Bir insan için yapılması en zor iş nedir diye bir soru sorsalar cevabım sevdikleri için tarafsız yazı yazabilmektir derim. İnsan ne kadar uğraşırsa uğraşsın sevdikleri, etkilendikleri, hayatında kendisine verilenleri kullanarak başarılar elde ettikleri kimseler için asla ve asla tarafsız olamaz.

Aslında bu yazının dayanağını ve yazılmasını teşvik eden broşür de hocamın oğlu Ünye'deki Güvenay Eczanesinin sahibi  Dr. Ecz. Turgay Güven tarafından yazılmış olan” Babamın Aziz Hatırasına” adlı öznel derlemedir. Turgay’da hem hocasının hem babasının tarafından olaylara ve geçmişteki anılarına bakarak bu küçük ama içeriği büyük derlemeyi yazmıştır. Ama emin olun tarafsızlığı ve objektifliği az da olsa başarmıştır. Ben şahsen bu kadar objektif ve tarafsız yazamayacağımı peşinen biliyorum. Öncelikle söylemeliyim ki bize taraf olmayı öğretenlerin başında Hocam Ali Rıza Güven gelir. Onun öğrettikleri ile de biz bilim, Cumhuriyet ve Atatürk taraftarı olduk.
 Şimdi, Alı Rıza Hocamı ve bana göre Ali Rıza dayımı yazmaya başlayacağım. Ama ALİ Rıza Güven Hocamı yazınca ister istemez Cumhuriyet bilim ve Atatürk taraftarı bir yazı ortaya çıkacak.
Başlayalım öyle ise. 1969 Ekim ayında 16 yaşında Rize Lisesi son sınıf fen bölümü öğrencisi idim. Lise ikinci sınıfta iken bir defa kahvede oyun oynarken yakalanmış ve ihtar mı yazılı ikaz mı bilmiyorum veliye bir uyarı yazısı yazılmıştı. Velim  Ali Rıza Bostancı adında babamın sınıf Arkadaşı olan bir veteriner memuru idi. Doğal olarak bu bilgi babama yansıdı. Babam da bu sefer işi sıkı tuttu ve bana dedi ki:        “ Eğer bir daha kahvede yakalanırsan seni okuldan alacağım” haberin olsun. Babam bu hiç şakası yok. Alır mı alır.

Yine Ekim 1959 da akşam saatlerinde beden eğitim öğretmenimiz ve müdür muavinimiz Recep Kulak kahvede tavla oynarken yakaladı.  Gittim Hocam dedim bu olayı idareye vermeyin şayet verirseniz babam beni okludan alır okutmaz. Hayatım söner. Olmaz dedi. Vereceğim çünkü diğerlerinden seni ayıramam hepinizi vereceğim. O gece sabaha kadar hiç uyumadım. Recep hocamız da dediğini yapan bir hoca nitekim ben lise hayatım boyunca tek bir ikmalım var o da Recep hocadan lise 2 sınıftan üçüncü sınıfa geçerken “ Beden eğitiminden” ne yapayım ne edeyim sabahladım. Sabahleyin çözümü buldum Recep hocaya gittim dedim ki, ben tasdiknamemi alıyorum okuldan ayrılıyorum.  Beni idareye bildirmeyin. Hocam benim bu önerime şaşırdı ama ne yapsın peki dedi. Hemen velime gittim. Tasdiknamemi alacağım dedim. Dilekçe istedim. Ama dedi babanın haberi, var mı? Var dedim. Kocaman bir yalan uydurdum. Tasdiknamemi aldım ve doğru eve babama gittim. “ Baba ben bu okulda okumam. Fizik yok kimya yok. Dersler boş geçiyor. (burası doğru fizik ve kimya hocamız yoktu) Ben İstanbul Teknik Üniversitesine girmek istiyorum. Bu durumda ben değil İTÜ ne bir yere giremem dedim. O da çaresiz şimdi her yer kapandı okullar kayıtlarını yaptı ben seni nereye göndereyim demez mi? Vallahi dedim siz bilirsiniz tasdiknameyi aldım geldim ne yaparsanız yapın dedim. O da Alı Rıza Güven hocamıza nasıl ulaştı bilmiyorum. Tokat’a gelsin Yurtta özel bir oda daha açtım zaten girmek isteyen iki kişi daha vardı. Onlarla beraber üç kişilik odada kalacaklar demiş.  Ben de atladım otobüse Samsun. Samsun’dan Kara Trenle Turhal. Turhal’dan otobüsle Tokat Gazi Osman Paşa Lisesi müdür baş muavini Ali, Rıza Güven hocama. Hocamız anneannemin kuzeni olduğundan kendisine hep dayı derdik, Bu kadar uzun bir girişten sonra Ali Rıza Hocam için yazacak yer kalmadı. Devam edelim. Yurtta 3 kişilik odada iki arkadaşımla beraber kalmaya başladım. Tokat o zaman çok sıcak insanların yaşadığı Türklüğün hasının yaşandığı misafirperverliğin tavan olduğu güzel özel minik bir ilimizdi. Lisemiz ise Lise idi. Ben Rize Lisesinde hep sınıf birincisi iken burada dayım Ali Rıza Güven'in korkusundan çok çalışmama rağmen 4. veya 5. zar zor olabildim. Bütün dersler dolu. Dolu bir yana öğretmenlerimiz yetkin bilgili kimseler otoriter kimseler. Disiplin fazla derslerden kaytarmak yok.  Güzel bir eğitim yılı geçiriyoruz ki bir de ne görelim hocam ve dayım Ali Rıza Güven Aralık 1959 da Gümüşhane Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. O kısmı oğlu Dr. Ecz. Turgay Güven’in hazırladığı “ Azız Babamın Hatırasına” adli öznel derlemeden birlikte okuyalım.
“ Başarılı çalışmalarının bir takdiri olarak Gümüşhane Lisesi Müdürlüğü teklif edildiğinde ne kadar sevindiğini ve heyecanlandığını kabul edip etmemeyi anneme danıştığını hatırlıyorum.

