Tabi bu devrim CHP’nin en temel ilkelerinden ‘Devrimcilik’ ilkesinin savunulması ve çağcıl anlayışla uygulanması değildir bu her dönem dillerde pelesenk haline gelen ‘Tüzük değişikliği’ devrimidir. Her ne kadar sokaktaki oy verecek sade seçmeni ‘Tüzük’ çok ilgilendirmiyor olsa da ‘Tüzük’ partilerin üye hukukunu esas alan yönetsel anayasasıdır. Nasıl ki ülkeyi yöneten anlayış zaman zaman anayasaya uymuyor, buna da bir yaptırım uygulanmıyorsa parti yönetimleri de istediklerinde ‘Tüzük ilkelerini’ yok sayma hakkını sonuna kadar kullanıyorlar.

Tarihi seçim kayıpları sonrası CHP’de dikkatler yine bir ‘Tüzük değişikliği ’ne odaklandı. Şimdi yine CHP’yi ayağa kaldıracak ‘Tüzük değişikliği’ yapılacağı iddia edilerek kurulan komisyona üyelerin görüşlerini bildirmesi istendi. Parti sözcüsü Faik Öztrak’ın açıklamasına göre 10 binin üzerinde öneride bulunulmuş. Oysa Şubat 2012’de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘’Gelmiş geçmiş en demokratik tüzüğü olduğunu’’ iddia eden değişiklikten sonra…

36. Olağan Kurultay’ın hemen ardından, 19. Olağanüstü kurultayda, parti içinde sert eleştirilere rağmen Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde ‘kavgalı, tartışmalı’ tüzük değişikliği de genel merkez tarafından ‘’reform’’ diye adlandırılmış ‘’CHP tüzüğü artık daha demokratik’’ denmişti. Bunun somut örneği de genel başkanlığa adaylık için delegenin yüzde 10’unun imzası gerekirken yüzde 5 imza ile aday olunabileceği kararı yeterli görülmüş. Üst üste iki genel seçimi kazanamayan genel başkan bu görevi bırakmalı önerisi kabul edilmemişti.

Milletvekili adaylarının belirlenmesindeki yüzde 85 ön seçim şartı korunmuş, hangi seçim çevresinde hangi yöntemin kullanılacağına örgütlerinde görüşü alınarak PM’nin karar vermesi kararı alınmıştı. Tüzükte önseçim şartı olmasına rağmen yapılmadığına göre demek ki PM önseçim istememiş olmalı!

Kılıçdaroğlu seçimlerden sonra katıldığı canlı yayınlarda ‘’kurultayda aktif üye pasif üye uygulamasını kabul ettiremediği için sağlıklı önseçim imkanı’’ olmadığını iddia ederek inşallah bu kurultayda bu kararı geçireceğiz açıklamalarında bulundu. Kurultayda karar alınabilir belki ama uygulanır mı!?

Seçim kaybının ardından başlayan ‘değişim’ tartışmalarına karşı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ‘’tabanı heyecanlandıracak açıklaması’’nın tüzükle ilgili olduğu, tüzüğe önseçim, dönem sınırlaması, genel başkan adayını üyelerin belirleyeceği Kılıçdaroğlu’nun, bu hamleyle ‘’Değişim kişiyle değil, ilkeyle olur’’ mesajı vereceği iddiaları gündemin ana konusu haline geldi.

Sonuç olarak iddia o ki seçim kaybının ‘esas sebebi’ tüzükteki eksiklermiş! Yine bir seçim kaybı, yine tüzük tartışması… Uygulanır uygulanmaz, tüzük ‘bir değişirse’ her şey değişir, CHP’den uzak duran kitleler akın akın CHP’ye yönelir herhalde!

Kılıçdaroğlu dün itiraz-iddia ettiklerinin aynılarını 13 yıldır yapıyor. CHP genel başkanı olmadan önce öne sürdüğü eksikliklerin giderilmesinin aksine eksiklikler-yanlışlar aratarak devam etmektedir.

Kılıçdaroğlu 2009 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini kaybettikten sonra Balıkesir/Altınoluk’a geldi. Gurup Başkanvekilliği görevi devam ediyordu. Bölgede belediyelerimizin yaptığı etkinliklere birlikte ilin milletvekili olarak katılım sağlıyorduk.  Aynı zamanda İzmir/Foça’dan da kendisine yapılan davete birlikte gitme önerisini memnuniyetle kabul ettik. Her yerde olduğu gibi Foça’da da kendisine ilgi oldukça yoğun oldu. O akşam Foça’da kalıp ertesi gün tekrar Körfez’e geri döndük.

Bunları anımsatmamızın esas sebebi Kılıçdaroğlu’nun gidiş ve geliş süresi içinde partinin o günkü yönetim anlayışına bakış açısı, eleştirileri ve gelinen noktadır. Eleştirileri daha çok örgüte hakim, örgüt üzerinde etkili dönemin Genel Sekreteri Önder Sav’a yönelikti. Uzun dönem yöneticiliklerin yönetim eksiliklerini görmeye mani olduğunu, Önder Sav’ın bunları göremediğini kendisine işletme körlüğü olarak tanımlanan ‘’her gün aynı sokaktan geçtiğinizde, sokaktaki değişikliklerin fark edilemeyeceği’’ örneğiyle söyledim demişti. O günde üyelik yapısının sağlıklı olmadığını, örgüt yapısının hantal olduğunu, başarısız örgütlerin göreve devam ettiğini, oysa başarısız olanın gitmesi, başarıya odaklı yönetimlerin oluşması, her yerde her koşulda önseçim olması gerektiğini, bu yönetim anlayışıyla başarıya ulaşılamayacağını uzun uzun iddialı cümlelerle anlatmıştı.

Aradan geçen 13 yıl sonra hala aynı şeyler konuşuluyor, aynı şikayetler dile getirilmeye devam ediliyor. Söylenenlerin aksine değişen çok şey olmasına yani ‘sağa açılımlar, helalleşmeler, metamorfoz’ a rağmen yapısal sorunların devamıyla seçimler kaybedilmeye devam ediliyor.

Şimdi, uygulanmayan önceki iddialı tüzük değişikliklerinin tekrarına yönelik yapılacak yeni tüzük değişiklikleriyle tabanın heyecanlanması umut ediliyor!

Uygulanıp uygulanmamasında bağımsız ‘Tüzük değişikliği’ tamam ya kitlelerin kaybolan umutları, yıkılan hayaller tekrar nasıl ayağa kaldırılacak; iktidar umutları nasıl yaratılacak?