Gazeteciden ne beklenir?

Hemen söyleyelim:

Kişisel, sınıfsal, siyasal, etnik ve ahbap çavuş sadakati beklenmez. Beklemeyin, beklememelisiniz. Gazeteci "babam olsa yazarım" diyebilen adamdır.

Ya da "gazeteci" değildir.

 

****

Devlet genel olarak basın işletmelerini ve gazetecileri "sübvanse" eder.

Ona vergi muafiyetleri tanır, teşvik verir. Bunları saymasak bile en azından "resmi ilan" aracılığı ile destekler.

Bunları laf olsun  diye yapmaz.

Siz bakmayın şimdi resmi ilanların "iktidar partisinin silahı" gibi medya üzerinde baskı aracı olduğuna. Ama devlet dediğimiz kurumsal kimlik bu destekleri, gazete ve gazeteciler işini doğru düzgün yapsın diye verir.

Şimdi nostalji de olsa, yasama, yürütme ve yargı gücünden sonra "basın 4. kuvvettir" sözü boşuna icat edilmemiştir.

Devlet (ideal devlet) der ki, "Ey gazeteci! Ben sana bazı ayrıcalıklar veriyorum. İşletmeni ve çalışanını da destekliyorum. İstiyorum ki rahat ol, işine odaklan, kendini geliştir ve bana toplumdan ayna tut. Benim memurum, bürokratım, valim, kaymakamım, yöneticim bir hata yaparsa yaz, haber yap. Yap ki benim onları izlemem, denetlemem, cezalandırmam ve yola getirmem kolay olsun. Bu konuda bana yardımcı ol. Yine toplumda gördüğün yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, haksızlık, yalan talan varsa yaz ki ben üzerine gidebileyim. Bana yardımcı ol. Toplumu bilgilendir, aydınlat. Başına bir sıkıntı gelirse ben seni korurum. Ama sen de bu gücünü kötüye kullanma. Kalemini kişisel çıkarların için, bir grubun ve bir dünya görüşünün silahı yapma. Gerçekleri yaz, beni de toplumu da yanıltma..."

 

***

Bu yazının bitişini son günlerde ismi çok gündemde olan Gazeteci Ahmet Hakan'ın bir röportajındaki ifadeleri ile kapatıyorum:

 

"Ben günlük siyaset yazıyorum...

Demirtaş mı söz konusu? Çok parlak, çok zekice bir çıkış yapıyorsa övüyorum. Yapamıyorsa eleştiriyorum. Bahçeli için de geçerli bu...

Kılıçdaroğlu için de...

Buna “adam satma” denebilirse...

Evet, satıyorum. Hakiki gazeteciler, adam satanlardır. Daha doğrusu: Hakiki gazeteciler, satmak ya da almak gibi tabirlerle nitelenemeyecek ilişkiler kurarlar siyasetçilerle... Benim siyasetçilerle ilişkim böyle bir ilişkidir. Ben 40 yıl aynı kişiyi öven ya da 40 yıl aynı kişiyi yeren eski tip gazetecilerden değilim... Kimsenin adamı değilim. Kimsenin goygoycusu da değilim. Kimseye verilmiş bir sözüm yok. Kimseyle ahitleşmedim.

Dolayısıyla siyasetçilere şöyle seslenmek istiyorum:

Sakın bana güvenmeyin, anında satarım."

 

***

Hakan'a aynen katılıyorum:

Gazetecilik bir yerlere YATMA işi değildir.

Kamunun, toplumun, okurun, insanlığın çıkarı varsa,

gerektiğinde "adam satma" işidir.