İktidar Adayı Parti CHP Denk Bütçeyi ve laik eğitimi savunmuyor.
CHP nin laiklik ve Turbandan evvel savunacağı şey DENK bütçedir. Çünkü kurucumuz Başkomutanımız Mustafa Kemal ATATÜRK ve İsmet İnönü'müzün bu konuda kesin direktifleri vardır. Atatürk diyor ki: Bu günkü savaşmalarımızın gayesi tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığımızın bütünü ise ancak mali bağımsızlıkla mümkündür. Mali bağımsızlığın korunması için ilk şart bütçenin ekonomik bünye ile orantılı ve denk olmasıdır.
İsmet İnönü ise şöyle bir direktif vermiştir. Enflasyon politikası iktidarın daha ilk yıllarından itibaren İktisadi bünyeyi süratle takatından düşürerek 1952 sonbaharı başlarında memleketi tam manasıyla iflasa sürüklemiştir. Kelimeyi tartarak kullanıyoruz.
Ne yapalım ki bu iki liderimiz ve bilim dahi DENK bütçe diyor. Bu gün bu gidişin tersi gidişteyiz. Bir başka şekilde söylersek millete tarihe ve bilime ihanetteyiz. Ama gel gör ki bu konuda CHP ölü gibidir. Esas mesele de budur. 25 senedir bu konuyu yaza yaza sizleri bıktırdım biliyorum ama açık bütçe devam ederken yani milletimiz devlet ve hükümet eliyle soyulmaya devam ederken başka başka konuları yazmak ihanete sessiz kalmak olur. CHP için de aynı yargı geçerlidir. Enflasyon varken anti enflasyonist bir kadroyu TBMM üyeliklerine aday göstermesi yapacağı Muazzam demokrasi devriminde görev alabilecek ve mücadeleyi kazanacak bir ekiple yola çıkması gerekirken, bunun için gerekli hassasiyet gösterilmediği adayların kişiliğinden apaçık ortadadır.
Ayrıca CHP nin, Türk Milletinin belini kıran, Sofrasından ekmeğini alan, bütün bir Ümmeti Muhammedi aç bırakan Cumhuriyetimizi temelinden sarsan açık bütçeler ve enflasyon konusunda mücadelesi veya hassasiyeti yok. Çünkü bu iki şey yani açık bütçe ve enflasyon haçlılarca Türk Milletinin ve Cumhuriyetinin yok edilmesi için uydurulan yıkım yollarının ta kendisidir. CHP nin bu bilinçle hareket eden bir kadroya ulaşma gayreti görülmüyor.
Laiklik Yerlerde Sürünmektedir.
Laiklik sanıldığı gibi Atatürk tarafından ortaya konulan bir ilke değildir. İslam dini laik bir dindir. Din ve dünya işleri ayrılmıştır. "Bilim Çin'de bile olsa gidin alın" ve "Beşikten mezara bilim okuyun" Hadis-i Şerifleri bizatihi İslam dininin laik bir din olduğunun ifadesidir. Bu iki Hadis-i Şeriflerin içinde; bilimi nerde bulursan bul ama al ve kullan anlamları da şüphesiz ki vardır. Biz İslami İslamin aslından alıp uyguladığımız zamanlarda Endülüs'te devlet kurduk. Emeviler ve Abbasîler imparatorluklarını kurduk. Selçuklu devletini kurduk. İstanbul'u fetih ettik. Orta Çağı kapatıp Yeni Çağı açtık. Viyana'yı iki defa kuşattık. Ne zaman ki İslam'dan ve İslam'ın bilime dayanan temelinden rücu ettik daha doğrusu harici bedhahlarca ettirildik kendimizi SEVR masasında bulduk. Onun için laiklik Türk milletinin olduğu kadar bütün dünya milletlerinin barışı, çağdaşa varması ve haklarına sahip çıkması için gerekli bir ilkedir. Hayatidir. Vazgeçilemezdir. Milletlerin Kırmızıçizgisidir. Laikliğe tecavüz eden zihniyetlerin hepsine insanlığa, İslam'a ve Türk milletine düşmandırlar demek hiç abartılı değildir.
Demokrasi durağına bilim düşmanlığı Rotasında gidilemez.
Bilim düşmanlığı da nereden çıktı demeyin. Bu elle tutulur gözle görülür kadar açıktır. 14 Mayıs 1950 den bu yana bilimin egemen olduğu bir gün bile yaşamadık. Milli eğitin Türk milletinin dünya milletlerini yenecek bilimle donatılması yerine dünya egemenlerine biat edecek bir Orta Çağ kültür ile yetiştirilmesini Türk Milli Eğitimi Haçlı direktifleri ile üstelenmiştir. Onun için demokrasimiz her geçen senede, her yapılan müdahalede bilimden uzaklaşa uzaklaşa artık Türkiye’de bilim hiç kalmamak üzeredir. Bilim olmayan yerde de demokrasi kalmaz. Demokrasinin kalmadığını nereden biliyoruz. İşte ulaştığımız fiyatlar
1 simit 1.000.000 TL dir.
1 Ekmek 1,500.000 TL dir.
1 KG patates son günlerde 5.000.000 TL olmuştur
Benzinin litresi 5.000.000 TL dir.
Yanlış yazıyorsunuz der gibisiniz. Hayır, yanlış yazmıyorum. Önce paramız bol sıfırlı yapılarak ve daha sonra da 6 sıfır paramızdan silinerek paramız değiştirilmiştir. Egemenliğin simgelerinden biri de bayrak gibi paradır. Para değişince ulusal egemenlik de değişmiştir. Egemenlik Bila kayduşart ulusundur” ilkesi de değişmiştir. TBMM 14 Mayıs 1950 den bu yana ulusal egemenliği temsilden uzaklaştırılmıştır. 8 Haziranda ulusal egemenliğe tam olarak kavuşamasak bile topal karınca hikâyesinde olduğu gibi demokrasi yoluna çıkmak için mücadele eden büyük Türk milletinin yanında emrinde olmak bütün Türk vatanseverlerinin borcudur.
Aydınlarımızın ve Milletvekili adaylarımızın ortak andı artık yazılmalıdır.
Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin
Kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacak, milletin huzur ve refahını sağlayacak yegâne bilim yolları olan denk bütçeye ve laik eğitime dönmeye, hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk İlke ve inkılaplarına bağlı kalacak demokrasi yolunda çalışacağıma gerekirse bu uğurda seve seve canımı feda eyleyeceğime; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim."