Gün geçmiyor ki; Başka ülkelerde olsa günlerce konuşulup tartışılacak konular ülkemizde bir gün bile geçmeden sanki yaşanmamış gibi bir yenisi önümüze geliyor.
Reyhanlı katliamı, Cilve gözü katliamı, Uçağımız düşürüldü, Pilotlarımız kaçırıldı, gezi olayları büyüyerek sürüyor, Suriye, uçağımızı düşürdü, Suriye helikopterini düşürdük, Dünya basını yazıyor. Ülkemiz yöneticileri de yalanlamıyor. Cihadist gerillalar ülkemizden Suriye’ye giriyorlar, Futbol maçlarında provokasyonlar, sınırımız kevgir gibi giren belirsiz çıkan belirsiz, KCK davalarında sessiz sedasız tutuklular salınıyor, Silivri’de ise çıt yok, Bir yıl boyunca cezaevinde tünel kazılıyor. Kimsenin haberi yok. Bunlar ilk aklıma gelenler. Ha, sahi ‘DENİZ FENERİ’ diye bir dava vardı ne oldu?
İflas eden Suriye politikasını düzeltmek için Cumhurbaşkanı çabalıyor. Ama iş kolay kolay düzelecek gibi değil. İçerde PKK ile pazarlık yapacaksın, Suriye’de PYD’nin üzerine Dünya’nın en azılı katillerini göndereceksin. İçerde yandaş alevi önderleri ile cemevi ile cami iç içe olacak diyeceksin. Suriye’de Irak’ta, Şiilere karşı Sünni örgütlerle kol kola gireceksin.
Bölücü çıkar politikasının girmediği bir spor karşılaşmaları kalmıştı, üzülerek görüyoruz ki; Bundan böyle her karşılaşma şaibelidir. Taraftarları bölmeye çalışmak, gelecek açısından da büyük sorunları beraberinde getirir. Bunun örneği yıllarca ufuksuz yöneticiler, bazı taraftar gruplarına ücretsi z biletler vererek gösteriler yaptılar. Sonucunda hem kendileri hem de takımlar büyük yaralar aldı. Hala bu yaralar sarılmaya çalışılıyor. Hele hükümetin geçmişteki, politik konularda sonu hüsran olan provokasyonları düşünmeleri bile gereksizdir.
Yaklaşan yerel seçim sürecinde, hükümete özellikle de başbakana çıkarları için gaz verenler çok olur. Tıpkı; Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller’e olduğu gibi. Ama o, çıkar erbaplarına bir şey olmuyor. Onlar yeni liderle yollarına devam ediyorlar. AKP kadrolarına bakılınca bunlar görülebilir.
Başbakan her konuşmasında, gençleri tahrik ediyor. Gençlere AKP’ye muhalefet edenleri hedef gösteriyor. Başbakanın bu hırçın üslubu yukardan aşağı tüm kadrolara yayılmaya başladı. Seçim sürecinde bu gelişme olumsuz bir dolu olaya neden olabilir.
Üniversiteler yakında açılıyor. Yeni olaylara neden olmamak için, AKP, acilen bir akil insanlar grubu oluşturarak, gençlerle bir orta yol bulmalıdır. PKK ile masaya oturan hükümet niçin gençlerle uzlaşmasın. Ama hükümet, yerel yönetimlerden başlayarak iktidarın elinden kaymakta olduğunu görüyor. Bu nedenle her geçen gün hırçınlaşıyor. Genel kuraldır. Güçlü olan, sakin ve hoşgörülü olur.
Önümüzde ki; Seçim sürecinde her ne kadar hükümet seçim ekonomisi uygulamayacağız. Dedi. İse de, şimdiden, adaylar seçim vaatlerine başladılar bile.
Muhalefet, yerel seçimlerde yerel ittifakları şimdiden gündemine almalıdır. Özellikle ana muhalefet, sosyal pragmatizmi tabanına iyi anlatmalı ve kazanmanın yol ve yöntemlerinin neler olduğu üzerine yer yer, tek tek çalışmalar yapmalıdır. Bu çalışmaları yaparken de vizyon sahibi, projeleri hazır, geçmişi temiz adaylar seçmelidir, özellikle de ana muhalefet partisi CHP.
Komşularla sıfır sorun sloganı ile yola çıkan, Ama tüm komşuları ile nerede ise savaş haline gelmiş, İçerde ve dışarda, din üzerinden politika yapan, hükümete muhalif olan gazeteciler başta olmak üzere herkes üzerinde baskı uygulayan hükümet toplumsal muhalefeti ister istemez kışkırtır.
Ülke insanlarını kutuplaştırmak kimseye yarar sağlamaz özellikle de iktidara. Henüz aydınlanmamış bir taşkınlıktan dolayı, alel acele BJK’ ye 4(dört) maç seyircisiz oynama cezası vermek kime ne yarar sağlayacak. Tüm BJK taraftarı bu karardan sonra daha çok muhalif olacak. Bu kararda aceleci davranılmasa, olayı çıkaran yeni kurulan ne olduğu belirsiz insanların oturduğu tribün o adı geçen fanatik gruba kapatılsa idi toplumsal tansiyon yükselmezdi. Bu nereden çıktı demeyin, İtalya’da ırkçı tezahürat yapan grubun oturduğu tribün kapatıldı. Suçsuz insanlar gereksiz yere cezalandırılmadı. Bu muvazaalı durumda İtalya’da ki örnek işletilebilirdi.
Türk Hava Kurumu’nun kurban derisi toplama yetkisini iptal etmek, ilkokul öğrencilerine barış yerine savaşı öneren kitapların M.Eğitim Bakanlığı tarafından dağıtılması ve buna benzer kararlar herkesi bu işin sonu nereye varacak diye düşündürüyor. Hükümetse, dini duyguları kullanarak iktidarını sürdürmek istiyor.                                                                                      

