KUMPAS, dilimizde yasadışı, örgütsel kirli işler için ve kalleşçe davranışlar için kullanılan bir kelimedir. Sokak ve yeraltı raconuna aittir. Kelime eyleme dönüşünce, içine Entrika, Hile, Dalavere, Fesat, Tuzak, Dolap, Komplo, Yalan, İhanet, Üçkâğıt, Çıkar, Kazık, Hırsızlık, Gasp, Kundakçılık, Cinsel kötülük, Haram ve Günah gibi İnsan ahlâkına sığmayacak onur zedeleyici sonuçların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Hepsi de toplum ve kişi yaşamını zedeleyen davranışlardır…

            Osmanlı saray tarihi irdelendiğinde, tarihinin büyük bölümünde, yönetsel kadrolar arasında çeşitli Kumpas oyunlarını görmemiz mümkündür ve Saray yaşamının adeta kuralı gibidir…            Padişahların öldürülmesi, görevden alınması, yeni Padişahların göreve getirilmeleri, saray mensuplarında kimilerinin öldürülüp, kimilerinin sürgüne gönderilmeleri, farklı kişi ve grupların arasında anlaşarak ortaya koydukları kumpasların sonucunda olmuştur…

            Ülkelerin tarihlerinde, çeşitli kumpaslar yapılarak olayların yaratılması, yönlendirilmesi ve yön değiştirmelerini görmek mümkündür. Kumpas tarih boyu devam mı edecek? Eder de, etmez de! Ancak, gerçekten hukuk ve insan hakları temeline oturmuş bir Demokrasi kumpasları önleyebilir, hukuksuzlukları ve mağduriyetleri önleyebilir…

            Özellikle sosyal, ekonomik ve siyasal bunalım dönemleri Kumpas kurmak için tatlı bir zemin oluşturur. Ülkemiz Kumpasçılık bakımından oldukça şanslı-şanssız bir ülke diyebiliriz; çünkü bunalımdan bunalıma atlama gibi bir alışkanlığı edinmiş durumda…

            Osmanlı’ya çok meraklı olan iktidar partisi AKP, basına yansıyan söylentilere göre üçlü bir kumpasın ürünü olarak kurulmuş. Emperyalizmin BOP ve ARAP BAHARI oyunu ve Ortadoğu’da haritaların değiştirilebilmesi için aranan mutemet siyasi yapı, ‘Erbakan’ın kabul etmediği dış dayatmaları kabul eden Tayip Erdoğan – Abdullah Gül çifti birlikteliği ile oluşturulmuş, kurulan kumpasın şartlarını kabul ettikleri için desteklenerek iktidara getirilmeleri sağlanmıştır’ deniyor…

            Zamanın Başbakanı Tayip Erdoğan Kürsülerden bu iddiayı doğrularcasına, biz ‘BOP Eş Başkanıyız’ diye kendisine övünç payı çıkarırken, kendisinin, Partisinin ve Türkiye’nin içine çekilmek istenen çukuru fark edememiştir. Tehlikenin farkına vardığında Eş Başkanlık övgüsünden vazgeçerek bu kelimeleri kullanmaktan kaçınmıştır. Olan olmuş, yafta yapışmıştır. Tüm kaçınmalarına rağmen, AKP’nin üzerideki ‘Kumpaszadeler’ yakıştırmasını silmek zor olacaktır ve tarihe öyle yazılacaktır…

            AKP’nin Kumpaszade olarak siyasi hayatımıza girmesi kimilerine göre önemli olmayabilir. Asıl üzerinde durulması gereken husus, iktidar dönemlerindeki uygulamaları, Sosyal, Siyasal, İdari ve Hukuki bakış açılarının zaman ve toplum taleplerine yanıt verip vermemesindedir. AKP toplumun çağdaş taleplerine cevap veremediği gibi, ülkede ‘Kumpaszede’ yığınların oluşmasına neden olmuştur. İşin garibi, Kumpaszade olmasına rağmen, kendisi de Kumpaszede durumuna düşerek, iç ve dış Kumpas oyunlarının içine düşmüş, düşürülmüştür…

            Hukuk zemini aranmayan ülkede, KUMPAS toplumsal hayatımızın yönlendiricisi konumuna gelmiş, yeni yeni sınıfların oluşmasına neden olmuştur. Kumpaszadeler ülke zenginliklerini talan ederken, Kumpaszedeler sınıfı giderek büyümüş, büyürken de sessizleşmiştir. Ülkede iç Kumpas ortaklıkları da oluşmuş ve çoğu kez istedikleri hayat alanını bulabilmişlerdir.

            Kimilerinin bilerek veya bilmeyerek, önden, yandan, arkadan içinde oldukları ve katkı verdikleri Kumpas oyunlarının Türkiye’yi içine düşürdüğü durumun vahametini hep birlikte yaşıyoruz. Acı ama saklayamayacağımız gerçeklerimizi şöyle bir sıralarsak:

            a-Ülkenin bir bölgesinde, Otonomi, Özerklik hatta bölünme konuşulur olmuş, bölgesel plânlar bunlar üzerinden yapılıyor.

            b-Hukuk sistemi yerle bir olmuş, yargıya güven duyulmuyor.

            c-Ülke sınır güvenliği kalmamış, tüm komşularla problemler yaşanıyor.

            d-İnsan Hakları, özellikle kadınların hakları yerlerde sürünüyor.

            e-Ekonominin büyük bölümü kayıt dışına kaymış durumda.

            f-Tarım ve Hayvancılık üretimi küçük üreticinin elinden çıkarılmış, yok edilmiş.

            g-7 Milyon yurttaş açlık sınırının altında, 45 Milyon yurttaş yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

            h-Gelir dağılımı allak bullak. Nüfusun % 20 si gelirin %46 sını alırken, bir diğer % 20 si ulusal gelirden ancak  %2.2 pay alabiliyor.

            I-Eğitim ticarileşiyor ve çağ dışına itiliyor, Sağlık tümüyle ticarileşiyor.

            k-Maden ve İş kazalarında, Trafik kazalarında her yıl binlerce insanımız ölüyor ve binlercesi de sakat kalıyor.

            Tüm bunları dikkate aldığımızda, ülkemiz çeşitli kumpaslara karşı mücadele etmek zorunda kalıyor. Kumpaslar sadece İnsanlar ve Guruplar arasında kurulmuyor; ülkeler arasında da kuruluyor. Ülkemiz her türlü kumpasa açık hale getirilmiş, her türlü sömürüye açılmış, kurala bağlı olmayan ‘Kır Pazarına’ dönüştürülmüş durumda…

            İç ve dış kaynaklı kumpaslar ve kumpaszadeler biz kumpaszedeleri yutup yok etmeden karşı durmak ve ülkeyi yaşanabilir Özgür Yurttaşlar ülkesi haline getirmek için çabalarımızı arttırmamız gerekiyor. Bu ülkede eşitliği, özgürlüğü ve insan gibi yaşanılabilirliği sağlamak, bu ülkede yaşayan herkesin asgari yurttaşlık ve insanlık görevidir. Kimse ‘amaan, bana ne’ diyemez, dememelidir!