Her şey bir kutu sprey boyaya bakıyor…
Bir cümle ile insan neler kuruyor kafasında. Hatta cümleye bile gerek kalmıyor, kelime yetebiliyor. Ruhuma, gönlüme, aklıma umut dolduruyorum. Hayal kuruyorum. Canım ne isterse onu yapıyorum. Gecenin bir vakti kahve mi çekti canım? Kalkıp yapıyorum. Saat on da uyumak mı istedim? Gidip yatıyorum. Konsere mi gitmek istedim? Bir bilete bakar. Tiyatro mu izleyesim var? Kes iki bilet…
Her şey bir kutu sprey boyaya bakıyor…
Bu cümle son bir aydır bizim ofiste çalışan herkesin –ben de dahil- dilinde. Çözülemeyecek sorun yok. Yapılamayacak iş yok. Mutsuz olmaya gerek yok diyoruz kısaca. Fark ederse fark etmez diyoruz uzunca…
Hayatın bana kattığı en güzel şey çalışmak. Kendi ayaklarımın üzerinde durabilmek. Kimseye bağımlı olmadan, kimseden yardım istemeden yaşamak.
32 yaşındayım.
Bu yaşıma kadar illaki masa başı işim olsun diye iş beğenmemezlik yapmadım. Bulduğum işte çalıştım. Tezgâhtarlık yaptım, mağaza sorumlusu oldum, hatta bir ara Almanya’da yayınlanan bir gazetenin Karadeniz Bölge Koordinatörlüğünü yaptım. Evden hobi amaçlı köşe yazarlığı yaptım. Beş kuruş istemedim. Hala da istemiyorum. Bir kitap yazdım. Basıldı. Satıldı. İkinci kitabımı da yazdım. Birkaç yayınevinden haber bekliyorum. Üçüncü kitabıma da bir “es” dedim, yazmaya başladım.
32 yaşındayım.
Bir tesadüf eseri hayatımın ikinci yarısıyla tanıştım. Hayatımı tamamladım. Bir pamuk şeker ekledim. Dünyada evlattan başka tatlı ne olabilir ki? Şira’m. Kızım. Can şenliğim. Eşim. İyi ki varlar.
32 yaşındayım.
İnsanın insana ne kadar kalleş, insanın insana ne kadar kardeş olduğunu gördüm. Canım dediklerinin canını çıkardığını, sana kötülük yapmak adına yedi kat yabancısına yalakalık yaptığını, seni aşağı çekmek için senin fikrini çalıp üste geçme çabasıyla kendini ne kadar alçalttığını da gördüm.
32 yaşındayım.
Hamdolsun masa başı işimin başındayım. Kızımın eğitimi ile tam gaz ilgilenebiliyorum. Evimde huzurlu ve mutluyum. Ailemle can canayım. Dostlarımla yan yanayım. Beni bilen bilir. Silersem de tam silerim. Öyle ucuz hikâyelerle laf sokmak yerine edeplice kabuğuma çekilirim. Bilirim ki edepli olmak bunu gerektirir.
32 yaşındayım.
Ve çocuk değilim.
Ve her şey bir kutu sprey boyaya bakıyor.
Hayallerim ve umutlarım rengarenk. Kolayca hayal kurarım. Çabuk umutlanırım. Olmadı mı başa sarar tekrar hayal kurarım. Ama genellikle olur. J
Renklere bayılırım. Umutlanmaya, hayal kurmaya bayılırım. Hayal kurmazsam ben ben olmam zaten. Ne demiştik her şey bir kutu sprey boyaya bakıyor. Boyayın umutlarınızı, rengârenk kurun hayallerinizi… Sizi aşağı mı çekmeye çalışıyorlar? Siz yürüyün bildiğiniz yolda. Sizi aşağı çekmeye çalışanlar sadece ama sadece o yolda ezdiğiniz yapraklar olur.
32 yaşındayım ve her şey gerçekten bir kutu sprey boyaya bakıyor.
İster gümüş, ister mavi, ister pembe, ister haki…