Hangimiz daha yabancıyız? Her yıl göç etmekte zorunda kalıp bir yere köklenemeyen göçmen kuşlar mı yoksa ruhunu uzak topraklarda arayan bizler mi?
Ait hissetmek, bir yerlere kök salabilmek her zaman mümkün olmuyor. Sanki kuş olan bizmişiz gibi sürekli daha yeşil otlaklar, daha berrak sular arıyoruz. Geçtiğimiz yollar, dokunduğumuz ağaçlar, nefes aldığımız orman bize yabancı gelebiliyor. Gidiyoruz, dolaşıyoruz ama bir türlü kendimizi evimizde hissetmiyoruz belki de. Kalabalıkların içinde yalnız, tanıdıkların arasında yabancıyız. Sığamıyoruz en derin çukurlara, en geniş alanlara.
Bulunmayanı bulmak
Kelimeler yetmiyor bazen bu duygu karmaşasını anlatmaya. Ruhun hiç gidilmeyen bir yere ait olduğu düşüncesi ne kadar da korkunç! Var olmak istiyoruz bilinmeyen diyarlarda. Bulmak, bütünleşmek istiyoruz kendimizle sıkı sıkı. Dinsin istiyoruz bu sessiz çığlıklar ve fırtınalar, bitmeyen arayışlar; dursun istiyoruz pusulanın titrek ibresi.
Yanlış yolun yolcusu
Sorunlu olan bizmişiz gibi, ayak uyduramayan bizlermişiz gibi. Belki de sorun bizde değil, dünyada. Sürekli değişen, dönüşen, hiçbir şeyin kalıcı olmadığı bir yerdir asıl sorunlu olan. Bizler de bu değişime ayak uydurmaya çalışan ama bir türlü uyum sağlayamayan yanlış yapboz parçalarıyızdır.
Belki de yabancılık, ait olmanın başka bir adıdır. Kendimizi ararken keşfederiz bizi, bizim gibi olanı. Ait olduğumuz yer uzaklardaysa, kanat çırpmanın nesi yanlış?