DÜNDEN DEVAM
Ben hırsızın çalmasını zaruretse çok görmem. Hatta bu zenginin malikanesi ise Ece Temelkuran'ın bir yazısında söylediği "halktan çalınanın bir kısmını geri alıyorlar" anekdotunu aklıma getiririm. Ama artık hırsızlık bir zaruretten değil, bir tembellikten, kolay yoldan köşeyi dönmek amacıyla. O nedenle yalnız,yaşlı kadınların evlerine dadanıyorlar. Hatta evlerinde o yaşlı imnları öldürmeye kalııyorlar. Robin Hood'dan, gangesterliğe. ABD ruhu nedevolsa toplum egemen kılındı. ama bir farkla dilenciliği ve hırsızlığımteşvik ederek. Nasıl olsa salınacaklar. Hem de bilmem kaçıncı suçları olduğu halde. Belki ilerde sermaye biriktirir de işadamı olurlar, kim bilir?Kırk haramiler devri,Orta Doğu masalı binbir gece adeta...
İşkence geri döndü.Yaygın polis şiddeti de.İnsanlar,Demokrasi ile beş yıl uyutulup,ikinci beş yıl avutuldular toplum olarak. Üçüncü beş yıl artık sıra dayağı atılıyor. "Simurg" filminde insanların nasıl yakıldığı belgeler ve görüntülerle anlatılıyor. Umarım o günleri bile aratacak günler yaşamayız. Ama gündelik hayat bize mantık olarak çok şey değişmediğini gösteriyor."F tipi" filmi sinemalarda.Samsun'da filmin gösterimine engellemenin yolunu salonları tehdit ederek bulmuşlar. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nden dışardan öğenci olmayanlar.öğrencilere saldırıyor, okul tatil ediliyor.Anayasa yeniden yapılıyor. Yapılmalı tabi,darbe Anayasası'na karşıyım. Demokratik Anayasa olsa sonuna kadar desteklerim ama hükümetin teklifini öğrenince eskisini bile arayacağız,öyle anlaşılıyor. Anayasaları demokratik yapan askerin mi, sivilin mi yaptığı değildir. Chavez'in ülkesinde Venezüalla'da demokrasi var. Asker kökenli olmasına karşın demokrat. ama öte yanda Macaristan'da,Beyaz Rusya'da var,siviller diktayla yönetiyor. Darbe anayasası çoğunluğa dayanmıştı. Anayasayı kabul etti bu toplum, hem de yüzde 92 ile... Korku Anayasası o, peki bugün getirilmek istenen çaresizlik Anayasası olmasın. Ne farkı kalır bu durumda öncekinden. O da bir tür çaresizlikti bu da... Hesap sorulmayan bir devlet başkanı, parlementoyu fesih eden,yüksek yargıyı kendi seçen. Evren diktasında dahi bu yoktu bu kadarı. "Kendimize özgüymüş", muz cumhuriyetlerinde ki demokrasimi ki bu özlem, benzer örnek bir Anayasa talebinde bulunuyor hükümet.
Başbakan iki TV kanalında kuvvetler ayrılığı ile ile ilgili sözlerine açıklık getirmeye çalışmış ve kuvvetler ayrılığına karşı olmadığını söylemiş. Samimi mi? Umuyoruz. Neden mi hala net değilim. Başbakan konuşmasının Milliyet Gazetesinde ki tekrarında ODTÜ ki öğretim üyelerine ve öğrencilere çatıyor. Öğrenciler uydu yörüngeye fırlatılırken izleyecekleri daha büyük ekranlar istemeliymiş.Yani ülke sorunlarına kafa yormamalılar. Peki de onlar bu ülkenin geleceğinde görev almayacaklar mı? Bu ülkede ki sıkıntılar onları ileride ki yaşamlarında etkilemeyecek mi? Başbakan gençliğinde kafa yormamış mı ülke sorunlarına. Daha 19 yaşında Atatürk ve Cumhuriyet aleyhine Rize'de konuşmamış mı? Bu günkü görevinde o konuşmaların hiç mi rolü yok? Yoksa bazı ulusal ve uluslararası icazet ile başbakanlığa gelen politik olamayan birimiymiş? Şecaat arz ederken merdi kıpti sirkatini söylemiş. Hatta daha açık olan bizden bir söz var. Derviş'in fikri neyse zikri de oymuş. Öğrenciler Başbakan ODTÜ'ye gelirken gösteri yapıp,protesto etmek üzere rektörlüğe doğru giderken polis barikatıyla karşılaşmışlar ve polis gaz bombası ile öğrencilere saldırmış. Bu da öğrencilerin basında olan savunması. Bunlarda bir yana öğrenciler evlerinden göz altına alınmış. Demokrat gösterisi bir yere kadar.
Başbakan öğretim üyelerine de çok görmüş. Adeta hakaret etmiş. Yetiştirdiği öğrencilerden ancak bu olurmuş. Peki de fırlatılan uydu ODTÜ'de projelendirilip,yapılmamış mı? Göktürk 1 ve 2,düşünen insana izin verilmezse bunlar olabilir mi? Bu hocalar değilmi bu projeyi yapan öğrencileri yetiştiren? National Geografic'i izliyorum. Porshe düyanın en pahallı arabalarından. Herkes,özelliklede prestij peşinde koşan zenginler, siayasl elitler bu arbayı almayı maheret sayar.