Aralık Ayında Kar kış altında Tokat- Gümüşhane arasında Türkiye’nin ve Anadolu’nun o zamanki ilkel şartlarında, sarp ve dar Anadolu yollarında üç-dört gün süren ailece hiçbir zaman unutamadığımız karlı-kurtlu-arızalı – maceralı bir yolculuk yaptık.”

Tokat Gazi Osman Paşa Lisesinin konferans salonunda Müdür Başyardımcımız Ali Rıza Güven için öğrencilerin hazırladığı bir veda gecesi düzenlendi ki o geceyi görmeden yazdıklarımızı anlamak asla mümkün değildir. Sene 1959 un Aralık ayı. Aradan tam tamına 57 sene geçmiş Bana deseler ki hayatında unutamadığın 3 gece söyle bir gecesi bu gecedir. Talebeleri hocalarını uğurluyor seviniyorlar. Talebeleri hocalarını uğurluyor hüzünleniyorlar ve gözyaşlarını tutamıyorlar. Seviniyorlar çünkü çok sevdikleri başmüdür yardımcısını devletimiz takdir etmiş ve Lise Müdürlüğü ile onurlandırmış. Üzülüyor hüzünleniyor ve gözyaşlarını tutamıyorlar çünkü öksüz kalacaklar. Sadece talebeleri mi? Müdürümüz Sayın Sabri Alagöz başta olmak üzere bütün hocalarımız da  sevinç hüzün karışımı bir duygusallık içindeler.  İşte böyle bir gece idi yaşadığımız gece. O gece benim de gözlerim doldu yaşardı o geceyi yazarken şimdi de gözlerim doldu yaşardı. Öğrencileri neler neler bulmuşlar programa almışlar ve sahneye getirmişler, sahnelemişler. Sınıfımızın ve de okulumuzun en zeki en çalışkan ve sınıf birinciliğinde rakip tanımayan Tuncay Öney gecenin baş takdimcisi idi.  O gecenin en unutamadığım bir anı ise şöyle. Yurtta kalan bir öğrencimiz vardı. Lise 2. Sınıfta okuyan. Onu sigara içerken gördü. Ali Rıza Güven hocamız az da olsa elini eğitim amacıyla kullanırdı. Onu bir benzetti bir benzeti ki…artık bu çocuk dayıma düşman olur demiştim içimden. İşte o çocuk salonun bir köşesinde hüngür hüngür ağlıyor. Yanaştım yanına neden ağlıyorsun dedim. Dayım sizi 20 gün evvel sigara yüzünden iyice hırpalamıştı.  O bizim babamızdı şimdi babasız kaldım ben ağlamayım da kim ağlasın dedi. Bu şiiri işte böyle bir uğurlama gecesinden sonra öğrencilerinden Nezih Cankar yazdı..Burada bir parantez açmalıyım. (Ali Rıza hocamız maalesef sigara tiryakisi idi. Hem tiryaki hem de sigaraya düşman birisi idi. "Bir insan sigara kullanmaz. Böyle bir şey olmaz" derdi. Ama bu meret öyle bir şey ki insan bir alıştı mı onu bırakamıyor. Bu yüzden öğrencilerin sigara tiryakisi olmalarına asla hoşgörü göstermezdi. Bizim 6 fen de sigara içen bir kişiyi hatırlamıyorum.)

