Gençlik, bebeklikten yetişkinliğe kadar olan döneme çocukluk ve erişkinlik arasında yer alan gelişme ve bağımsız yaşamaya hazırlanma ile birlikte bedensel, toplumsal ve ruhsal olgunlaşma dönemidir. Bu yaş grubu genellikle 14-25 yaş aralığında olanlara “genç”, bu dönem aralığına da “gençlik” denmektedir.

Gençlik, insan hayatının dönüm noktası olan, hayatî kararların alındığı, sorumlulukların yüklenildiği, farklı duyguların yaşandığı bir geçiş dönemidir. Mevsimlerden bahara benzer gençlik. Yaşanan duygular, yağmur misali hem berekettir hem de umut. Gençlik, değeri bilinmeyen, sonrasında geri getirilemeyen emanettir. Gençlik, insana verilen en güzel nimettir. Gençlik, huzur-u ilahîde sorulacak beş sorudan biridir. 

Duygu, düşünce ve bilginin paylaşımına iletişim denilmektedir. İletişim, mesajın muhataba sağlıklı bir şekilde ulaştırılmasıdır. İnsan her daim iletişim halindedir. Sadece sözle değil, duruş, bakış jest, mimikler ile de iletişim kurulur. Mesele gençlerle iletişim olunca, önce gençleri tanımak gerekir. Tanırsak onların sorunlarına çözüm üretilebiliriz.

Günümüzde dünyevileşen, haz ve hızın esiri olan insan, gençlik çağında birçok sorunla mücadele etmektedir.  Modern zamanda genç, imaj, reklam, tüketim kültürünün hedefi olmuş, pek çok sektör gençlere yönelik pazarlar oluşturmuştur. Büyük pazarların ortasında kalan genci, varlık gayesini unutma; ailesi, çevresi ve değerlerinden kopma, yabancılaşma; anne babası ile çatışma insanî ve ahlaki değerlerden uzaklaşma gibi sorunlar beklemektedir.

Hz. Peygamber (s.a.s.) “bazı sözler büyüleyicidir” (Buhari, Nikah, 48) buyurmuştu. Sağlıklı bir iletişim, dili iyi kullanmakla olur.  Gençlerle konuşurken olumlu cümleler ile başlanmalıdır. “Hoş ve güzel söz sadakadır.” (Buhari, Cihad, 128) hadisi şerifi bu manada anlamlıdır. Hitap tarzı gönül alıcı olmalıdır. Allah (c.c.) Lokman suresinde anne babanın evladına nasıl hitap edeceğini bize örnek göstermektedir.  Lokman (a.s.) “yavrucuğum,”

(Lokman, 31/15-16) diyordu oğluna. Emredici, eleştirici, korkutucu, gözdağı veren, alaycı, kıyaslayıcı ifadelerden sakınılmalıdır.  Ayet-i kerimede Rabbimiz, Hz. Musa ve Hz. Harun’u Firavun gibi birine gönderirken “ona yumuşak söz söyleyin belki öğüt alır yahut korkar.” (Taha, 20/44) buyurmuştur. Bu bakımdan her ne olursa olsun nezaket dili terk edilmemelidir. Tartışmak yerine, akli delillerle ikna edici olunmalıdır. Gençlik, coşkun ırmaklara benzemektedir. Tedbirli olunmalı, sakinleşmesi beklenmelidir.

“Sözümüzü dinleseydin bunlar olmazdı” gibi sen dili yerine, “öyle davrandığım zaman ben kendimi kötü hissediyorum” gibi ben dili kullanılmalıdır. Gençlerin duygu ve düşünceleri anlaşılmaya çalışılmalı, yetişkin kendisini gencin yerine koymalıdır.  Gence değerli olduğu hissettirilmeli hem söz ile hem de beden dili ile bu mesaj verilmelidir. Yetişkin, hep konuşan değil dinleyen de olmalıdır.  Önyargılı, peşin hükümlü olunmamalı, yetişkinler gençlere rol-model olmalıdır.

Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, gençlere değerli olduğunu hissettirmiş, sorumluluk vermiş, onlarla dost olmuştur. Çok önemli işlerde gençlerle istişare etmiş, sonuç olumsuz olsa dahi karar sebebiyle kimseyi suçlamamıştır. Resulüllah (s.a.s.)’in en yakınlarında Hz. Ali, Zeyd b. Hârise, Abdullah b. Mes’ud, Zübeyr b. Avvam, Talha b. Ubeydullah, Musab b. Umeyr gibi gençler vardı. İslam dini bu gençlerin gayreti ile cihana yayılmıştır.

şeydir.

Rabbim! Bizleri ailesiyle eşiyle birlikte olmayı nasip eyle..!

Araştırmacı ve ilahiyatçı yazar Hüseyin Deniz