Özellikle kış aylarında artış gösteren ve enfeksiyona bağlı ölümlerde başı çeken zatürre, dünyada her yıl 4 buçuk milyon kişinin hayatını kaybetmesine neden oluyor. Uzmanlar, ölüm nedenleri arasında altıncı sırada yer alan zatürrenin, çoğu zaman griple karıştırılarak tedavisinde geç kalınmasının ciddi sorunlara hatta hayati risklere neden olabildiğini vurguluyor. Peki zatürreyi gripten ayıran en temel göstergeler neler? Zatürreden korunabilmek mümkün mü? Tedavide nelere dikkat edilmeli? Uzmanlar, kış aylarının bu tehlikeli hastalığını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Soğuk hava, kapalı mekân, kolayca bulaşan virüs ve bakteriler… Kış aylarıyla birlikte üst solunum yolu enfeksiyonu ve griple birlikte çok sık rastlanan bir hastalık daha var ki o da zatürre. Üstelik bu iki hastalıkla belirtilerinin neredeyse benzer olması, çok sık karıştırılabilmesine, bu nedenle zatürrenin tedavisinde geç kalınarak daha da ilerlemesine yol açabiliyor. Uzmanlar, zatürreyi ‘mikroorganizmaların neden olduğu akciğer dokusunun iltihabı’ olarak tanımlıyor ve genellikle bakteriler ve virüsler tarafından meydana getirildiğini söylüyor. Ülkemizde ve dünyada en sık görülen hastalıklar arasında yer alan zatürre, yaşlıları, çocukları, hamileleri, kronik hastalığı ve beslenme bozukluğu olanları çok daha fazla tehdit ediyor. Uzmanlar, “Toplum kökenli pnömoni (zatürre) ayakta geçirilen hafif bir enfeksiyondan, hastanede yatmayı, hatta yoğun bakımı gerektirecek ağır bir hastalığa kadar değişik şekillerde olabilir. Dünyada her yıl 4 buçuk milyon kişi bu nedenle hayatını kaybetmektedir. Ölüm nedenleri arasında altıncı sırada yer alan ve soğuk havalarda görülme sıklığı artan zatürrenin, çoğu zaman griple karıştırılarak tedavisinde geç kalınması ciddi sorunlara hatta ölüme bile neden olabiliyor” diyor.
En çok solunum yoluyla bulaşıyor!
Zatürrenin ‘tipik ve atipik’ olmak üzere iki gruba ayrıldığını belirten uzmanlar, tipik zatürrenin; üşüme, titreme, birden yükselen ateş, öksürük, koyu renkli balgam ve yan ağrısı ile kendini gösterdiğini söylüyor. Daha çok gençlerde görülen atipik zatürrenin ise; ateş, halsizlik, baş ağrısı gibi belirtilerle birlikte kuru öksürük ve hırıltılı solunum gibi yakınmalarla ortaya çıktığını belirten uzmanlar, zatürrenin en çok solunum yoluyla bulaştığını belirtiyor. Kişinin öksürüğü, hapşırığı ile havaya yayılan mikroplar saatlerce ortamda asılı kalırken, sağlıklı kişilerin bu mikropları soluması hastalığın kolayca bulaşmasına yol açıyor. Toplu taşıma araçları, kalabalık mekânlar, temas ve kişilerin bardak hatta havlu gibi özel eşyalarını kullanmak da riski artırıyor. Öte yandan kirli sularda oluşan bakterilerden dolayı su sistemleri ve klimalar da bu tehlikeli hastalığın yaygınlaşmasına neden olabiliyor.
Zatürrenin gripten 4 önemli farkı!
Zatürrenin üst solunum yolu enfeksiyonu ve griple çok sık karıştırılabilmesinden dolayı çok daha tehlikeli bir hal alabildiğini vurgulayan uzmanlar, “Bu nedenle hastalar doktora başvurduklarında ilerlemiş bir zatürre ile karşılaşabilirler. Zatürreyi gripten ayırt etmede 4 önemli işaret; 3 günü geçen yüksek ateş, yan ağrısı, balgamlı öksürük ve genel durum bozukluğudur. Hastanın ateşinin düşmemesi, tansiyonun çok düşmesi, solunum sıkıntısı ve aşırı terleme ile su kaybetmesi hastalığın genel seyrini çok olumsuz etkilemekte ve hastanede yatırılarak tedaviyi gerektirmektedir” diyor.
Tedavide hayati kurallar!
Hekimin vereceği antibiyotikler ağızdan veya enjeksiyon şeklinde, mutlaka hekimin önerdiği süre boyunca kullanılmalı. ‘Kendimi iyi hissediyorum’ diyerek tedavi kesilmemeli. Çoğunlukla su olmak üzere bol sıvı alınmalı. Sağlıklı beslenilmeli, mevsim sebze ve meyveleri mutlaka tüketilmeli. Mutlaka istirahat edilmeli.
Zatürreden korunmanın etkili yolları
Özellikle yaşlılar ve kronik hastalıkları olanlar, mutlaka hekime danışmak şartıyla zatürre aşısı yaptırmalı. Influenza virüsüne bağlı oluşan zatürreyi engellemek amacıyla özellikle yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar her yıl grip aşısı olmalı. Sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen gösterilmeli. Meyve ve sebze tüketimine ağırlık verilmeli. Spor veya haftada en az üç gün, yarım saat düzenli, tempolu yürüyüş yapılarak vücut direnci artırılmalı. Alkol, sigara ve zararlı maddelerden kaçınılmalı. Gelişigüzel antibiyotik ve ampirik ilaçlar (uygun olmayan bitkisel karışımlar) kullanmak vücutta dirençli mikroorganizmaların gelişimine neden olduğundan hekim önermediği taktirde kullanılmamalı.