Sevgili Değerli Hocam Ali Rıza Güven’in Tokattan ayrılışı münasebetiyle
 
Nice yürek yaktı gözler yaşarttı,
 Ayrılık haberin acı bir duman
Bizi öyle üzdü öyle şaşırttı,
Perişan olduk hocam perişan
…………………………………
Dökülen göz nurun emeğin bizde,
Daha bir “güven” dir güvenimizde
Boşluğun öyle ki yitiğimizde,
 Yeri dolmaz yüz yıl geçse aradan
…………………………………………………..
Tarihin tekerrürü bir tesellidir,
Sen gidersen seni geri kim verir
Dönmez hocam dönmez bu tatlı devir,
 Adımı geri atmaz ki zaman
………………………………………………..
Üstümüze toz kon durmaz titizdin,
Dağ kokulu sular gibi temizdin
Ufuklardan ufuklara bir izdin,
 Karanlığa NUR’lu meşale tutan
……………………………………………….
Yükseldin müdürlük yüce katına,
Ayrılığı gayri bindin atına
Gümüşhane gümüş olsun bahtına,
Feyiz alsın emeğinden bu vatan
 
Ben de doğal olarak Tokat’ta yurtta kalmaya devam ettim. Sonra Gümüşhane Lisesine Nisan 1960 sonlarında naklimi yaptırdım. Orada iyi derece ile yanlış anlamayın bileğimin hakkı ile sınıf arkadaşım ve rakibim Prof. Dr. Ayla San olmak üzere mezun oldum. O sene Gümüşhane Lisesine Dayım Ali Rıza Güven’in ve Baş Muavin İ. Ahit Öztokat’ın ( Felsefe öğretmenimiz)katılımlarıyla önemli bir hamle yapmıştı. O yıl mezun olanlardan Ben İ. Ü. Tıp Fakültesini Ayla San da Ankara Tıp Fakültesine derece ile girdi. Uzun yıllardan sonra sınıf Arkadaşım nefroloji hocası Prof. Dr. Ayla San ile Ufuk Üniversitesinde karşılaşmamız çok nostaljik oldu. Halen Anadolu Böbrek vakfı başkanımızdır. Tokat Lisesinden ise sınıf Arkadaşımız Ankara eski Orman Bölge Müdürlerinden Orman Yük Mühendisi Fevzi Kaleli halen Türkiye Ormancılar Derneği Genel Başkanıdır dostluklarımız sürmektedir.(  Fevzi Kaleli’nin aşağıdaki bölümlerde Ali Rıza Güven hocamız hakkındaki düşüncelerini okuyacaksınız)
Biraz da Ali Rıza Güven hocamızın derslerinden bahsedelim.  Tokat’ta bizim tarih derslerine girmezdi. Ama Gümüşhane’de bire bir tarih dersini ondan okudum.
Her ders için bir fıkrası vardı. En çok ilgi çeken ve kendisinin de de anlattığı zaman güldüğü bir fıkrası şu idi:
Padişah 3. Selime rapor geliyor. Fransızlar Hayfa ‘ya çıkarma yaptılar diye. Doğaldır ki Padişahın bu habere canı çok sıkkın. 3-4 saat sonra Osmanlının Paris Büyük Elçisinden de bir şifre geliyor. Şifreyi açıyor 3. Selim şifrede :” Fransızların Osmanlı’ya karşı asla kötü bir niyetleri yoktur.” Diye yazıyor. Bu şifreye kızan 3. Selim şifrenin altına şu notu ekliyor.” Yahu bu ne eşek adamdır”.
