Buna iç savaş diyorlar.
Ben demiyorum; Ordu Eski İl Emniyet Müdürü Hakan Kırmacı diyor.
Daha başka stratejisiler, güvenlik uzmanları filan diyor.
Hakan Kırmacı, "Silopi ve Cizre'de yaşanan gerilim ve 10.000 asker - polis takviyesi ile başlatılan yeni operasyonlar resmen ve açık bir şekilde iç savaştır" demiş.
O kadar tank, 10 bin asker polis...
Genel Kurmay Başkanı (TSK'nın Başkomutanı) ve kuvvet komutanları Günaydoğu'ya gidip, "operasyon bölgesinde" ya da pratikteki adıyla "doğu cephesinde" incelemeler yapıyor.
Manzara ortada, Türkiye Cumhuriyeti kendisine ait topraklarda yeniden egemenlik savaşı veriyor.
Şu kadar terörist öldürdük, bu kadar terörist öldürdük açıklamaları fiili durumun gerçek adını değiştirmiyor. Devlet doğuda "hendek" atlamaya çalışıyor.
Peki bu hendekler ne zaman kazıldı.
Bu çoğu ağır silahlar, tahkimat ne zaman yapıldı.
Bu teröristler ne zaman gelip ev ev, konut konut konut yerleştirildi.
Türkiye'yi bu hendek savına mahkum eden süreç ne zaman başladı. O "milli birlik ve kardeşlik projesi" diye vitrine konulan adına zaman zaman "çözüm süreci, barış süreci" denilen süreç değil midir ülkeyi bu noktaya getiren?
Bu Frankeştayn'ı kim yarattı?
Dr. Moro'nun laboratuarda kendi yarattığı canavar gibi, bu terör canavarını kim hangi laboratuarda peydahlayıp başımıza yeniden ve daha güçlü olarak musallat etti? Bu süreçte C.Başkanı başta olmak, seçimler kazanmak, iktidarlarını devam ettirmek ve nihai olarak da başkan olmak isteyenlerin ve onların alkışçılarının günahı yok mu?
Adı her ne illetse! O süreç başladığında buna karar veren siyasi irade, o iradenin ortakları; C.Başkanı, Başbakanı, genelkurmay başkanları, bakanları, güvenlik ve istihbarattan sorumlu yöneticileri, o dönemin bölgedeki valileri, bürokratları, "akil adam" soytarıları ve onların sponsorları yargılanmalı.
Öyle "bizi kandırdılar, bizi yanılttılar" mızmızı ve mazereti geçerli değil.
Koskoca ülkeyi tehlikeye atanlar, o riski alıp milletin çocuklarını harcayan ve ülkeyi de bölme noktasına getirenler cezalandırılmalı.
Çünkü koskoca Türkiye Cumhuriyetinin karşılaştığı bu tehlikeye yol açanların siyasi ve hukuki durumu Atatürk'ün tanımladığı o "gaflet, dalalet ve hatta hıyanet" grubuna giriyor.
Herkes kazdığı hendeğe düşmeli!