Giriş
Mülkiyet hakkı bireye doğrudan tanınan bir haktır. Bu hak koruma bulduğu kaynaklar itibari ile anayasal ve uluslararası bir haktır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 35. maddesinde “Herkes mülkiyet hakkına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanımı toplum yararına aykırı olamaz.” şeklinde koruma bulan Mülkiyet Hakkı, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1. Ek Protokolü 1. Maddesinde: “Her gerçek ve tüzelkişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse mülkünden, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” hükmüyle uluslararası bir niteliğe sahiptir.
Korumasını bu denli güçlü iki kaynaktan alan Mülkiyet Hakkı evrensel bir ihtiyacın ürünüdür. Öyle ki gerek iç hukuk gerekse taraf olduğumuz uluslararası sözleşme bu hakka ve bu hakkın korunmasına ilişkin her iki düzenlemede ortak ifadeler kullanılmıştır. Mülkiyete sahip olmanın bir hak olduğu ve bu hakkın korunduğu ilgili düzenlemeler itibariyle herkesçe kabul görmüş bir gerçektir.
Mülkiyet hakkı ve bu hakkın korunmasına ilişkin düzenlemelerin öneminin kısaca izah edildiği satırlara ilerleyen aşamada: “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1. Ek Protokol 1. Maddesi kapsamında Korunan Mülkiyet Hakkından neyin anlaşılması gerektiği, bu hakkın sınırlanabilirliğinin mümkün olduğu haller, kamu yararı, yasallık prensibi, kamulaştırma ve kamulaştırmasız mülkiyet kaybı, tazminat ödenmesi hususları emsal kararlar eşiliğinde” incelenerek devam edilecektir.