Yarbay Mehmet Alkan’dan Dersler Şehit Yüzbaşı Ali Alkanın ağabeysi değerli J. Yarbayımız Mehmet Alkan diyor ki: Doğruları söylemek ülkemizde suç maalesef. Aklı başında herkes bilir, odada sinek olduğu zaman ilaç alırsın öldürmeye çalışırsın. Ama dışarıda bataklık var, belediye görevini yapmıyor ilaçlamasını yapmıyor. O zaman burada sinek sizi ısıracak, siz sineği öldüreceksiniz, öyle devam edip gidecek. Ama bataklık orada duruyor, bataklığın kurutulması lazım. Yani terörle mücadele farklı bir şey, teröristle mücadele farklı bir şeydir. Bunu artık anlamamız lazım.
Çok doğru ve bilimsel bir görüştür. Teröristle mücadele askerle özel timlerle Gayri nizami harp yöntemleri ile yapılır. Terörizmle mücadele laik eğitimle+ Denk bütçe ile+ kapitülasyonlaşmaya karşı mücadele+ Devlet eliyle fert zengin etmeye karşı mücadele ve daha başka ekonomik ve sosyal önlemlerin çağımız düzeyine getirilmesi ile yapılır. 1923-1938 arasındaki Atatürk dönemi işte böyle bir dönemdir. Şimdi, laik eğitimden uzaklaşan ve açık bütçeler altında inim inim inleyen Türkiye'miz adeta Anarşi üretim merkezine dönüşmüştür. Biz bu gerçeği yıllardır yazıyoruz. Dinleyen aldıran yok. Belki yüreği yanan Ali Alkanın Ağabeysi J. Yb. Mehmet Alkan'ın bu feryatları duyulur.
David Lloyd George’un itirafları
Sevgili Prof. Dr. İbrahim Somuncu Paşa hocamızın bize yönlendirdiği belge son 300 yılın özetidir. 1933 tarihinde İngiltere’nin Birinci Cihan Savaşını yapan Çanakkale’ye saldıran ve Çanakkale yenilgisinden sonra “ Ne yapalım ki 100 yılda bir dünyaya gelen dahi o sene Türk milletine gelmişti”diyen anlı şanlı İngiliz Başbakanı David Lloyd George
İngiltere Lortlar kamarasında yaptığı bir konuşmasında şu bölüm varmış:” Biz kutsal amaçlarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Biliyoruz ki Türkler ne olduğunu bilmedikleri bir dine inanıyor. İşte Türkleri bu dinle yani İslam ile yıkacağız. Bilinçli veya bilinçsiz olarak bütün imamların bizim amaçlarımıza hizmet etmesi gerekiyor. İngiliz istihbaratının birinci görevi budur ”BU 1933 tarihinde ortaya atılmış bir amaç da değildir. BU olayın başlangıcını Kanuni’nin şeyhülislamı Ebusuut efendiye uzatmak gerekir. Ebusuut Efendiyi internet sitelerinden birlikte okuyalım: Sultan I. Süleyman devrinde 1545 tarihinde şeyhülislamlığa getirildi. Başarılı olduğu için Sultan I. Süleyman’ın ölümünden sonra, II. Selim devrinde de görevini sürdürdü.
Resmi tarihin, 16. yüzyılın en büyük din bilgini diye tanıttığı gelmiş geçmiş en yobaz, en bağnaz iktidar yalakalarından biridir Ebusuud efendi.Kanuni Süleyman zamanında şeyhülislamlık yapmış olan bu adam, yalnız bizim tarihimizi değil tüm İslam âleminin atisini değiştirecek pek çok icraatta bulunmuş, Medrese tedrisatından akli ilimleri yani felsefeyi, hendeseyi( Matematiği) vesaireyi çıkarmış yerine fıkıh, kelam gibi daha faideli ilimleri sokarak aydınlık geleceğimizin orta yerine mühürlemiştir.
"Kızılbaşların ( Alevilerin) topluca öldürülmeleri elbette dinimize göre helaldir. Bu, en büyük, en kutsal savaştır... Bu yolda ölmek de şehitliğin enulusudur “diyen Osmanlı şeyhülislamıdır.(*)
Ebusuut efendi Kanuni döneminde, , Anadolu'da Kızılbaş olarak nitelendirilen Türkmen Alevileri için verdiği acımasız fetvalarıyla bilinir. Verdiği fetvalar arasında "Kızılbaşların canları, malları helâldir, onlarla savaşırken ölmek şehitliğin en yücesidir" ve "Kızılbaşların kestiği hayvanın eti mundardır, yenmez" gibi, günümüzde de bilinen fetvaları yer alır. (*)
Gelelim İngiltere Başbakanı Sayın David Lloyd George’a haklı olarak işini yapıyor. Türkler bilmedikleri bir dine inanıyorlar biz bunu istismar ederek Türk milletini yok ederiz diyor ve kendi İstihbarat örgütüne direktif veriyor. Bizim yobaz yöneticilerimiz hala daha Türkçe Kur'an olmaz diyorlar. 21. Yüzyılda bu karanlığı Türk milletine yaşatanların hepsi vatan haini ve bilimi rehber alan “ Bilim Çin’de bile olsa gidin alın” diyen ve “ Beşikten mezara bilim okuyun” yüce hadis-i Şerifleriyle bezenmiş yüce dinimize de düşman kimselerdir. Ebusuut Efendinin fetvaları ile Medreselerden felsefe ve matematiği kaldırılıp yerine fıkıh ve kelam dersleri konulunca bilimden uzaklaştırılan Türk Milleti Müslümanlıktan da uzaklaştırılmış oldu. 14 Mayıs 1950 tarihinden sonra da yapılanlar SEVR yolunda yapılanlarla çakışmaktadır. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. 10 Ağustos 1920 de SEVR masasına oturduk. SEVR masasına bizi oturtan yöneticilerin hepsi vatan haindirler. İzledikleri yollar da vatan hainliği uygulamalarıdır. Sevr'i yırtarak Lozan antlaşmasını yapanlara karşı duranlar onlara gerekli saygıyı göstermeyenler de vatan hainidirler. Atatürk şöyle diyor: “Türk milletinin kahramanı boldur. Ama haini de boldur"
NOT: Bizim doktor bir Arkadaşımız var. M.D. O diyor ki: BU gün yaşadıklarımız bir akıl tutulmasıdır. Bir ülkede güneş tutulması olursa güneş ışığını Ay tutar güneş gölgelenir. Akıl tutulması oldu mu bütün akıllar tutulur akılsızlık öne çıkar. Bu gün o gündür. İşe çözüm arayan yöneticilerin bu günkü açmazlardan, acılardan, kardeşkanlarından, işsizlikten, pahalılıktan, mutsuzluktan, kurtulmanın ilk şartı DENK bütçe olmasına rağmen hala daha bu gerçeği anlamamış olmaları ve 24 saat başkanlık konuşmaları bir akıl tutulmasıdır. Akıl tutulmasının bir başka şekilde ifadesi gaflet dalalet ve hatta….. dır.
(*) Bu notlar İnternet sitelerinden " Ebussut efendi " diye arama motoru ile aranarak derlenmiştir.