Bazen birinden “seni seviyorum”, “benim için çok değerlisin” ya da “iyi ki varsın” gibi sözler duymaya ihtiyaç duyarız. Başkalarına ne ifade ettiğimizi duymak istememiz, zayıf biri olduğumuz anlamına gelmiyor. Bu, onaylanmaya ihtiyacımız olduğu anlamına gelmiyor; yalnızca karşımızdaki insanın kalbindeki yerimizi bir de sesli olarak duymayı istiyoruz. Birilerinin hoşuna gitmek ve bunu samimi sözlerden duymak istiyoruz.

Unutmayın: aşk her zaman anlaşılmaz, çözülmez ya da bulanık değildir. Aşkı beş duyumuzla algılıyor ve ancak bu şekilde huzurlu hissediyoruz.

Bir ilişkide aşkın boyutunu tahmin edemezsiniz. “Nasıl hissettiğimi biliyorsun” ya da “Seninle birlikteysem demek ki bir sebebi var” gibi sözler yeterli değil, aksine yalnızca biraz daha şüphe uyandırıcı.

Aslında sürekli olarak başkaları için ne ifade ettiğimizi duymaya gerek yok ancak takdir ettiği şeyleri ifade etmeyen insanlarla birlikte olmak oldukça yorucu. Bu şekilde davranan insanlar beklediğimizin tam aksini yapmış oluyor; şüphe ve güvensizlik ortamı yaratıyor.

Her bir hücremizde sevgiyi, ilgiyi ve takdiri hissetmek bizi daha dengeli, mutlu ve tatmin olmuş hissettirir. İnsanoğlu genetik olarak kendi türüyle yakınlaşmak için programlanmıştır çünkü türünü devam ettirebilmesi ancak bu şekilde mümkündür. Eşi ya da sevgilisi tarafından önemsendiğine dair sözler duymak istemek, kimseyi zayıf veya bağımlı bir kişilik yapmaz. Bunun bizim için anlamı büyük çünkü “teşekkür ederim”, “harikasın” ya da “seninle olmayı seviyorum” gibi cümleler zaman zaman doğal olmaktan öte beynimiz için gerekli ve mantıklı sözlerdir.

Ayrıca, başkaları için ne ifade ettiğini bilmek istemenin yalnızca yetişkinlere mahsus olmadığını unutmamalıyız. Çocuklar da en az beslenme kadar sevgi sözcüklerini duymaya ihtiyaç duyar. Bu sözler, en az onları sıkıcı kucaklayan kollar kadar değerlidir. Yeni bir oyuncaktan veya giysilerden çok daha hayati önem taşır bu sözcükler.