan kimselerdir. Bencil insanlar için başkaları hiç önemli değildir. Başkalarının ihtiyaçlarını görmezden gelmektedirler.

Allah Teâlâ’nın yaratılış kanunu gereği insan, mutlu, müreffeh, emniyet içinde yaşamayı arzu eder; sevilmek, önemsenmek ve başkalarından saygı görmek ister. Doğal olarak canını, malını, yakınlarını önemserken, sevdiği, arzuladığı şeylere ulaşmak ve hoşlanmadığı, rahatsızlık duyduğu şeylerin ise kendisinden uzak olması için çaba sarfeder. Bu yönüyle benliğin/nefsin önemsenmesi tabiî, fıtri bir durumdur; istek ve arzulara sahip olduğu için insan kınanamaz.

Temel ölçüler hayatın merkezinde olduğu müddetçe nefsin dikkate alınması normaldir. Nefsin istek ve arzularını karşılama çabasının hayatın temel ölçüsü, hedefi haline gelmesi ise fıtri olandan sapmaya işaret eder. Fıtri bir hal olan benliğin önemsenmesinden farklı olarak bir ölçüsüzlük eseri şeklinde ortaya çıkan bencillik ise insani, ahlaki değerlerle bağdaşmayan bir hastalık, bir kişilik bozukluğudur.

Bencillik hastalığı en temelde hayatın hedefine dair yanlış bir yönelimi ortaya koyar. Kişinin kendisini yaratan, tüm âlemi yoktan var eden Rabbu’l-Âlemin’i razı etme hedefi doğrultusunda yaşaması gereken hayatında başka hedefleri, farklı rıza arayışlarını merkez alma yanlışının kaçınılmaz neticesi olarak tezahür eder. Tüm yapıp etmelerinde, düşünce ve pratiklerinde öncelikle Rabbinin rızasını şiar edinmesi gereken insan elbette kendisini yok saymamalı, nefsinin hakkını görmezden gelmemeli ama nefsinin arzularına tâbi de olmamalıdır. Kişiliğini merkeze alarak insanlarla ilişkilerini tanzim etmeye değil, vahyî ölçüleri temel almak suretiyle kişiliğini geliştirmeye, terbiye etmeye çabalamalıdır. Ancak bu çabaların neticesinde Rabbi ile barışık, kendisiyle ve çevresiyle uyumlu bir kişilik ortaya çıkabilir

bencillik yabancılaştırır, ve o kişiyi toplumdan uzaklaştırır

Bencillik hastalığına yakalanıp nefsinin istek ve arzularının peşinde koşan insan ise yaratılış gayesini unutup Rabbinden uzaklaşmanın neticesi olarak fıtratına da çevresine de yabancılaşır, insani ve ahlaki hasletlerden sıyrılır. Sahip olduğu dünyevi makam ve imkânlardan ötürü başkalarından göstermelik bir saygıya muhatap olsa bile aslında hazzedilmeyen, sevilmeyen, asla hayırla anılmayı hak etmeyen, sıradan bir canlıya dönüşür.

Bencillik ile kibir iç içedir, birbirini tetikler, çoğaltır. Her ikisinde de kişinin kendisini merkeze alması, kişisel mutluluk ve çıkarlarına odaklanıp başkalarının duygu ve düşüncelerini önemsememe hali ön plandadır. Kibir Allah indinde hüsrana uğramayı getirdiği gibi, insanlar nezdinde de sevimsizleşmeye, buğza sebep olur ve mutlaka kaybetmeye yol açar. Allah Teâlâ kibirli davranmayı yasaklamış, bu zaafa karşı kullarını şu şekilde uyarmıştır: “Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Zira Allah, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez.”(Lokman, 31/18)

Çoğu zaman kendine değer verme, fikir ve tercihlerini önemseme görüntüsü altında yapılan şey aslında nefsin arzu ve isteklerinin esiri olma, bir anlamda kendine tapmadır. Kişinin durduğu yeri tayin noktasında zaafa düşmesi ve kulluk bilincinde meydana gelen yarılma bencillik hastalığının/sapmasının zeminini oluşturur. Allah Teâlâ’nın arzında, ancak O’na itaat ve tazim için yaratılmış, O’nun kullarından bir kul olduğunu unutan insanın ‘kendince’ ölçüler belirlemeye, sınırlar koymaya kalkışması aslında tam bir ölçüsüzlük, had bilmezliktir.

Bu şekilde fedakârlık, cömertlik, dayanışma, paylaşma gibi ahlaki hassasiyetler, değerler zaafa uğrarken, müstağnilik gelişir. Bu hastalık İslam ahlakının öne çıkardığı tevazu, infak, îsar, istişare, istiğfar gibi değerlerin, vasıfların kaybolmasına ve nefsin tahakkümüne zemin hazırlar. Koduyla alakalı Kur’an-ı Kerim ‘ de Cenabı Allah şöyle buyurur: “ kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.(Tekâbûn ayet 16)

Bencil insanlarla başa çıkmak için bir birkaç kuraldan bahsedeyim!

1. Başkalarını önemsemediklerini kabul edin. ...

2. Kendinize hak ettiğiniz önemi verin. ...

3. Onun seviyesine düşmeyin. ...

4. Dünyanın onun etrafında dönmediğini hatırlatın. ...

5. İlgi ile beslenen bu insanı aç bırakın. ...

6. Kendi ilginizi çeken konuları gündeme getirin. ...

7. Onun için iyilik yapmaktan vazgeçin

Dostlar: İnsana yakışmayan çok kötü bir hasret vardır o da kibirdir.

Şeytan,Allah’ın huzurundan kibri yüzünden uzaklaştırılmıştır. İlahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