İnsanlar dış yansımalarının nasıl olduğunu görmek için her gün birkaç defa ayna karşısına geçerler. Geri yansımalarda eksiklikler ve arızalar varsa gidermeye çalışırlar…
Tarih ve sanat zamana tutulan aynalardır, terazilerdir. Onlarda geçmişinizi, içinde bulunduğunuz durumu görebilir, ağırlığınızı ölçebilirsiniz…
Aynalar hep düz değildir. Tümsek (Konveks) ve Çukur (Konkav) aynalar vardır ki; bunlar görüntüleri gülünç duruma düşürecek kadar değiştirerek yansıtırlar…
Şayet zamana ve olaylara tutulan ayna düz değil de tümsek veya çukur ayna ise size yansıyan görüntü gerçekleri yansıtmayacaktır. Görüntüler abartılı şekilde büyümüş, küçülmüş, genişlemiş, daralmış biçimdedir ki; bu görüntü kişileri ve toplumu aldatan görüntülerdir…
Aynayı tutanların dayanağı toplum ve Hukuk değil de, bir egemen sınıf temsilcisi veya beslemelerinden biri ise, tutulan ayna, içinde bulunulan duruma göre ya tümsektir ya da çukurdur ki; olayları ve gelişmeleri doğru göstermez. Görüntü ya çok büyümüştür ya da çok küçülmüştür; üstelik yamuklaşmıştır… Aynadaki görüntüler gerçekler değil, zamanın egemeninin, otokratının istediği görüntülerdir.
Şayet toplum gördüklerine itiraz etmeden, tahlil etmeden, enikonu yorumlamadan inanıyorsa, felâketin, toplumsal çöküşün hatta yitimin başladığı an o andır. Bu tür aldanışın tarihte ve tarihimizde sayılamayacak kadar çok örneği vardır…
Aldanma ve aldatılma konusunda rekorlar kırabilecek durumda olan ülkemize baktığımızda, kimi yönetenlerin ve egemenlerin toplumumuza düzgün ayna tuttuğunu söyleyemeyiz. Siyasi yapılanmalar ülkenin geleceğini çağdaş düzeyde inşa edecek birlikteliği göstermiyor. Kimileri güneşe bakmaya ve toplumu ışığa çekmeye çalışırken, kimi siyasi yapılar geçmişin karanlık kuyularında toplumu yapılandırmaya ve iktidarlarını pekiştirmeye çalışıyorlar…
On Üç yıllık AKP dönemi toplumumuzun en fazla ve bilerek aldatıldığı, yanıltıldığı dönemdir. AKP’nin yanlış politikaları, Türkiye’nin ilişki içinde olması gereken tüm ülkelerle arasına yüksek duvarlar oluşturmuş, ilişkileri kısıtlamış, hatta karşıtlığa dönüştürmüştür… AKP dönemi gelecekte iyilik ve güzelliklerle anılmayacağı, kişisel ihtirasların tavan yaptığı, yolsuzluk ve yoksulluğun yaygınlaştığı, toplumsal zıtlıkların insani ilişkileri bile yok ettiği bir dönem olarak anılacaktır…
Tarihin hiçbir döneminde resmi ağızlar ve kayıtlar olayları ve gelişmeleri doğru yansıtmamışlardır, yansıtamazlar da. Bu işte, kişilerin, gurupların ve Devletlerin çıkarı ve katkıları vardır. Dolayısıyla topluma ve tarihe karşı düzgün ayna kullanamazlar. Yazılımları olsun, söylemleri olsun, istisnalar dışında çoğu kez tümsek veya çukur aynalardan insanlığa yansır ve böylece insanlığın yol plânı da egemenlerin isteği doğrultusunda çizilmiş olur… Bunun en son örnekleri Irak’ın işgali, Bop Projesinin İslâm dünyasına yaptıkları, Suriye’nin başına gelenler ve bizim geldiğimiz kör noktadır...
Olayları ve Tarihi doğru yansıtacak aynayı, ancak satılmamış ve özgür kalabilmiş Düşün Adamları, Sanatçılar, Gazeteciler, bilim yuvaları ve Hukuk tutabilir. Türkiye bu konuda sabıkalıdır. Düşün İnsanları, Gazeteciler, Sanatçılar, Yazıp çizen insanlar ve Hukuk özgür değildir. Doğruyu ve gerçeği yansıtanlar ise cezalandırılmakta, mağdur edilmektedir. Halen Otuz İki Gazetecinin Hapiste olması Türkiye’nin onulmaz ayıbıdır!
Topluma yanlış ayna tutanlara karşı tepkiyi, birilerine, makamlara ve paraya teslim olmayanların ağzından yansıtalım;
Şair Eşref Abdülhamit devri için söylüyor:
Devri istibdatta söz söylemek memnu idi,
Söyler isen ağlatırlardı ananı.
Şimdi devri hürriyetteyiz,
Önce söyletirler, sonra bellerler ananı.
Yine Şair Eşref’:
Bir soğan soyuluyor, yaşarıyor gözler,
Bir Devlet soyuluyor, aldırmıyor öküzler.
Barış Erdost günümüzü yansıtıyor:
Devleti âli öksürür, “Taşkışla”dan duyulur vay ki vay
Ulusum kan kusar, Gezi Parkından kovulur vay ki vay.
Tarih içinde de, günümüzde de egemenlere, despotlara ve haksızlıklara karşı direnip haykıranlara, tarihe doğru ayna tutarak insanlığa gerçekleri gösterenlere ne mutlu. İnsanlık onları saygı ile yâd edip gönlünde yaşatacaktır…