Her dersimiz sonunda sıklıkla Cumhuriyetin öneminden bahseden bir sonuç bölümüne bağlanırdı. Dayım ve Hocam Ali Rıza Güven özetle bize söyledikleri şu idi.Cumhuriyet Türk milletinin büyük fedakârlıklarla ve her karış toprağını şehit kanları ile sulayarak kurduğu müstesna ve büyük bir eserdir. Bu eseri korumak size emanet edilmiş kutsal bir görevdir. DP devrinde başlayan açık bütçe ve enflasyonun acılarını zaman zaman dile getirdiğine  de şahit olurduk.
Türkiye’de 14 Mayıs 1950 den sonra yürütülen siyaseti o zaman bile ulaşılan karmaşa nedeniyle hiç sevmezdi. Bize doğrudan doğruya siyasetimizi kötülemez ancak eğitimdeki bozulmalar nedeniyle hayıflanırdı. Biz eğitim ordusu olarak başarılı olamıyoruz. Çünkü çocuklarımız bizleri örnek almıyorlar. Bizleri örnek alarak bizim gibi dar gelirli kalmaya özenmiyorlar derdi. Onun için siyaseti herkesin takip etmesi öğrenmesi ona göre oyunu kullanması gerektiğini belirten veciz yazı Haziran 1961 de Gümüşhane’de yayınlanan İnkılabın Sesi Gazetesinde  (1)onun kaleminden çıkmıştır. Birkaç cümle alalım görelim nasıl yaklaşmış olaylara.” Bizim anlayışımıza göre memurlar her türlü siyasi faaliyetleri siyaset yapmadan müşahede edebilirler. Memur istediği gazeteyi okur. İstediği kongreyi dinler. Her çeşit propagandayı müşahede eder. Ve zamanı gelince elini vicdanına koyar ve oyunu kullanır. Geçmiş iktidar döneminde olduğu gibi Türk Milletinin gözünü bağlayıp oy pusulasını sandığa attırmaya yeltenmek zamanı geçmiştir. Memurlar da bütün vatandaşlar gibi görerek duyarak ve millet menfaatine en uygun yolu seçerek siyasi haklarını kullanacaklardır.
İkinci bir nokta da; memur falan gazeteyi okumuyor, falan yere gitmiyor diye hiç kimsenin onu muaheze etmeye hakkı yoktur.
Eğer, Hürriyeti seviyorsak, hür insanların hür düşüncelerine de hürmet etmeyi bilmeliyiz. (1)
(1)İnkılabın sesi. Haftalık gazete. Gümüşhane. 23 Haziran 1961.
Bu yazımıza ilham kaynağı ve dayanak olan Dr. Ecz. Turgay Güven’in  derlediği “Aziz Babamın Hatırasına” adlı derlemenin bir yerinde şöyle bir paragraf yer alıyor.
“ Babam mahallede ve sülalede(*)  Üniversiteyi bitiren ilk  kişiydi. Daha Hopa orta okulunda okurken Hopa’da memur olan yakını bir baytarın evinde kalmış bir devlet memuru olmanın  nasıl olduğunu ilk kez orada görmüştü.

Kendisi de doğduğu yeri ailesini, memleketini ona arka çıkmış olan insanlarını unutmadı. Onlara sırtını dönmedi. Birçok yakınımız ve tanıdığımız genç insanın iyi birer eğitim görmelerine yetişmelerine yardımcı oldu.”