Gün geçmiyor ki; Başka ülkelerde olsa günlerce konuşulup tartışılacak konular ülkemizde bir gün bile geçmeden sanki yaşanmamış gibi bir yenisi önümüze geliyor.

Reyhanlı katliamı, Cilve gözü katliamı, Uçağımız düşürüldü, Pilotlarımız kaçırıldı, gezi olayları büyüyerek sürüyor, Suriye, uçağımızı düşürdü, Suriye helikopterini düşürdük, Dünya basını yazıyor. Ülkemiz yöneticileri de yalanlamıyor. Cihadist gerillalar ülkemizden Suriye’ye giriyorlar, Futbol maçlarında provokasyonlar, sınırımız kevgir gibi giren belirsiz çıkan belirsiz, KCK davalarında sessiz sedasız tutuklular salınıyor, Silivri’de ise çıt yok, Bir yıl boyunca cezaevinde tünel kazılıyor. Kimsenin haberi yok. Bunlar ilk aklıma gelenler. Ha, sahi ‘DENİZ FENERİ’ diye bir dava vardı ne oldu?

İflas eden Suriye politikasını düzeltmek için Cumhurbaşkanı çabalıyor. Ama iş kolay kolay düzelecek gibi değil. İçerde PKK ile pazarlık yapacaksın, Suriye’de PYD’nin üzerine Dünya’nın en azılı katillerini göndereceksin. İçerde yandaş alevi önderleri ile cemevi ile cami iç içe olacak diyeceksin. Suriye’de Irak’ta, Şiilere karşı Sünni örgütlerle kol kola gireceksin.

Bölücü çıkar politikasının girmediği bir spor karşılaşmaları kalmıştı, üzülerek görüyoruz ki; Bundan böyle her karşılaşma şaibelidir. Taraftarları bölmeye çalışmak, gelecek açısından da büyük sorunları beraberinde getirir. Bunun örneği yıllarca ufuksuz yöneticiler, bazı taraftar gruplarına ücretsi z biletler vererek gösteriler yaptılar. Sonucunda hem kendileri hem de takımlar büyük yaralar aldı. Hala bu yaralar sarılmaya çalışılıyor. Hele hükümetin geçmişteki, politik konularda sonu hüsran olan provokasyonları düşünmeleri bile gereksizdir.

