Yazının tezi şu; Türkiye’de 13 yıldır zaten koalisyon var.   

Ak Parti seçmende bir “koalisyon alerjisi” yaratmaya çalışırken, aslında kendisinin de 13 yıldır  zımni (gizli) bir 'koalisyon' olduğunu bilmiyor mu?

 

***

Neden böyle diyoruz?

Örneğin AKP şu sıra "FETÖ" dediği 'Gülen Cemaati' ya da Gülencilerin deyimi ile 'Hizmet Hareketi' ile koalisyonun ortağıdır! Bu ortaklık 17 Aralık 2013 tarihindeki yolsuzluk operasyonu ile bozulmuştur. Zamanın Dışişleri Bakanı, bugünün Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğu ve daha başka bakanlar neden sık sık Pensilvanya’da 'Hocayı Efendiyi' ziyaret etsindi? Neden bugünkü Cumhurbaşkanımız R.T.Erdoğan bir zamanlar kendisine hitaben, “çok özledik dön artık” diye mesaj göndersin?

Neden sonra “cemaat ne istedi de vermedik” desin.

 

***

Peki dün ve bugün AKP iktidarında diğer ortaklar kimlerdir?

"Bölücü terör" diye adlandırdığımız kavram ve hareketlerin legal ya da illegal temsilcileri koalisyonun ortağıdır. Ayrıntılara girmeye gerek yok. PKK ile Norveç'in başkenti Oslo'daki görüşmeleri yürüten  Milli İstihbarat Teşkilatı da iktidarla ortaktır.

Devam edelim...

Birçok mensubu tasfiye olan ve pes eden, çözüm süreci diye kurulan masaya ilişip, operasyonları durdurup ateşkes yapan, hükümetin projesine destek veren, milli güvenlik kurulunda iktidarın empoze ettiği stratejik kararlara katılan Türk Silahlı Kuvvetleri de koalisyonun ortağıdır. 

Bugün kamu kurumlarında kadrolaşan, kendi adamlarını kilit noktalara yerleştiren ve yarının paralelleri olabilecek 'iyi huylu' cemaatler ve onların ekonomik uzantıları da koalisyonun ortağıdır.

Eski merkez sağ partiler DYP, ANAP ile Milli Görüşçü Refah Partisi de bu koalisyondadır.

Özel sektörün  çatı örgütleri TÜSİAD, MÜSİAD gibi büyük sermaye sınıfı, millete söven Müteahhit Grupları da gönüllü ya da zoraki koalisyonunun ortağıdır.  Kemal Derviş’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programının” mimarları olan Dünya Bankası gibi uluslararası dış güçler, ABD ve AB gibi kerhen müttefik saydığımız taraflar da koalisyondadır. Baskı grupları ve meslek örgütleri TOBB, TZOBB ve sonradan TESK ve TÜRKİŞ de koalisyonun ortağıdır.

Kapatma davasını reddeden Anayasa Mahkemesi, daha sonra sürekli el diğiştirirek üzerinde vesayet kurulan Yüksek Yargı ve muhalefetten gelen her şikayeti geri çeviren Yüksek Seçim Kurulu da koalisyonunun ortağıdır.

Yani koalisyon sadece iki ya da daha fazla partinin bir araya gelerek hükümet kurması değildir. Koalisyona yukarıdaki güçlerle ve kesimler de az ya da çok girerler.

Saymaya gerek yok; bu hükümet Türkiye’de gelmiş geçmiş en güçlü koalisyon hükümetidir. Ak Parti yukarıda sayılan kesim, güç ya da odaklarla koalisyon olmasa idi zaten baştan kurulamazdı. Kurulsa da bu kadar uzun ömürlü de olamazdı.

 

***

 Velhasıl, siyasi ve politik hayatın kendisi bir koalisyondur.  Ve koalisyon “şer ittifakı” olmadığı sürece zararsızdır. Hatta bazen gereklidir... Kişisel hayat bile ailede, toplumda, iş hayatında birtakım güçlerle konsensüs ile yürür.

Koalisyona ihtiyaç duymayan tek varlık Tanrı'dır...

 

 ***

Gördüğümüz ve göreceğimiz hiçbir hükümet Tek Parti İktidarı değildir, olmamıştır. Bu yazının yazarı Ak Parti'nin yukarıda sayılan koalisyon güçleri saf değiştirmedikçe iktidardan uzaklaştırılabileceğine inanmıyor.

Bu temenni değil, tespittir...