Tabi ki sandığa gitmek, seçim yapmak tek başına demokrasi demek değildir. Demokrasilerde mutlaka diğer kurumların çalışmasını sağlamak, kurallarını işletmek gerekiyor. Adaylar kıyasıya çalışıyor, mücadele ediyor. Adaylar seçildikten sonra, şirketlerden, akçeli işlerden, çıkar ilişkilerinden tümü ile ‘bağımsız’ kılınmalı, mal varlıklarındaki değişiklikler izlenebilmeli, seçilenler tüm zamanlarını kendilerini seçenlerin mutluluğu için çalışmaya ayırmalıdır. Bu anlamda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde acilen Siyasi Etik Yasası artık çıkarılmalıdır. Siyasi seçim harcamaları kimler tarafından, nasıl yapılıyor, kaynağı nedir bunun sorgulanması, şeffaf olunması gerekir. Seçime doğru vaatlerin havada uçuştuğu, hatta bazı adayların yapılması mümkün olmayan şeylerin vaat ettikleri herkes tarafından biliniyor. Bazı partiler iktidara gelirse, seçilirse ülkeyi uçuracaklarını, bazı partilerin seçim sonrası ‘nasıl olsa unutulur’ diye atıp tutuğunu gözlemliyoruz. Bir başka partide başkanlık sistemi diyor, Demokrasi, parlamenter sistem bekleme odasına alındı, reklam arası oldu diyor, Bir başkası hak hukuk, daha çok demokrasi diyor, çok çeşitli vaatlerde bulunuluyor. Dileğimiz Verilen sözlerin tutulması, siyasal etiğin temel koşulları olmalıdır. Seçimlerden hemen sonra bir izleme komitesi kurularak partilerin, adayların vaatlerinin tutulup tutulmadığı izlenmelidir. Sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Türkiye 17 Aralık 2013 tarihinden bu yana yolsuzluk, suiistimal, kara para iddiaları ile çalkalanıyor. Yolsuzlukların, suiistimallerin, karanlık işlerin olmamasını istiyorsak, mutlaka bağımsız denetimi hayatın her alanında yaşama geçirmek gerekiyor. Yerel yönetimlerde, kamu idarelerinde, işletmelerde, tüm şirketlerde, siyasi partilerde, vakıflarda hayatın her alanında bağımsız denetimin olması gerektiği ortaya çıkıyor.
Yeni Türk Ticaret Kanunu ile hayat bulacak olan, bağımsız denetim konusunu hayata geçirilmeli, her kurum ve kuruluş denetlenmelidir. Denetimin, şeffaflığın olmadığı yerlerde, yolsuzluk, karanlık işler, siyasal kirlenme kaçınılmazdır. Demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olan siyasi partilerin Ülkemizdeki yöneticilerinin otoriter eğilimleri nedeniyle zaman zaman sekteye uğruyor. Türkiye’de Sayıştay denetimi olmadan bütçe yapıp mecliste sayısal çoğunluğa güvenerek dayatma yapıp oylatmak demokrasiye yakışmıyor.
Yine hukuk sistemini siyasetin emrine, bir Bakan’a bağlamak hiç yakışmıyor. Özgürlükleri kısıtlamak demokrasilerde olmaz. Bütün demokrasilerde sivil toplum hükümetlerinin hesap vermeleri, siyasetin finansmanı daha şeffaf hale gelmesi, seçimlerde daha adil olunması daha çok demokrasi için şart olduğu da bir gerçektir.
Demokrasi için sadece sandığı işaret etmek, yetmez demokrasinin yaşaması ve başarısı için sürekli mücadele etmek gerektiği ortadadır. Demokrasi aynı zamanda ülkesel bütünlük, toplumsal barış ve kuvvetler ayrılığının olduğu bir rejimdir.