Kur’an Kursu mu dedik?  Hemen açalım. Çünkü 7 den yetmişe Kur’an öğrenmek zorunda kaldığımız bir dönemdeyiz. Şimdi diyorsunuz ki bu adam ne diyor. Bilerek düşünerek gerekli görerek bu yazıyı yazıyorum. Bu yazı nereden çıktı demeyin. Türkiye’de her şey olur. Yıllar evvel iki ayyaştan küçüğü şöyle demişti. “Eşkıyanın bu gece ne yapacağı belli olmaz” Bu kadar girizgâhtan sonra gelelim yazımıza.
10 Aralık 2015 tarihli Sözcü Gazetesinde Saygı Öztürk’ün bir haberi var. Haber şöyle. Bursa Nilüfer Ağız ve Diş Sağlığı Merkezindeki diş tabipleri kendilerine Kur’an kursu verilmesini istemişler. Dilekçeler ilgili yerlere gitmiş ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Bursa İli Genel Sekreteri Prof. Dr. Rüstem Aşkın işe tersinden yaklaşmış ve demiştir ki. “İnsanların dinini öğrenmesine asla karşı değiliz. Ancak Kur’an öğretilecek çok sayıda alternatif dini alanlar varken, mekan itibari ile böyle bir işleve uygun olmayan hastanede  Kur’an kursu açılmasını uygun bulmuyoruz.”  Biz de bu gerekçeyi doğru bulmuyoruz. Çünkü Kur’an kursu açmak acil bir ihtiyaç olmuştur. NEDEN böyle yazdık. 1600.1920 arasında Türk milletini yüce dinimizden ve yüce dinimizin temeli olan bilimden uzaklaştırarak dünyanın en büyük milletini yani Türk milletini SEVR masasına oturttular. Vatanımızı da dinimizi de elimizden aldılar. Dinimizin elimizden alınması demek Kuran’ımızın da elimizden alınması demektir. Atatürk’ün Başkomutanlığında vatanımızı da dinimizi de geri aldık.  14 Mayıs 1950 den sonra aynı yola girildi. Dahil ve harici bedhahlar Dinimizi ve dinimizin temeli olan “ Bilim Çin’de bile olsa gidin alın” ve “Beşikten mezara bilim okuyun “ ilkelerini ve Yüce yaratanın vahiy yolu ile gönderdiği Kur’an’ın ilk emri       “OKU” emrini ayaklar altına almaya başladılar. Türk milletini “OKU” maktan yazmaktan bilim öğrenmekten mahrum ederek önce dinimizden bizi uzaklaştırmaya ve sonra da vatanımızı elimizden almak üzere yeni SEVR rotasına doğru yelken açtılar. Vatanımız da dinimizi de elimizden alıyorlar. O nedenle Kur’an Kursları açılmalıdır Kur’an kursları acilen açılmalıdır. Ama bu açılacak kurslarda gerçek, yüce Kur’an’i kerimde yazılanlar öğretilmelidir. Balık baştan kokar bu da doğrudur. O halde Kur’an kurslarına sayın büyüklerimizle başlanmalıdır. Devletin 1 numaralı protokolünden başlayarak Diyanet işleri başkanımıza kadar bu kursa katılmalıdırlar. İşe Kur’an daki  “ OKU” emrinden başlamalıdırlar. “OKU” emrinin içinde şüphesiz ki “ OKUT” emri de vardır. Ne kadar okunacak veya okuyacağız sorusu hemen arkadan gelmektedir.En az düşmanlarımız kadar okumalıyız hatta onlardan daha fazla okumalıyız ki düşmanlarımızı yenebilelim. Yöneticilerimiz bunları öğrenmelidirler. Milletimiz en az düşmanlarımız kadar okutmalıdırlar. İşte “ Bilim Çin’de olsa bile gidip alan”, Beşikten mezara bilim “ OKU” yan komşusu açken kendisi tok yatmayan, komşusunun ve Ümmet-i Muhammed’in aç kalması için çabalayanların oyunlarını bozan gerçek Müslümanlara ve bunları yetiştirecek kurslara şiddetle önemle ve acele ihtiyaç vardır. Dünyadaki sorunları yenebilmek için bilim gereklidir. Bilim Çin’de olsa bile gidip alan getiren ve insanımızı mutlu eden sağaltan bilgili yöneticiler gereklidir. Ama bu ve benzeri yöneticilere üst kademelerde rastlamak hemen hemen imkansızdır. Bu nedenle yukarıda önerdiğimiz üst düzey din kurslarımızı bir an evvel açmak zorundayız. Bu kursu açmak ve devlet adamlarımızı böyle yüksek bir din kursundan geçirmek acil ihtiyaçtır. Yoksa 4-10 yaş arasındaki, sabilere Kur’an kursu vermekle dünyada her sahada yenilen Türkiye’yi şaha kaldıracak bir kadro çıkarılamaz.
 
 
 
Diyanet İşleri Başkanlığına Müslümanlığı iyi bilen bir bilim adamı getirilmelidir. 
Durup dururken neden böyle bir yan başlık koyduk. Anlatayım. Benim işyerimle evim arasındaki Eskişehir caddesinden her gün geçiyorum. Bu cadde üstünde ise Türkiye’nin en çok bütçesi olan Diyanet İşleri başkanlığı sarayı var. Sarayın tam yanında ise Eskişehir yolunu kesen Bilkent köprüsü var. Bilkent Köprüsünün üstünde iki adet yazı var. “ Namaz huzurdur erteleme” ve “Namaz diriliştir üşenme.” Diyanet işleri başkanlığı laik Cumhuriyetin bir makamıdır. Onun ilelebet yükselmesi ve yaşaması için dinimizin bilimsel yanından yaralanarak dünya ulusları arasındaki yerimiz almamızı destekleyecektir. Sadece Sünni Müslümanların ibadet ritüeli olan namazı on plana alan ve Müslümanlığın bilim temeline dayalı bir din olduğunu anlatan az eden hadis- şeriflerimiz varken bunları köprüye asmayan bir diyanet işleri başkanlığını kınamamak elde değildir. Dinimizi benimsemeyen insanlar da bu çatı altında yaşamaktadırlar. Sonra iki öz söz söylemek gerekirse yukarıda yazılı sözlere sıra bile gelmez. Yüce yaratanın “OKU” emri ile Yüce peygamberimizin “ Bilim Çin’de bile olsa gidin alın” ve “ Beşikten mezara bilim okuyun” Hadis-iş şerifleri öncelik alır. Derhal o sözlerin yerine Yüce yaratanın vahiy yolu ile gönderdiği “ OKU” emri ile Yüce peygamberimizin “ Bilim Çin’de bile olsa gidin alın” ve “ Beşikten mezara bilim okuyun” Hadis-iş şerifleri o köprüye asılmalı. Müslümanlık dinimizin bilime dayanan en son din olduğu bütün cihana duyurulmalıdır. İŞİD,DEAŞ gibi terör örgütlerinin Müslümanlığa erdiği verdiği zararlardan ancak  bilim yolu olan gerçek Müslümanlığa dönmekle kurtulabiliriz. Başarılar dilenir.