"Hayvancılık neden çöktü" başlığıyla, 10 yıldır üretim yapmak için çabalayan, ancak uygulanan yanlış politikalar nedeniyle işi bırakma noktasına gelen okurumuzun görüşlerini dün yazdık.
Okurumuzun et ve sütte yaşananlar ve geleceğe ilişkin öngörüleri ise özetle şöyle:
"Bizim süt ve et olarak iki ürünümüz var. İkisinde de stabilite yok. Önümüzü ve geleceğimizi göremiyoruz. Bende isterim ki ürünlerimi satarken ortalama, tahmin edebileceğim kazancım olsun. Maalesef, hayvancılıkta dip uzun süreli, zirve kısa süreli gerçekleşiyor.
Süt fiyatı neden artırıldı?
Süt sanayicisinin baskısıyla sütü 3 sene aynı fiyatla sattık. Aldığımız yonca, sap, kesif yem, silaj vb. ürünlerin fiyatı hep arttı. Et fiyatlarının yükselmesiyle inekler kesilmeye başlandı. Sanayici bunu göremedi kendi bindiği dalı kesti. Sanayici ne oldu da 2017 yılı ikinci yarısında benim de katıldığım Ulusal Süt Konseyi toplantısında süte zam yapılmasını istedi. Sürekli "zam yapılmasın" diyen süt sanayicisi 3 ay içinde 2-3 kez Ulusal Süt Konseyi'ni toplantıya çağırıp ardı ardına zam yaptı. Sonradan öğrendik ki, en çok süt toplayıp market zincirlerine fason süt, peynir, yoğurt satan bir firma, zam yapabilmek için Konsey'i toplantıya çağırmış. Bu firma market zincirlerine verdiği ürünler için yaptığı anlaşma gereği Ulusal Süt Konseyi'nden süte yapılacak zam oranında kendi ürünlerine zam yapabilecek. Bu nedenle süre zam yaptılar.
Çiftlik denetlenirken market neden denetlemiyor?
Sütte en büyük problem, içinde süt olmadan üretilen süt ürünlerinde denetim olmaması. Köşenizde yazdığınız hileli peynir gibi.
Tarım Bakanlığı denetim yetkilileri, çiftliklerdeki tanktan süt, yemden örnekler alarak denetim yapıyor. Bunun sonucu yem fabrikaları ürünlerini daha titiz ve normlara uygun üretiyor. Bizim ürünümüzü sattığımız ulusal firmalar da haftalık rutin çiğ sütü aflatoksin, somatik hücre vb. analizleri yaparak alıyor. Olumsuzluk durumunda sütü almıyorlar. Buradaki sağlanan başarılı uygulamalar market raflarında niye uygulanmıyor?
Et spekülatörleri açıklansın
Et ve Süt Kurumu piyasa da regülasyon yapmıyor. Maliyet hesabı yapılmadan, 'et fiyatı arttı, spekülatörler fiyatı artırdı' gerekçesiyle ete müdahale ediliyor. Merak ediyorum kim bu spekülatörler? Devlet bulamıyor mu? Dijital dünyada her şeyin takibi yapılıyor. Spekülatörleri de bulup açıklasınlar.
Bakanlık 'ucuz et' dedi, karkas fiyatları düştü. Kesimler durdu, kestirmemiz gereken hayvanları talep olmadığı için 4-5 ay daha beslemek zorunda kaldık. Hayvanlar yağlandı başabaş noktasını geçti. Kârlılık ve kazanç kalmadı. Et ve Süt Kurumu kombinaları 45 gün sonraya gün veriyor.
Et ve Süt Kurumu tarafından ithal edilerek dağıtılan hayvanlarda çıkan tüberküloz, IBR vs. nedeniyle çiftlikler karantinaya alınıyor. Her ikisi de aynı bakanlığın çatısı altındaki Et ve Süt Kurumu ile Tarım İl Müdürlüğü arasında gidip gelmek zorunda bırakılan üretici, hayvanını ESK’ya kestirip kendini riske atmaz.
Sermaye değil, bilgi lazım
Sonuç olarak, ülkemizde 2008 yılından sonra birçok kişi ve kurum hayvancılık yatırımı yaparken yeterli fizibilite yapamamış veya celep zihniyetli kişiler tarafından kandırılmıştır. Hayvancılıkta maddi güç, sermaye fazlalığı bu işin yapılması için öncelikli şart değil, belki en son şarttır. Ben 10 yıldır bu sektörde emek verdim 1 kuruş kazanç sağlayamadım. Fırsatını bulduğum an bu sektörden çıkacağım.
Şimdi daha iyi anlıyorum ki hayvancılığı makine gibi görmüşüz. Her sene bir yavru, günlük 30 litre süt veren, ölmeyen, hastalanmayan çocukluğumuzdaki mahalle sütçüleri gibi basit karlı bir iş sanmışız. Hayvanın makine olmadığını bu işin bir canlı organizma olduğunu acı tecrübe ve bir sürü yanlıştan sonra öğrendik.
Hayvancılıkta gerçekten celep zihniyeti (insanları bile bile kandırma) hakim. Malzeme satıcısından, ilaç firmalarına, yem fabrikalarından, süt sanayicilerine kadar her kesim kâr edebilmek adına ürünlerine zam yapabiliyor. Bir tek biz ne gerekçe olursa olsun, kendi ürününüzün değerini belirleyemiyoruz. Belirlememiz gereken fiyatı başkaları belirliyor, üstelik ülke şartları,maliyetler göz önüne alınmıyor.
Ülkemizde bu işleri bir lokasyonda büyük bir kapasite ile yapmak yanlışmış. Küçük işletmeler 30-50 veya 50-00 baş aile işletmeleri daha makul gözüküyor. Ama o tren de kaçırılmış durumda. Köyde yaşayıp hayvancılıkla uğraşanlar artık son nesil. Kimse bu işi yapmak istemiyor. Köylerde bakkallarda süt, peynir, tavuk yoğurt satılıyor.
Neler yapılmalı?
Üretimin olması için, hammadde girişi ve ürün satışlarında bir standart belirlenmeli. Üreticinin geleceğini görebilmesi sağlanmalı.Teknik ve normal personel sorunu çözülmeli.
Süt ve ette yem paritesine dayalı bir fiyatlandırma olmalı.
Köylüye verilen 5 adet damızlık projesi veya 300 koyun projesi başarılı olamaz. Biz toplum olarak üretmeden, çalışmadan vurgun yaparak işi kılıfına uydurmayı öğrendik, yozlaştık. Ben işletme sahibi olarak, süt sanayicileri, veterinerler, Tarım Bakanlığı yetkilileri, ara elemanlar olarak hepimiz hayvan hastalıkları, besleme, uygulama hataları ile başarısız olduk. Önlem alınmazsa 3 değil, 10 yıllar boyu ithalata devam ederiz.