Son bir yıldır siyasi tartışmalarda (özellikle iktidar kanadından), Basın ve Yayın organlarında, Polis Karakollarında, Adliye koridorlarında, Avukat yazıhanelerinde, Hapishane koğuşlarında en çok duyulan kelime “PARALEL” söylemidir.
Paralellik, aynı yönü, kesişmezliği, koşutluğu, hedef birlikteliğini ifade eder. Birbirine çarpan, birbirini tırmalayan yapılarda Paralellik olmaz, çatışma olur…
Rahatsız edici bir sıklıkta tekrarlanan bir anons var: “Paralel yapı darbe yapacak!”, “Paralel yapı ajanlık yapıyor!”, “Paralel yapı ihanet ediyor!”, “Paralel yapı Ekonomiyi, Eğitimi, Sağlığı ele geçirmeye çalışıyor!”, “ Paralel yapı Polisi, Bürokrasiyi ele geçirmeye çalışıyor!”, “Paralel yapı Devleti ele geçirmeye çalışıyor!”…
Bu konudaki söylemler ve kimi uygulamaların toplumsal yansıması rahatsız edici boyutlara ulaştı. Herkes rahatlıkla bu ‘Paralel’ torbasının içine atılabiliyor, düşman cepheden sayılabiliyor. Toplumu kuşku ve korkunun sarmış olduğu bilinen bir gerçek. Bu gerçek toplumsal yaşantıyı yönlendiriyor, şekillendiriyor…
Gerçek Demokrasiler aslında Paralel yapılardır, örgütlenmelerdir. Toplumdaki Sosyal tabakalar, Sınıflar yasal çerçevede ortak paydalarda buluşurlar. Ana tema, karşılıklı hakların kabulü ve bu haklara karşı saygı ve saldırmazlıktır. Yasal ortaklık hükümlerine, ortak paydaların kesişmezliğine ve yönetim katılımında paydaşlığa uyan tüm sivil toplum örgütlenmeleri Demokrasinin olmazsa olmaz paralelleridir…
Siyasi Partilerin tümü, Sendikalar, Dernekler ve diğer tüm Sivil Toplum Kuruluşları Anayasal ve Yasal çerçevede Demokrasinin Paralelleridir. İddia edildiği gibi, Devletin içinde Yasal zemini ve görevi tanımlanmamış yapılar Paralel olamazlar…
AKP ve Hükümet kendi içinde bir karmaşa ve o karmaşaya paralel bir kavga ve değişim yaşıyor. Bu karmaşa sadece AKP’yi ilgilendirse sorun değil. Milli Güvenlik Kurulu toplantı ve çalışmalarında bile Türkiye’nin birincil sorunları arasında sayılıyor ve Devletin bununla mücadele etmesi gerektiği belirtiliyor…
Gelelim son iki yıldır yaşanan ve “Paralel” olarak adlandırılan orta oyununa: Dünya’daki savaşların büyük çoğunluğunun, devletlerin ve Hükümetlerin yıkılışının nedenleri ‘Paylaşım’ sorunudur. Aynı ailenin çocukları olan AKP ve Gülen Cemaatinin esas kavga sebebi de paylaşımdaki anlaşmazlıklardır. Karşıt guruplar gibi adlandırılmalarına rağmen, aslında çıkar ortaklarıdır. Birlikte devleti, Hükümeti ve ekonomik verileri ele geçirmeyi amaçlayarak oluşturulan ortaklık, her iki yönüyle güç doyumuna ulaştıklarında birbirlerini taşıyamaz duruma gelmişler ve karşılıklı yok etme kavgasına düşmüşlerdir…
AKP’nin kuruluş ve iktidara gelişinde çeşitli şaibeler dillendirilirken, Gülen Cemaatinin toplumdaki genişlemesi hep kuşkulu olmuştur. İki cephenin Devleti ele geçirme, Cumhuriyete ve Devrimlere karşı davranışları, Demokrasiye bakış açıları, Hükümet ortaklığında siyaseten kesişince, beraber yürüyüş de başlamış oldu…
Aslında her iki gurubun liderlerinin söylemleri oluşumun temel gerçeğini ortaya koyuyor. Fethullah Gülen müritlerine ‘sessiz ve derinden gitmelerini, gücü ele geçirince öldürücü yumruğu vurmalarını’ öğütlüyordu. Tayip Erdoğan daha önceleri Cami ve Cami cemaatlerine ‘Kışla, Miğfer, Süngü ve Asker’ gözüyle baktığını açıklamış ve slogan haline dönüştürmüştü…
Her iki gurubun da kuruluş, Hükümet ediş ve var oluş gayelerine büyük oranda ulaştıklarını söyleyebiliriz. Silâhlı kuvvetler, Polis teşkilâtı, Yargı sistemi ortaklığın baskısı altına alınırken, kimi Demokratik ve insani haklar askıya alınmıştır. Devletin kimi Ekonomik kurumları, ülkenin ve toplumun tüm zenginlikleri taraftarlara ve yabancı ortaklara peşkeş çekilmiş durumda. Eğitim sistemini çağ dışına itme ve kazanç kapısına dönüştürme, topum sağlığını Uluslar arası ilâç ve Medikal şirketlerinin isteği doğrultusunda şekillendirme konusunda istediklerini elde etmişler, ülke tarımını çökertmişlerdir…
Ortaklar tarafından Devlet ve ülke işgali büyük oranda tamamlanınca tek başına sahiplenme duygusu öne çıkmış ve kavga başlamıştır. Bu ülkeye ortaklar kendi ismini vermeye çalışıyor. AKP-Fethullah Gülen cemaati arasındaki kavgalı orta oyununda seyrettiğimiz her yönüyle ‘paylaşım’ kavgasıdır…
Seçimler yaklaşıyor. Dileğim, komşumuz Yunanistan’da olduğu gibi, halkımızın bu seçimlerde gerekli basiret ve cesareti göstermesidir…