Evrendeki canlı-cansız tüm varlıklar karşılıklı etkileşim döngüsü içinde yaşarlar. Kırdaki çiçekle taşın, havayla suyun, güneşle ayın, yıldızların, denizdeki balıklarla havada uçan kuşların, insanlarla hayvanların, bitkilerin birbirlerinin varlığına ve etkisine ihtiyaçları vardır.

            Hayvanların etkileşiminde ve ilişkisinde İçgüdü, Alışkanlık, Şartlanma, koklama gibi hassalar ön plâna çıkarken, İnsanlardaki ilişki ve etkileşimde Bilinç ve Madde ilişkisi öne çıkar. Akıl yürütme ve mantıksal yorumlama belirleyici unsur olurken, çevresel faktörlerde İnsan ilişki ve yönlenmesinde önemli rol oynayan etmenlerdir…

            İnsan örgütlemesinde en geniş olanı İnanç (Din) bazında olan örgütlenmeler olup, renk, milliyet, meslek, yaş ve cins ayrımı yoktur. Geleneksel yanı vardır, tercih yanı vardır ve gönüllülük esasına dayanır. Hiyerarşik yapısı hukuksal değil, duygusaldır. Özünde, hiçbir kişisel çıkar ve maddesel ilişkiye dayanmaz…

            Devlet ve Ulusal örgütlenmeler, iş ve meslek bazında örgütlenmeler ve Siyasal örgütlenmeler İnsanların doğrudan günlük yaşamına etki eden ve onu doğrudan etkileyen, geleceği hakkında da karar verebilen örgütlenmeler olup, gönüllülük yanında, belirli oranda zorunluluğu ve yasallığı da gerekli kılar… Karşılıklı görevler ve haklar belli esaslara dayanır.

             Legal örgütlenmeler içinde, İnsanların günlük yaşamlarını ve geleceklerini en fazla etkileyen örgüt yapıları Siyasal Partilerdir. Partilerde, doğrudan ve dolaylı güç kullanımı fırsatı vardır ve karar verici konumdadır. Dolayısıyla kişisel ve toplumsal etkileşimi oldukça etkilidir, yönlendiricidir. Kişisel ve toplumsal yaşamın yönlendirilmesinde ve kalitesinde doğrudan ve dolaylı müdahil olmasına rağmen, katılım gönüllülük, kişisel ve sınıfsal tercih esasına dayanır…

            Siyasal Partilerin bu etkileşim yönlendirme ve güçlerinin etkisine, 7 Haziran seçimleri Propaganda süresince yakından tanık olacağız. Açıklanan seçim bildirgelerinde, bu güne kadar rastlamadığımız boyutta Ekonomik tercihler ön plâna geçmiş görünüyor.  Dar gelirli ve yoksul yurttaşın, bu ekonomik vaat denizindeki inanmışlığını ve tercih nedenlerini ancak seçim sonuçlarını görünce değerlendirebileceğiz. Sonuçlar, ülkemizdeki Siyaset ile yurttaş arasında kurulacak köprü için hareket noktası ve temel gösterge olacaktır…

            Ancak, seçim sonuçlarının sadece ekonomik vaatler üzerinden değerlendirmek ve seçmeni, gelecekte sadece bu yönde değerlendirip yönlendirmek de içinde tehlikeler taşıyabilir. Seçmen gelecek tercihlerini, tüm değerleri yok sayarak, sadece ekonomik veriler elde etmek doğrultusunda kullanmaya yönelebilir. Böyle bir durum da, her şeyi bir kenara iten, sadece işin Ekonomik getirisi ile uğraşan çıkarcı bir seçmen kitlesinin oluşumuna neden olabilir… Ki; Demokrasi ve ülkenin geleceği için en büyük tehlikelerden birine dönüşebilir…

            Açıklanan seçim bildirgelerinde en inandırıcı olanı CHP’nin seçim bildirgesidir. CHP açıkladığı metinle, bu güne kadar telaffuz dahi edilmeyen yurttaş taleplerine dokunmuş, bu ülkede ne kadar insanın yaşam zorluğu içinde olduğunu ve ne kadar yurttaşımızın çaresizlik içine itildiği gerçeğini de gözler önüne sermiştir. İktidar Partisi AKP’nin yıllardır yurttaşa yutturduğu uyuşturucu söylemlerin asılsızlığını da kulaklar işitecek, akıllarda kalacak biçimde söyleme dökmüştür. AKP açıkladığı bildirgeyi, CHP’nin bildirgesini gördükten sonra revize etmek zorunda kalmıştır. Diğer Partilerin bildirgeleri ise sadece basit birer kopyalamadır.

            CHP’nin bu çıkışı, Siyasetimizde ve toplumumuzda şok etkisi yaratmıştır. CHP, kişinin günlük yaşamına dokunan bu önerileriyle, ülke Siyasetindeki varlığını ve gerekliliğini güçlendirmiştir. Soyut söylemlerin seçmen katında fazla değer taşımadığı, aç bir canlının ön talebinin bir lokma yiyecekle başladığı unutulmamalıdır. Kişi ve toplum yaşamının diğer alanlarının genişletilip güzelleştirilmesi, açlık, yokluk korkusunun yok edilmesiyle mümkün olabilir. CHP’nin bu ince noktayı yakaladığı görülüyor…       

Propaganda döneminde CHP, toplumda ses getiren ve umutların yeşermesini sağlayan bu vaatler manzumesini, ülkedeki Demokrasinin ve Ekonominin gerçekleştirilmesi mümkün Parametreler üzerine oturtmalıdır. ‘İşsizlik nasıl önlenecek, istihdam nasıl sağlanacak, yatırımlar nasıl arttırılacak?’ ‘Yok edilmeye çalışılan ve büyük oranda erozyona uğrayan Cumhuriyetin Bağımsızlık ve Devrim Paradigmaları yeniden nasıl hayata geçirilecek?’ ‘Parçalanmak üzere olan ülke ve toplum birliği nasıl sağlanacak?’ ‘Hukuk sistemi adalet dağıtır hale nasıl getirilecek?’ ‘Çağdışına çıkarılmış eğitim Ortaçağ hurafelerinden, sömürü çarkına çevrilen Sağlık sistemi paradan nasıl arındırılacak?’ sorularını anlaşılır basitlikte sözlü plânlamayla halka sunmalı ve toplumun desteğini istemelidir…

Türkiye Altmış yıldır Demokrat görünümlü baskıcı hükümetlerden, ara rejimlerden, Askeri yönetimlerden bıktı, usandı. Toplum bir çıkış yolu ve bu yolda kılavuzluk edecek örgütlü bir güç arıyor. CHP bir ivme yakalamış gözüküyor. Bu çıkışını toplumun arayışları ile bütünleştirebilirse, Türkiye siyasal bir değişimle, sosyolojik bir Devrimi iç içe yaşayabilir. Bu değişim, Türkiye’nin İnsanlık tarihindeki onurlu yürüyüşün devamı demektir…