Yaklaşan yerel seçim sürecinde, hükümete özellikle de başbakana çıkarları için gaz verenler çok olur. Tıpkı; Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller’e olduğu gibi. Ama o, çıkar erbaplarına bir şey olmuyor. Onlar yeni liderle yollarına devam ediyorlar. AKP kadrolarına bakılınca bunlar görülebilir.

Başbakan her konuşmasında, gençleri tahrik ediyor. Gençlere AKP’ye muhalefet edenleri hedef gösteriyor. Başbakanın bu hırçın üslubu yukardan aşağı tüm kadrolara yayılmaya başladı. Seçim sürecinde bu gelişme olumsuz bir dolu olaya neden olabilir.Üniversiteler yakında açılıyor. Yeni olaylara neden olmamak için, AKP, acilen bir akil insanlar grubu oluşturarak, gençlerle bir orta yol bulmalıdır. PKK ile masaya oturan hükümet niçin gençlerle uzlaşmasın. Ama hükümet, yerel yönetimlerden başlayarak iktidarın elinden kaymakta olduğunu görüyor. Bu nedenle her geçen gün hırçınlaşıyor. Genel kuraldır. Güçlü olan, sakin ve hoşgörülü olur.

Önümüzde ki; Seçim sürecinde her ne kadar hükümet seçim ekonomisi uygulamayacağız. Dedi. İse de, şimdiden, adaylar seçim vaatlerine başladılar bile.

Muhalefet, yerel seçimlerde yerel ittifakları şimdiden gündemine almalıdır. Özellikle ana muhalefet, sosyal pragmatizmi tabanına iyi anlatmalı ve kazanmanın yol ve yöntemlerinin neler olduğu üzerine yer yer, tek tek çalışmalar yapmalıdır. Bu çalışmaları yaparken de vizyon sahibi, projeleri hazır, geçmişi temiz adaylar seçmelidir, özellikle de ana muhalefet partisi CHP.

Komşularla sıfır sorun sloganı ile yola çıkan, Ama tüm komşuları ile nerede ise savaş haline gelmiş, İçerde ve dışarda, din üzerinden politika yapan, hükümete muhalif olan gazeteciler başta olmak üzere herkes üzerinde baskı uygulayan hükümet toplumsal muhalefeti ister istemez kışkırtır.

Ülke insanlarını kutuplaştırmak kimseye yarar sağlamaz özellikle de iktidara. Henüz aydınlanmamış bir taşkınlıktan dolayı, alel acele BJK’ ye 4(dört) maç seyircisiz oynama cezası vermek kime ne yarar sağlayacak.

Tüm BJK taraftarı bu karardan sonra daha çok muhalif olacak. Bu kararda aceleci davranılmasa, olayı çıkaran yeni kurulan ne olduğu belirsiz insanların oturduğu tribün o adı geçen fanatik gruba kapatılsa idi toplumsal tansiyon yükselmezdi. Bu nereden çıktı demeyin, İtalya’da ırkçı tezahürat yapan grubun oturduğu tribün kapatıldı. Suçsuz insanlar gereksiz yere cezalandırılmadı. Bu muvazaalı durumda İtalya’da ki örnek işletilebilirdi.

Türk Hava Kurumu’nun kurban derisi toplama yetkisini iptal etmek, ilkokul öğrencilerine barış yerine savaşı öneren kitapların M.Eğitim Bakanlığı tarafından dağıtılması ve buna benzer kararlar herkesi bu işin sonu nereye varacak diye düşündürüyor. Hükümetse, dini duyguları kullanarak iktidarını sürdürmek istiyor.