1.1. Mülkiyet Hakkının Sınırlandırılabildiği Haller
Mülkiyet hakkı T.C. Anayasası ve AİHSEP gibi kaynaklarda yer alan düzenlemelerle korunuyor oluşu, onu sosyal devlet anlayışından nasibini almasına vesile olmuştur. Şöyle ki, sosyal devlet anlayışına göre bireysel menfaat ile toplum yararının karşılaştığı durumlarda, toplum yararı üstün tutulur. Böylece, mülkiyet hakkı belirli hallerde sınırlandırılabilir. Yukarıda ayrıca izah edildiği üzere, Devlet mülkiyet hakkını kamu yararı amacıyla sınırlandırma hakkına haizdir. Ancak, gözetilen toplum yararı başkasına zarar vermeksizin kullanıldığı ölçüde sınırlamayı mümkün kılar. Bu takdirde mülkiyet hakkının kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağı açık ve kesindir. Kısaca, mülkiyet hakkı sınırlamasının da bir sınırı vardır.
Hem ulusal hem de uluslararası düzenlemeler bakımından kamu yararı her zaman öncelikli koşul kalarak, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına sebebiyet vermiştir. Ancak Mülkiyet hakkının kamu yararı neticesinde sınırlanabileceği kabul görmekle birlikte; bu sınırın belirlenmesi oldukça zordur. Çünkü kamu yararı kavramı kesin bir tanıma sahip olmayıp, oldukça öznel bir değerlendirmeye tabidir. Öznel değerlendirmeden anlaşılması gereken, her ulusun kavrama ilişkin farklı değerlendirmesinin olduğudur. Kaldı ki, uluslararası bir sözleşme maddesinde yer alan bu kavramın devletlerarası farklılık gösterebileceği de sarihtir.
Her devlet hangi müdahalenin kamu yararına olduğunu belirlemede geniş bir takdir hakkına sahiptir. Kamu yararı gözeterek getirilecek kısıtlamanın meşruluğu ulusal hukuklarda farklılık gösterebilir. Meşruluk kavramının ulusal değerler yönünden değerlendirildiği Cevat Işık & Türkiye ve Kozacıoğlu & Türkiye davalarındaki durumu incelediğimizde;
Cevat Işık & Türkiye davasında Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden bahisle başvuruda bulunan Işık, askeri bölge içerisinde ev inşa etmiştir. Yetkili makamlardan izin alınmayarak yapılan bu yapı da sonrasında yıkılmıştır. AİHM bu konuda şöyle bir değerlendirmeyle neticeye ulaşarak; askeri bölgede izinsiz olarak yapılan yapı, devletin güvenliğine ilişkin askeri bilgilerin korunması esasıyla meşru bir amaca hizmet etmektedir. Dolayısıyla, askeri bölgede başvurucu tarafından inşa edilen yapının yıkılması, AİHSEP madde 1 kapsamında bir ihlal kabul edilmemiştir.
Kozacıoğlu & Türkiye davasında ise taşınmaz kültür varlığının kamulaştırılması, ülkenin kültürel varlığının korunmasındaki kamu yararı gözetilerek meşru bir amaca hizmet ettiğinden bahisle mülkiyet hakkı ihlali olarak kabul edilmediği bir başka hadisedir.
Bu davalara ilişkin kararlarda dikkate alınması gereken husus, kamu yararı gözetilerek yapılan sınırlamanın ulusal hukuk tarafından meşru kabul edildiği hallerde mülkiyet hakkı ihlali oluşturmayacağıdır.
Mülkiyet hakkına kamu yararı gözetilerek getirilen kısıtlamaların meşru kabul edilebileceği hallerde ayrıca dikkat edilmesi gereken ilkeler ise şöyledir:
Orantılılık (Bir mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesi gündeme geldiğinde bu sınırlama amaca uygun olarak yerine getirilmesi), ölçülülük (Temel hak ve özgürlüğün gereğinden fazla sınırlandırılmasının önlenmesi) elverişlilik (hak ve hürriyeti sınırlamak için kullanılan kanunun sınırlama amacını gerçekleştirebilmek bakımından uygun olması) ilkeleridir. Bu ilkeler nezdinde mülkiyet hakkının kısıtlanmasıyla sağlayacağı menfaat yönünden, daha ağır neticelerin doğmayacağı garantilenmelidir.