(*) Ali Rıza Güven Fındıklının tanınmış ileri gelen  ailelerinden ogooğlu lakaplı bir ailenin erkek çocuğudur.
Bu paragrafta adı geçen baytar babam Hasan Ertuğrul’dur.  Annem Emine Ertuğrul ise Ali Rıza hocamızın  kuzenidir. Ali Rıza hocam sırası gelip annem ve babamdan bahsedeceği zaman öyle bir Emine Ablam ve Hasan ağabeyim derdi ki. İnanılmaz Oğlu Ecz. Dr. Turgay Güven’in” Bir çok yakınımız ve tanıdığımız  genç insanın iyi birer eğitim görmelerine yetişmelerine yardımcı oldu” dediklerinden biri  benim. Ali Rıza dayım olmasaydı ben belki de okuyamazdım. Bu kadar çok yetişemezdim. Bana hem faydası oldu hem de zararı oldu Faydasını yazmayayım. Ama zararı oldu ki sormayın hep vatanı ve milletimizi düşündük kendimizi hiç düşünmedik. O bize kendimizi düşünmeyi hiç öğretmedi.
Ali Rıza Güven ve ORDU 

Ali Rıza Güven Gümüşhane Lisesi Müdürlüğünden 1961 yılı eylül ayında Ordu Lisesi Müdürlüğüne atandı.  Ali Rıza Güven Hocamızın bir cümle ile özetini yaparsak “yaratıcılık ve yapıcılık” derim . BU özelliği orduda görevli olduğu yıllar en üst düzeye ulaşmıştı.  Ali Rıza Hocamız Ordu’yu ve Orduluları çok sevdi. Onlarda onu. Bu nedenle Ordulular Ali Rıza hocamızın bütün projelerine gönülden destek verdiler. Bu projelerin en büyüklerinden biri de  Ordu’da yatılı öğrenci pansiyonunun açılması idi. Orduda bir pansiyon binasının Orduluların gayret ve yardımları ile yapılmasına öncülük etti. Ve pansiyon binasının açılışında şu veciz konuşmayı yaptı.
( Burada bir parantez açmalıyım. Ali Rıza Güven hocamızın ilk görev yeri Van- Erciş Köy Enstitüsü bir nevi Müdür Başyardımcılığı görevi olan “Eğitim Başı” görevi  idi. Bu görevi 3 yıl sürdü. O her ne kadar Köy Enstitüsü mezunu değil Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi mezunu ise de Köy Enstitülerinin yapıcı ve yaratıcı havasını insanların imece ile bir araya gelince ne kadar büyük bir yaratıcı güç olduklarını o görevi dolayısıyla  görerek benimsemişti diyebiliriz.)
“Sevgili öğrenciler: Size hitap ediyorum. Biliniz ki eski nesil siz yeni nesil için çalışıyor. Yarın da siz yeni nesiller için çalışmak mecburiyetindesiniz. Bu günkü şahsı gayretlerimiz yarınki Türkiye’nin menfaatine olacaktır. Hepinize gelecekte başarılar dilerim.”( 22 Ekim 1963 Ordu Zaman Gazetesi)
Öğrencilerinden Sayın Fevzi Kaleli’nin bu yazı için görüş ve düşüncelerini açıkladığı yazıdan öğreniyoruz ki Tokatta da taşradan gelecek öğrenciler için bir yatılı pansiyon açmıştır. Gerek Ordu’daki ve gerekse Tokat’taki yatılı pansiyonlara Ali Rıza Güven adının verilerek onun hatırasının  yaşatılması da  önemle düşünülmelidir.

Ordu Lisesi bahçesine öğrencilerinin isteği üzerine Batı Menzil Komutanı olan Sayın General Faruk Güventürk’ten bir Atatürk büstü mektupla ister. Masrafını da biz ödeyelim der. Faruk Güventürk’ten hemen yanıt gelir. Büstü biz okulunuza hediye olarak dökeceğiz. İşte bu büstün açılışında Ordu Lisesi Müdürümüz Ali Rıza Güven Hocamız veciz bir konuşma yapmıştır. Birkaç cümle de oradan alalım.
“ Atatürk sevgisinin tabii bir neticesi olarak dikilen anıt için teşebbüs tamamen öğrencilerimize aittir. Eserin meydana getirilmesinde bize ancak vazife düşmüştür. Atatürkçü öğrencilerimizi tebrik ederim. Bize bu büstü armağan eden General Sayın Faruk Güventürk’e teşekkürlerimizi arz ederim. Genç kuşakların Atatürk devrimlerinin bekçisi olması bizim için bir iftihar vesilesidir. Memleket hizmetinde imtihan verme nöbeti size gelmek üzeredir. Ailenizin yegâne saadeti sizin başarınızdır. ( 28 Kasım 1964 Ordu Gürses gazetesi) 

Ordu Valiliği, Ordu il Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Ordu Belediyesi tarafından 24-31 Mart 2013 tarihleri arasında düzenlenen 2. Karadeniz Kitap Fuarına katıldık. Ordu Kültür Sanat Merkezinde, “Anadolu’daki Türk Siyasetinin Dünü, Bugünü ve Yarını” başlıklı bir de konferans verdik.

