Başlığımızı doğru koyduk. Bir harbe hazırlık anımızı anlatacağız. Ordusunu birliğini harbe hazırlamamış ve harp nedir bilmemiş insanların bu günlerde savaş tamtamları çalmaları biraz anlamsız kaçıyor. Harbe hazırlık sanıldığı gibi basit bit iş değildir. Büyük taarruzdan evvel son hazırlıklar yapılmakta ihtiyaçlar giderilmektedir. İsmet Paşa son hazırlık mesajını Başkomutanlığa sunar.
“Taarruz edecek birliklerin bir kaçında çarık eksiktir”
Başkomutanlık karargâhından cevap:
Çarık eksikliği taarruza engel değildir.(*)
Şimdi gidelim 1990 yılının Eylül ayına. Başımızda Turgut Özal var. Bir koyup beş alacak. Kararlı ve azimli. Irak’a girecek. Hazırlık emirleri her tarafa veriliyor. Ben o zaman GATA Okullar Kurslar Komutanlığı Erkan Başkanıyım. GATA emri almış. Hazırlıklara girişmiş. Bizim Komutanlığımıza bağlı olan 50 Yataklı Seyyar Cerrahi hastanede doğal olarak harbe hazırlık emri almış oldu.
50 Yataklı Seyyar Cerrahi hastanemizin barış zamanında bir subay, iki astsubay ve 15 er kadrosu var. Savaşta bu kadro 15 doktor,6 astsubay ve 50 ere çıkıyor. Bu harpteki kadroların kimin ne kadarını vereceği seferberlik ve harbe hazırlık planlarında gösterilmektedir. Biz de plan gereği personeli istedik. Erlerin eğitim amacıyla hemen verilmesini doktorların da isim isim belirlenerek ikinci bir emirde hemen hastanemize katılmak üzere emirlerin tebliğini talep ettik. Bu 35 erin hangi birlikten kaç adet geleceği planda var. Listeye göre istedik.
Seyyar Cerrahi hastanemizi faaliyete geçireceğiz. Harbe hazır hale getireceğiz. Erler 3 gün içinde geldiler bize katıldılar Ama bir problem var. 16 er okuma yazma bilmiyor. Derhal komutana çıktım. Durumu anlattım. Komutan ( GATA Okullar ve Kurslar Komutanı Piyade Kıdemli, Albay Ahmet Meydanlı)çok kızdı. Bunlar hep öyle yaparlar işe yaramayan askerleri harbe gönderirler dedi. Ne yapalım diye bana sordu. Ben derhal okuma yazma kursu açalım. Hem erlerimizi okur yazar yapalım hem de harbe hazırlık olsun dedim. Savaşta okuma yazma bilmeyenlerle kör erlerin farkı yoktur. Çünkü “ Dikkat bölge mayınlanmıştır” yazısını görmez ve mayına basar dedim. Peki, ama bu kursu kim verecek öğretmenimiz nerde. Burada karşınızda. Ben başöğretmen.
Erdinç Albay, Nazım binbaşı ve Serpil Üsteğmen de yardımcılarım dedim. Peki, öyleyse işe başlayın dedi. Bir dâhili emir ve program yayınladık. 15 günlük bir program yaptık. Amerika’nın İngilizce öğretmek için kullandığı odiovisual ( İşitme-Görme tekrar etme) yöntemini kodifiye ettik. Ve derslerimize başladık. 15 gün sonra Halk eğitimden uzmanlar çağırdık. Buyurun bütün kursiyerlerimiz okuma yazma öğrendiler. Gelin imtihan edin dedin.
Bu kadar kısa zamanda bu kadar okuma yazma nasıl öğrenilir.
“Öğretmenlerimiz Türk Öğrencilerimiz de Türk. Öğretmen ve öğrenci Türk ise bu mucize de normaldir” dedik.
Bir gece düzenledik ve okuma yazma diplomalarını halk eğitimden onaylı verdik. O gece komutanımız Piyade Kıdemli, Albay Ahmet Meydanlı. Erkan başkanı Aytekin Ertuğrul, Personel şube müdürümüz Hv. Yer Alb. Erdinç Şensertkayalar, Bölük komutanımız Binbaşı Erdinç Dinçer. ( Sonradan doğuya gitti bir çatışmadan sonra şehit haberi geldi) Ve eğitim Şube müdürümüz Diyetisyen Üsteğmen Serpil Apaydın sevinçten gözyaşlarımızı tutamadık. Harp ve harp hazırlığı zor işlerdir. Onun için büyük Atatürk hap için şu direktifi vermiştir.
“Millet hayatı tehlikede olmadıkça harp bir cinayettir.”
Türk Milleti şimdi bir cinayete doğru sürükleniyor. AKP iktidarı Millet hayatı tehlikede imiş veya değilmiş ölçü olarak almıyor. Ben iktidarımı daha ne kadar uzatırım ölçüsü ile hareket ediyor.