Ne oluyoruz. Bu topraklar masa başında kazanılmadı her karış toprağı kanla sulanarak kazanıldı.14 Mayıs 1950 den sonra vatanımıza dâhili ve harici bedhahlar saldırılarda bulunuyorlar. Bu da bunlardan biridir. TBMM tatilde hükümet ise Anayasamıza tam bir uygunluk aranmadan kurulmuştur ve yok hükmündedir. Cumhurbaşkanımız alışılmış( Anayasaya saygılı + Atatürk ilkelerine bağlı) Cumhurbaşkanı olmamak için inatla yola devam ediyor. Hükümet ne zaman hangi hal ve şartta istifa eder. Laik eğitimi bırak, bütçe açıkları yolu ile vatandaştan 345 milyar zorla al onları yoksullaştır= AKP nin iktidarının özeti işte budur. CHP + MHP muhalefeti ise bunlardan Anayasaya ihanetten hesap sorma yerine oyunuzu bana verirseniz ben bu kadar hata ve yanlış yapmam üzerinde kurulmuştur. TBMM üyelerine görev düşüyor. Toplanarak demokratik yolla Hükümeti düşürmek. Yerine tüm partilerden bir milli hükümet kurmak.
Bu ne ilktir ne de son olacaktır.
1994 PKK nın oldukça faal olduğu yıllardır. Biz bu yıllarda da ayni şeyleri yazıp çiziyormuşuz. 19 Şubat 1994 tarihinde Hatay Özyurt gazetesinde yazdığımız yazıyı kısaltarak aşağıya alıyorum.
“Bu haberler ne ilktir ne de sondur. Bu yolda gidersek de sona ermeyecektir. Bunun için kâhin olmaya gerek yoktur… Atatürk Türkiye Cumhuriyetinin hazinesini güçlendirmek için bir dizi önlemler almıştır. Bütçemizi denk yaparak paramızın değer kaybını önlemiş. Gümrükler koyarak yerli sanayiimizin gelişmesini sağlamış, KİT’ler açarak yerli üretimimizi arttırmış, borçlarımızı vererek dış politikada hareket serbestisi elde etmiştir. Yabancı sermayeyi( Kapitülasyonlar) yurt dışına çıkarmış, Gelecek yabancı sermaye için kanunlarımıza uymak şartını koymuştur. Ne yazık ki hiç bir yabancı sermaye Cumhuriyetimizin kanunlarını kabul etmemiş ve gelmemişlerdir. Ne zaman ki kanunlarımızı yabancı sermayeye uydurduk o zaman gelmişlerdir.
Şimdi insafla düşünelim, Cumhuriyetimiz bize Atamızın emanet ettiği
- Yani DENK bütçeli
- Sanayii gümrüklerle korunan
- Her tarafı okullarla donatılmış
- Her tarafı kitlerle donatılan
- Herkesin tek ideali Türkiye Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek olan Cumhuriyet midir? Yoksa herkesin mahallenin milyoneri olmak için çalıştığı bunun için tarihimizi, bilimi ve hatta yüce dinimizi hiçe sayan insanların az da olsa yüksek paralar harcayarak yönetimde etkin rol alabildiği Cumhuriyet midir?
Eğer biz Cumhuriyetimizi Atatürk Cumhuriyeti haline getiremezsek daha nice 16 şehitler vermeye devam edeceğiz. Bu bir kehanet değildir. Bu acı bir gerçektir.
Şimdi gelelim[i], son 13 yılın katliamlarına
İşte onlardan bazıları:
· 20 Temmuz 2015 Suruç (İntihar saldırısı): 34 ölü 100'den fazla yaralı.
· 11 Mayıs 2013 Reyhanlı (Bombalı araç): 52 ölü 146 yaralı.
· 20 Ağustos 2012 Gaziantep (Bombalı saldırı): 10 ölü, 66 yaralı.
· 27 Temmuz 2008 Güngören (Bombalı saldırı): 18 ölü, 154 yaralı.
· 15 Kasım 2003 Sinagog saldırıları: 27 ölü, 300 yaralı.
· 20 Kasım 2003 HSBC ve İngiliz Konsolosluğu saldırıları: 30 ölü 450 yaralı.
Terörün kaynağı cehalet ve parasızlıktır. 14 Mayıs 1950 de Türk milletine açılan demokrasi yolu değil, parasızlık ve cehalet yoludur. Bu yol terör ve arkasından Türk milletini yok etme yoludur. Bu yolda dâhili ve harici bedhahlar durmadan ilerlemektedirler. Gaflet ve dalalet içinde olan bizler de sadece seyirciyiz. DENK bütçeye ve Laik eğitime paydos diyenler ihanete yelken açmışlardır. Bu yelken aynen devam ettiriliyor. DENK bütçeli laik eğitimli Atatürk Cumhuriyetine dönmek için 1 Kasımda önümüze bir fırsat getirilmektedir. AKP yı bir türlü indirmedikleri %10 luk seçim barajında boğmak üzere her Türk görevlidir. Başarılar dişlenir.