 Kitap fuarına  TOGAN Yayınları arasında çıkan Atatürk yolunda uyarmalar1 ve 2 ile AKP Anayasa Mahkemesine Verilmeli midir  NEDEN? adlı kitaplarımızla katıldık. Ordu Yorumdaki "gün doğarken" adlı bu köşemiz bize o zaman Hasan Özata'nın gösterdiği misafirperverlik ve yakın ilginin bir hatırası olarak kuruldu.  O zaman Ali Rıza gen zamanında Ordu Lisesinde İngilizce öğretmenliği yapmış olan Sevinç Özel  hocamızla da tanıştık. O da Ordu Kültür Vakfı Başkanı olarak 2. Karadeniz Kitap Fuarına katılmıştı. İster istemez söz Ali Rıza Güven'e geldi. . Ondan duyduğum güzel sözler çok az kişi için öldükten yıllar sonra söylenebilecek müstesna sözlerdi.
 
Şimdi geldi sıra Ali Rıza Hocamızın özdeyişlerine:

-          Devrimlere ters düşmeyin, geriye bakmakla ileriye yol alınmaz
-          Devrimler bizimdir fakat onları geliştirmek ve gelecek nesillere devretmek sizindir.
-          Büyük önderler büyük kurtarıcılar halktan doğarlar ve halka hizmet ederler.
-          Gerçek Atatürk gençliği onun izinden giden ve O’nun eserlerini koruyanlardır.
-          Tarihte hiçbir önder, hiçbir kumandan ve hiçbir devlet adamı Cumhuriyeti korumak gibi kutsal bir görevi gençliğe vermemiştir.
-          Kurtuluş savaşı ile kazandığımız ülke bütünlüğü, ulusal birlik özgürlük ve bağımsızlığımızın bedelini sizden sonra gelen kuşaklara daha mutlu bir Türkiye bırakarak ödeyeceksiniz.

-          Gençliğin sporu, ulusal kudretimizin kaynakları içinde en önemlilerinden biridir.
-          Bu gün her şeyimizi kendisine borçlu olduğumuz büyük önderimizin görüşünden ve ilkelerinden yaralanarak daha ileriye gitmeye devam etmekteyiz.
-          Bu gün yeni bir dünya doğuyor. Yenidünyanın şarkıları başkadır. Bu şarkılar Atatürk’ün şarkılarıdır. Bu şarkılar geleceğin şarkılarıdır.
-          Ülkeye barış, ulusa hizmet ve insanlığa mutluluk getirmenin tek yolu, geleceğin toplum sorunlarını bilgisi görgüsü ve tekniği ile çözebilecek çalışkan ve sağlıklı kuşakların yetişmesine bağlıdır.
 
Son Görev Yeri  Kabataş Lisesi Kurs Müdürlüğünde hayata veda ettiği zaman Kabataş Lisesi  Müdürü Azmi Güler’in yaptığı konuşma
Her insan yaşar ve ölür….Her insan yaşamı boyunca varlığını sürdürme savaşımı verir. Kimi insan bu savaşımı çok boyutlu verme başarısını gösterir. İnsanlara bir şeyler vermede onlara doğruyu, iyiyi, güzeli öğretmekle mutluluk bulur. Yaşamını başka insanların mutluluğuna “giderek” insana adar.

Tanımlamaya çalıştığım seçkin birisiyle eğitimci-öğretmen Ali Rıza Güven. Milli eğitimimizin yetiştirdiği bu seçkin insanı hizmet aşkıyla dolu olduğu, en verimli ve en güzel çağında kaybettik. Birikimini genç kuşaklara aktarmadan giden aydınlarımızın bahtsızlığına düşmeden aramızdan ayrılmış olması tek tesellimiz.

