Bu toprağın insanı az okuyup az yazsa da, kişisel ve toplumsal yaşamının iniş ve çıkışlarındaki üzüntülerini, sevinçlerini, korkularını, hatta gururlarını, utançlarını söze yansıtmaktan geri kalmayarak, içi acı ve tatlı dolu bir kültür oluşturmuştur. İnsanımız kem sözlerin, şer ifadelerin kişisel ve toplumsal zararlarını bilerek, “Dilim seni dilim dilim dileyim” demiş, karşıdakini kötüleyerek, kışkırtarak, tahrik ederek normal davranışlarının dışına sürüklemenin gün gelir o tahrikleri yapan kişiye bumerang olarak geri döneceğini ve söyleyene zarar vereceğini ifade etmiştir.
İnsanlar, özellikle yönetme konumuna gelmiş olanlar konuşurken dillerinden sevgi, barış, dostluk kelamları döküldüğü gibi, öfke kin, nefret, şiddet ve düşmanlık salyaları da akabilmektedir. Ülkemiz siyaset alanındaki siyasi partilerin çoğunun doğru dürüst plânı, programı, örgütlenmesi bile yoktur. Çok konuşulur, çoğunda da boş konuşulurken, tahrik edici, kışkırtıcı, öteleyici, ayrımcı bir yapıya sahiptir. Yaşadığımız yerel seçimlerde, özellikle AKP genel başkanının ifadeleri, siyaset alanındaki bulunduğu konuma hiçmi hiç yakışmıyor. Çubuk ilçesinin Akkuzulu köyünde şehit cenazesine katılan CHP genel başkanına ve TBMM başkan vekiline ve Milletvekillerine yapılan saldırı hiçbir haliyle masum gösterilecek türden değildir. Bu saldırının görüntüleri, saldırı öncesi ve sonrası sorumluluk mevkiinde olanların konuşmalarından çıkarabileceğimiz anlam, olayın önceden tezgâhlandığı intibaı uyandırmaktadır. Bu tür saldırılar, yarım yamalak demokrasimizin ve Cumhuriyetimizin temellerine dinamit koymaktan başka anlam taşımaz. Yurttaşın öfke kabarmasında, olayların bu boyutlara ulaşmasında, Siyasi yöneticilerin propaganda baskılarının, söylemlerindeki yanlış yönlendirmelerin, ayrımcılığa, sevgisizliğe, hatta düşmanlığa itilmesinin etkisi vardır. Bu duruma nasıl gelindiğini siyasi yönetenlerde aramalı. Devletin en üst kademesinde oturan ve aynı zamanda AKP genel başkanı olan yetkili tüm konuşmalarında “ Biz ve onlar” demektedir. Biz ve onların kim olduğunu bu ülke insanının biraz kafa yorarak değerlendirmesi kendi ufkunu da açacak ve adımlarını ona göre atacaktır. Sadece dinleyip, seyredip olanları geçiştirmek, görmezden, duymazdan gelmek yurttaşın kendi kendine ihaneti olacaktır. Ülkede kanun ve huzurun sağlanmasında, yurttaşın can ve mal güvenliğinin sağlanmasında görevli olan İçişleri Bakanı daha da ileri gidiyor ve “Kılıçdaroğlu sen bittin!” diyebiliyor. Bu ölüm tehditi yetmiyor, “Valilerime, Kaymakamlarıma emir verdim; Kılıçdaroğlu hiçbir şehit cenazesine alınmayacak.” diyerek ön kışkırtıcılığın adresini veriyor. Olaylardan sonraki ilginç ifadelerde olayın ne tür bir organizasyon olduğunun ortaya koyuyor. AKP genel başkanı iki gün susuyor, üçüncü gün ilginç bir ifadede bulunuyor; “Bu gaz sıkışmasıdır.”! Hangi sorumlu yönetici böyle ifadede bulunabilir? Herhalde bu soruya demokrasilerde cevap yoktur.
İçişleri Bakanı “Bana sorsalardı gitmemelerini tavsiye ederdim.” Diyerek olacaklardan haberi olduğunu adeta itiraf ediyor. Milli Savunma Bakanı saldırganlara “Arkadaşlar” hitabıyla başlıyor ve “tepkinizi gösterdiniz, mesajınızı verdiniz” hitabıyla, olayın normal olduğunu, tepkinin içinde ‘saldırı ve linç’ normalmiş gibi davranıyor. Saray yedeğinin düşünce ve ifadeleri evlere şenlik. “Akkuzulular ser adamlar”mış! “Yüzde dokuz oy aldığı yerde ne arıyor”muş! Kendisine sormak gerek: Türkiye genelinde aldığın oy Yüzde Yediler civarında. Bu oran oyla ve senin mantığınla Türkiye’de halâ ne duruyorsun? Bu akıl ve düşünce sahibi yönetici ve siyasilerle ülkenin ulaşacağı güzel bir gelecek yoktur. Bu ülkenin yurttaşları Bin düşünüp doğruyu bulmak zorundadır. Şayet İnsan gibi yaşamak istiyorsa!