Coğrafya kader midir?
Bu soruyu eşimle beraber o kadar fazla sorduk ki birbirimize biz kader olduğuna inanmaya başladık. Çünkü bazı toplumsal olaylar, sıkıntılar bazı ülkelerde varken bazı ülkelerin sınırına bile yaklaşmıyor. Hırs, nefret ve otorite kurma hayalleri üzerinden bakın onlarca insan ölüyor. Ve bunun adına da “savaş” denilerek vicdan rahatlatılıyor.
Yıl olmuş 2022. 21. Yüzyılda hala savaş çıkarılabiliyor. Bu dünya üzerinde canlar alınarak kazanılan hiçbir savaş zafer değildir. Kaç gündür bir tarafta saldıran Rusya, diğer tarafta vatanını, toprağını savunan Ukrayna var. Neler gördük? Kan, ölümler, çocuklar, yeni doğanlar...
Metro ve sığınaklara saklanan kadınlar ve çocuklar, hastanenin sığınağında yeni doğan bebekler, eşlerini ve çocuklarını geride bırakıp topraklarını savunmaya giden erkekler ve kaçmayıp halkın yanında duran bir başbakan görüyoruz. Normal olan tabi ki budur. Herkes toprağını savunmalı elbette. Anormal olan da hala silahla, savaşla yaptırımlar uygulamaya çalışmak. Bunun mantığı olamaz. Gözü yaşlı bir ülkeden kimseye hayır gelmez.
Yıllar önce Afganistan savaşı sırasında toplama kampında bir kız çocuğu fotoğrafı çekilmişti. Evet o yeşil gözlü kız. İsmi Şerbet Güla. O fotoğrafta gözlerindeki kork, tedirginlik ve çaresizlik yıllar sonra yerin nefrete bırakmış. Google da aratıp son fotoğraflarına da bakabilirsiniz. Çünkü savaş bizden bir şeyler alıp götürüyor. Aile, ev, çevre gibi... bizden alınan şeylerin yoksunluğunu çektiğimiz andaki duygularımız nefrete dönüşür. Düşünsenize ailenizi evinizi kaybediyorsunuz. Hala sevgi dolu olabilir misiniz? Kader deyip sakin kalabilir misiniz? Ben sanmam ki kalamam.
Coğrafya kader midir bilemem belki ama ırk kaderdir. Bir söz var duymuşsunuzdur mutlaka; “bulunduğun yerden memnun değilsen yerini değiştir, ağaç değilsin” diye. Bulunduğun yeri değiştirebilirsin belki ama ırkından kaçamazsın. Sen kötü ve art niyetli olmasan da ırkında böyle olanlar daima olacaktır. Onlar zalim, bunlar iyi, şunlar daha muhafazakar gibi gibi ayrımcılıkla değil de, bu dünya üzerinde yaşayıp bir gün zaten öleceğiz yok olacağız mentalitesi ile baksak daha yaşanır bir dünya kurabilirdik.
Mesela Küba da para yok. Herkes eşit hakka sahip. İnsanlarda mutlu. Mutluluğun formülünü bulmuşlar. Kimse kimsenin malında gözü istese de olamıyor. Eşit hakka sahipler, eşit kazanca sahipler. Bizde öyle mi? Onun var benimde olsun. E hadi olsun deyip kendini borca sok, sonra bat. Oh bundan sonrası depresyon. Zengin depresyona girer boğazı izler, fakir depresyona girer tavanı izler. Hayat ve coğrafya şartları işte. Bir temiz hava alalım yeşil görelim diye kilometrelerce yol gidiyoruz. Başka ülkelerde tek şerit yol var gerisi yeşil boş arazi. Bizde olsa o araziye AVM yapılır hemen. Double yollar çekilir. Başkaları toprakla temas ederken biz betonlara bakar durur olduk. Sonuç mu? Hırs, rant ve diktatörlük.
Aslında her söylediğimiz şeyin başı ego. Ukraynalı öğretmenin dediği gibi “savaşı okuduk, öğrendik ama başımıza geleceğini hiç düşünmemiştik”. Bunun olabileceğini kim düşünmüştü ki! Teknoloji devrinin yaşandığı bir yüzyılda füze, mermi, tank, silah savaş var. Benimde aklıma gelmezdi bunun olabileceği. Değişik yolları vardır. Siber saldırılar olur. Bankaları ele geçirirsin, ithalat-ihracatı kesersin ekonomisini bozarsın ve bir şekilde zarar verirsin. Bunu can kaybı olmadan yaparsın. Ama bu devirde bu canları kaybetmenin izahı olamaz bence. Düpedüz ego, başka bir şey değil. Şimdi bizde tarihte okuduk. Osmanlı imparatorluğu kocaman bir devletti diyerek savaş açıp, topraklarımızı geri mi almaya çalışalım? Bu günkü Rusya’nın düşüncesi eski Sovyetler Birliğini kurmak gibi olmaz mı?
Sonuç olarak coğrafya ve ırk kaderdir lakin tek başına karar verip can yakmakta, can almakta doğru değil bana göre. Anasız-babasız kalan çocuklar, evsiz kalan insanları düşündükçe aklım hayalim şaşıyor. Ya ben çok iyimserim ya da insanlar çok kaprisli. Egolara dur demek lazım artık. İzlemek yetmiyor, kınamak da. Atalarımız ne demiş “lafla peynir gemisi yürümez”.
Tez vakitte bu savaş son bulur ve artık daha fazla can alınmaz.
Sağlıkla ve hoşça barış içinde kalın.