Ali Rıza Hocamız inandığı doğruları yıllarca, bıkmadan ve usanmadan vermesini bildi. Eğitim ordumuzun bu adsız kahramanının yerini dolduracak, eğitimcilere sahip miyiz bilmiyorum. Fakat Ali Rıza Güven’deki engin bilgi ve tecrübeye sahip olabilmek için çok uğraşmamız çok yıllarımızı eskitmemiz gerektiğine inanıyorum.

Daha önce Gümüşhane Lisesi, Ordu Lisesi ve Sağmalcılar lisesi müdürlüklerini yapan Ali Rıza Güven hocamız son olarak emekli olduktan sonra okulumuzda kurs müdürlüğü görevini sürdürüyordu.

Hocamızın anısı önünde saygı ile eğilirken tüm Kabataş ailesine ve yakınlarına baş sağlığı diliyoruz.
Azmi Güler
Kabataş Lisesi Müdürü

 Şimdide  Öğrencisi Orman Yüksek Müh. Ankara Eski Orman Bölge Müdürlerinden ve halen Türkiye Ormancılar Derneği Genel Başkanı Fevzi Kaleli’yi dinleyelim.
1957. Zile Ortaokulunu bitirdikten sonra Tokat’ta Öğretmen Okulundan bir bölümü ayrılarak Gazi Osman Paşa Lisesinde yatılı öğrenciler için pansiyon açılacağını öğrendik. Ortaokulu aynı sınıflarda okuyup aynı sene mezun olduğum  sonradan Zile Lisesi Müdürlüğü de yapmış olan ağabeyim Suat Kaleli ile birlikte babamızın refakatinde kayıt için Tokat Gazi Osman Paşa Lisesine gittik. Hem liseye hem de pansiyona kayıtlarımız aynı gün yapıldı. Kayıtlarımızı yapan müdür Baş MuaviniAli Rıza Güven bize dönerek lise talebesinin nasıl olması gerektiğini, bilhassa ailemizin iki çocuğunu birden hangi fedakarlıklara katlanarak okutacağını hiçbir zaman unutmamamızın gerektiğini tatlı sert ikazla bizleri uyardı.
Bu nasihatten babam çok mutlu olacak ki muavin beye “artık bu çocukların her şeyi sensin, iyi bir talebe olmaları için ne lazımsa yapabilirsin” diye karşılık verdi ve hocamızın ellerini öptürerek odadan ayrıldı.
Ali Rıza Güven ayni zaman lisemizin tarih öğretmeni idi. Ancak büyük bir şansızlık eseri 3 sene okuyarak 1960 yılının Haziran ayında mezun olduğum sürede çok değerli hocam Ali Rıza Bey bizim tarih derslerimize girmedi. Yatılı olduğumuzdan Edebiyat bölümünde okuyan öğrencilerden onunla ilgili ders anılarını dinlerdik. En çok kıskandığımız konu ise her dersin sonunda anlattığı fıkralardı. Bu anıları mütalaalarda dinledikçe hocamı daha da çok sevdim. Ve hoca benim gözümde daha da yüceleşti.
Bu pansiyonun açılışına hizmete girişinde ve devamın da Ali Rıza Güven Hocamızın emekleri dilden dile dolaşıyordu. Bizim yurt Ali Rıza Güven Hocamızın adeta ikinci evi gibi idi.
Gazi Osman Paşa Lisesi bizim okuduğumuz dönemde çok başarılı öğretmenlerin bir arada buluştuğu bir öğretim kurumu idi. Üniversite giriş sınavlarında üstün puanlar alanlar çok olurdu. Bir örnek vermek gerekirse bizim 6 Fen sınıfı 1959-1960 döneminde 18 kişi idik. Hepsi de fakülte ve yüksek okulları kazandılar. Açıkta kimse kalmadı. Türkiye’mizin sayılı liseleri arasına girmiştik. Lisemizden aldığımız disiplin, çalışma sistemi, insan ilişkileri ve yönetim konularındaki ilkeler hayatımızdaki başarılarımıza da yansımıştır.  Başta Ali Rıza Güven olmak üzere hocalarımızın bizler için ne büyük fedakârlıklarla ve emeklerle çaba harcadıklarını anımsıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Bu anılar da bizler sağ oldukça yaşatacağız.
Son Paragraf
Ali Rıza hocamız şu anda 65-75 arasındaki Ordulular tarafından çok iyi bilindiği gibi vatanseverlikten ve vatanseverliği öğrencilerine öğretmekten başka hiçbir şey bilmeyen bir hocamızdır. Ancak şunu da katmalıyım ki gelecekte insanlara yapılan eğitim yatırımı özel olsun resmi olsun Ali Rıza Hocamızı çok mutlu ederdi. Ah!!! bu yazdıklarımızı      (Benim, Kabataş Lisesi Müdürü Azmi Güler’in, Orman Yük Müh. Fevzi Kaleli’nin ve oğlu Dr. Ecz. Turgay Güven’in) okuyabilseydi nasıl mutlu olacağını kestiremem. Ama biliyorum ki bu mübarek Ramazan ayında yazdıklarımızı melekler şu anda ruhuna ulaştırdılar ve mutlulukları kendisine bağışladılar.


