Kadınlar bağışlamada daha cesur!
Böbrek hastalıkları konusunda dünya genelinde tablonun ciddi boyutlara ulaşması toplumsal farkındalığın artırılmasını da zorunlu kılıyor. Bu amaç doğrultusunda da 2006 yılından bu yana tüm dünyada ve ülkemizde her yıl mart ayının ikinci Perşembe günü ‘Dünya Böbrek Günü’ olarak kutlanıyor. Belirlenen tarihin bu yıl '8 Mart Dünya Kadınlar Günü' ne denk gelmesi nedeniyle, 2018’in ana teması “Böbrekler ve Kadın Sağlığı” olarak kabul edildi.
Sağlıklı bir yaşam sürdürebilme konusunda böbreklerimizin çok büyük önemi olduğu biliniyor. Dolayısıyla böbrek hastalıklarının erken tanısı, yeterli tedavisi ve en önemlisi gelişmesinin önlenmesi, toplumun yaşam süresi ve kalitesinin arttırılması adına altı çizilmesi gereken bir konu olarak gündeme geliyor.
Öte yandan böbrek fonksiyonlarında geri dönüşsüz hasar gelişimiyle kendini belli eden kronik böbrek hastalığı, günümüzde adeta salgın halini almış olan önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul ediliyor. İstatistikler, dünya genelinde her 10 kişiden birinde kronik böbrek hastalığı bulunduğunu gösteriyor. Hastalığın 'son dönem böbrek yetmezliği' evresinde olup, diyaliz tedavisine ihtiyaç gösteren hasta sayısı ise tüm dünyada yaklaşık 2.6 milyon. Bu sayının 2030 yılında ikiye katlanarak 5.4 milyona ulaşacağı öngörülüyor.
Böbrek hastalıkları konusunda tablonun bu denli ciddi boyutlara varması da toplumsal farkındalığın artırılmasını zorunlu kılıyor. Bu doğrultuda her yıl farklı bir konuya dikkat çekilen ‘Dünya Böbrek Günü’nde, 2018 yılının temasında kadın olmanın böbrek sağlığı üzerindeki etkisinin altı çiziliyor. Böbrekler ve kadın sağlığı denildiğinde ilk akla gelen soru, iki cinsiyet arasında böbreklerin yapısında farklılık bulunup bulunmadığı oluyor. Böbrekler kadınlarda 135 gram, erkeklere ise yaklaşık 150 gram. Ancak bu durum kadınlarda böbrek fonksiyonlarının yetersiz olacağı anlamına gelmiyor. Dolayısıyla bu farklılığın bir dezavantaj gibi değerlendirilmemesi gerekiyor. Böbrekler ve kadın sağlığına ilişkin üzerinde durulması gereken 4 önemli başlık ise şöyle...
Kronik böbrek yetmezliği erkeklerden daha fazla
Dünya genelinde 193 milyon kadın kronik böbrek hastalığından muzdarip. Kadınlarda 8. sıklıkta ölüm sebebi olan bu sorun, her yıl 600 bin kadının hayatına mal oluyor. Üstelik kadınlarda kronik böbrek hastalığı gelişme sıklığının erkeklerden daha yüksek olduğu gözleniyor. İstatistiklere göre, hastalık yaygınlığı kadınlarda yüzde 14, erkeklerde ise yüzde 12. Bunun en önemli nedeni, her iki cinste gözlenen kronik böbrek yetmezliği risk faktörlerine ek olarak, kadınlardaki gebelik, lupus ve tekrarlayan üriner sistem enfeksiyonları gösteriliyor.
Bazı böbrek hastalıkları kadınlarda daha sık görülüyor
Bazı böbrek hastalıklarına kadınlarda daha sık rastlanıyor ki bunların başında böbreklerin enfeksiyonu ve 'Lupus' tarafından tutulması geliyor. Özellikle gebelik döneminde riski artan enfeksiyonlarda tedaviden istenilen sonuca ulaşabilmek için zamanında tanı çok büyük önem taşıyor. Kadınların anatomik yapısı, üriner sistem enfeksiyonlarının gelişmesine ve yukarı doğru yayılarak böbreklerin tutulmasına (piyemonefrit) yol açıyor. Bu nedenle tekrarlayan sistit atakları yaşayan kadınların bu konuya dikkat etmesi önem taşıyor.
Gebelik böbrek hastalığı için önemli bir dönem
Gebelik ve kadınlardaki böbrek hastalıkları arasında çok yönlü bir ilişki bulunuyor. Kronik böbrek hastalığı olan kadınlarda, gebelikte anne ve bebek sağlığını olumsuz etkileyebilecek riskler, sağlıklı kadınlara göre artıyor. Diğer yandan gebeliğinin başlangıcında böbrek fonksiyonları normal olan kadınlarda, 'preeklampsi' (gebelik zehirlenmesi) denilen klinik tablonun gelişmesi durumunda, ilerleyen dönemde kronik böbrek hastalığı görülme olasılığının 4-5 kat arttığı biliniyor.
Böbrek hastası kadın çok, tedaviye ulaşan az!
Son dönem böbrek yetmezliği hasta grubunun tümünde, erkekler ile karşılaştırıldığında, artmış kronik böbrek hastalığı sıklığına rağmen diyaliz tedavisi gören kadınların oranının daha düşük olduğu görülüyor. Bu duruma yol açan nedenlerin başında kadınların, özellikle düşük sosyokültürel düzeye sahip bölgelerde, yeterli sağlık hizmetine ulaşmada karşılaştığı güçlükler yer alıyor. Ülkemizde, son dönem böbrek yetmezliği nedeniyle diyaliz tedavisi gören hastaların yüzde 57’si erkek, yüzde 43’ünün kadın olduğu biliniyor. Dünyanın gelişmiş bölgelerindeyse kadın ve erkekler başa baş giderken, geri kalmış bölgelerinde tedavi gören kadınların oranının yüzde 30’u bile bulmadığı görülüyor. İstatistikler, böbrek naklinde de durumun benzer olduğunu ortaya koyuyor. Sağlıklı kadınlar böbreklerinin bir tanesini sevdiklerine bağışlama konusunda çok cesur ve özverili olmalarına rağmen, ne yazık ki kendileri böbrek nakline gereksinim duyduklarında, erkeklerden aynı oranda destek bulamadıkları gözleniyor.