“Bir kültürü yok etmek için kitapları yakmak zorunda değilsiniz.Sadece insanların kitap okumasını durdurmanız yeterlidir." Ray Brandbury

*

Milletvekilliği seçimi bitti. Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı. Sosyal ve görsel medyada ki paylaşımları ve yorumları okuduğumda ve dinlediğimde öfkenin bir partiye, bir gruba ve hedefteki kişilere  yönlendi(rildi)ğini , akıl süzgecinden yani beynin kıvrımlı kısmından geçmeden, korku merkezi olan ilkel beynimizin yön verdiğini, Amigdala denen bu merkezin devreye girdiğini bir hekim olarak görebiliyorum. Hani nerede bilim ve akıl? Niçin soğukkanlı olayları değerlendiremiyoruz?

*

Konuya neden  nesnel bakamıyoruz? Niçin duygularımız ön plana geçiyor? Neden bu konudaki yetkin bilim insanlarının düşüncelerine başvurmuyoruz? Sorular, sorular…

Gelin bu  kültürel durumu bir hekim gözüyle, daha önceki bilgilerimizi de gözden geçirerek, irdeleyelim. Ne dersiniz?

*

Türkiye gibi bir İmparatorluk geleneği olan ülkelerde feodal üretim tarzının üst yapısı olan kültür ağırlığını bu olayda da hissettirmektedir.  Feodal üretim ilişkileri içinden doğan kapitalist üretim tarzı batıdaki kadar yaşamımızda etkili olamamıştır. Çünkü biz bir burjuva demokratik devrim sureci yaşayarak feodalizmi tasfiye edemedik. Burjuva yasam tarzının etkisini yavaş yavaş sanayinin geliştiği kentlerimizde görebilsek de, derin çatışmaları hâla yaşıyoruz. Adını net koyduğumuzda yarı feodal yarı sömürge bir ülkeyiz. Bunu akıldan çıkarmayalım. Bu üretim ilişkilerinin kültürümüze yansıması ve  kültür çatışması yaşamamıza neden olmaktadır. Kabaca bugün yaşadığımız şehirli-köylü yaşam çelişkisi bunun somut göstergesidir. Aile içi çatışma, evliliklerde aileler arası kültür, deprem  bölgesindeki seçimde yaşanan oy verme çelişkileri ve dengesizlikleri bunun somut örnekleridir.

*

Biz bir Osmanlı geleneği ve kültürünü miras olarak devraldık. Bu mirası küçümsememek gerekir. Birinci Dünya Savaşı´nın zayıflamakta ve dağılmakta olan Osmanlı İmparatorluğu´nun paylaşılmasını amaçladığını bilmekteyiz. Bunun için bu büyük savaşa Birinci Paylaşım Savaşı da denilmektedir. Çöken ve dağılan imparatorluktan  yeni bir ülke ve yönetim tarzı oluşturuldu. Yönetim tarzı olarak “Cumhuriyet” yani halkın kendi kendini yönetme tarzı benimsendi.

*

Cumhuriyetle birlikte kulluktan yurttaşlık anlayışına geçilmesi, sanayi ve kültürde yapılan büyük atılımlar bizi coğrafi yönden olmasa da, diğer yönlerden “Ortadoğulu Olmaktan” çıkartmıştır diyebiliriz. Seçimden sonra bizlerin bir türlü akıllanamadığımız, tipik Ortadoğu ülkesi olduğumuzu üzerine basa basa vurgulanmakta, artık bu ülkede siyaset yapmanın anlamı olmadığını, celladını seven bir halktan birşey olunamayacağı gibi sayısız betimleme yapılmış. Yazık ki ne yazık!..

*

Cumhuriyet birikimleri olarak sayabileceğimiz kuruluşlarımız (Telekom, Aliağa, Sümerbank, Şeker fabrikaları vb.) üretim sürecimizi geliştirmiş, buna uygun olarak eğitim, sanat ve kültürde büyük atılımlarda (köy enstitüleri, opera, bale, müzik ve yaşam tarzımız) bulunmamıza yardımcı olmuşlardır.

*

Yakın zamanlarda, hele bugünlerde toplumsal olarak gerilediğimiz ve kazançlarımızı kaybettiğimiz doğrudur. Fakat bu durum bana göre geçicidir. Sakın ola endişelenmeyin derim. Toplumsal ilerleme mecrasını bulup daha doğru bir yolda akacaktır. Bunu asla unutmayın!..

*

Keyfinizi bozmadan sözlerimi her zaman olduğu gibi güzel bir türkü ile bitireyim. Benim çok sevdiğim dostum, hemşehrim Mehmet Seske’nin bu güzel türküsü umarım meramımı sizlere anlatır.

Ayağımıza diken batsa da gül sanıp, doğru bellediğimiz yolumuza usanmadan gideceğiz.Başka çaresi yok.

*

Yollar Seni Gide Gide Usandım

Ayağıma Diken Battı Gül Sandım

Ben De Seni Bir Vefalı Yâr Sandım

De Gidinin Gızı Senden Yâr Olmaz

Sevgilerimle..