Öğretmenimiz ve Müdürümüz Ali Rıza Güven’in Kısa biyografisi 

                Ali Rıza Güven, Çanakkale ve 1.Cihan Savaşı  gazisi bir babanın evladı olarak   1Aralık 1923 tarihinde Rize’nin Fındıklı ilçesinde  dünya gelmiştir..  Bir süre mahalledeki cami mektebine gittikten sonra 11 yaşında iken takriben 1934 te ilkokula başlar. Orta Okulu Hopa’da Liseyi Trabzon’da bitirdikten sonra 1949-50 döneminde Ankara Üniversitesi  Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin tarih bölümünü bitirir. Mahallesinin ilk üniversite mezunudur. Van-Erciş-Ernis Köy Enstitüsü’ne tayin olur ve üç yıla yakın bir süre Eğitim başı ( bugünkü müdür baş yardımcısı ) olarak görev yapar. 
               1953 yılı Nisan ayında yedek subaylık görevine katıldı.. Eğitim dönemini Ankara’da, muvazzaflık dönemini Maraş’ta yaptı. 1955’ te Tokat Gazi Osman Paşa Lisesi’ne  Müdür baş yardımcısı olarak tayin oldu. O zaman Tokat’ta yatılı pansiyon yoktu. Öğretmen okulundan bir yer alınarak Liseye Toka merkezi dışındaki  kazalarından gelen öğrencilerin kalmaları için paralı yatılı pansiyon kazandırdı.1959 Aralık ayında Gümüşhane Lisesi Müdürlüğüne ve. 1961 yılı eylül ayında Ordu Lisesi Müdürlüğüne atandı.  
              Ordu şehir merkezine sıkışmış ve perişan bir halde bulunan Ordu Lisesi’nin yeni binasının yapılmasına ve yatılı öğrenci pansiyonunun, Ordu’nun değerli birçok insanının maddi manevi katkılarıyla tamamlanmasında öncülük etti.     
              Çocukları  Üniversite çağına yaklaştığında İstanbul’a tayin istedi. 1968 de İstanbul Sağmalcılar-Bayrampaşa Lisesi müdürlüğüne atandı. Yorulduğu için 1972 ‘de kendi isteğiyle Müdürlüğü bıraktı. Birkaç yıl daha İstanbul Pertevniyal Lisesi’nde öğretmenlik yaptı. 1978’de emekli oldu.. Daha sonraki yıllarda, Kabataş Lisesinde Rehber Öğretmen ve Kurs Müdürlüğü  görevi aldı. Karlı bir kış gününde okul yolunda 63 yaşında en verimli çağında hayata gözlerini yumdu. Arkasında biri Dr. Eczacı ve biri Anestezi uzmanı iki erkek çocuğu , Hayat arkadaşı Kıymet Güven’i ve binlerce öğrencisini öksüz bırakarak okul yolunda  otobüste vefat etti. 18 Ocak 1986. 
NOT: BU biyografi Oğlu Dr. Ecz. Turgay Güven Tarafından hazırlanmıştır.