Başkasının acısını küçümsemek ne acıdır, acıları kıyaslamak ne tuhaftır. Bir şeyin üzülmeye değer olup olmadığını kim belirleyebilir ki?
Seninki de acı mı, buna mı üzüldün şimdi, aman canım ne var bunda… Ne çok duyarız bu basmakalıp sözleri. Küçümsenir kimi zaman duygularımız, acılarımız tüm yaşadıklarımız. Derdimiz kıyaslanıverir hemen bir ötekiyle, bir başkasıyla. Her birimiz hayatın farklı evrelerinde, farklı yoğunluklarda acı çekiyoruz. Peki, neden bazılarımız başkalarının acısını küçümseme eğiliminde; acıyı ölçmek mümkünmüş gibi!
Farklı tatlarda acı
Bir kalp kırıklığının, bir fiziksel hastalığın acısıyla aynı mı? Ya da bir maddi kaybın, bir sevdiğini kaybetmenin acısıyla? Bu soruların net cevapları yok. Çünkü acı, tamamen öznel bir deneyim; her birey aynı olaya farklı tepkiler verebilir ve farklı düzeylerde acı çekebilir. Ancak bu durum, bir acının diğerinden daha az önemli olduğu anlamına gelmez.
Acı, sadece fiziksel bir olgu değildir; duygusal, psikolojik ve sosyal bir süreçtir de. Bir yara iyileşebilir ancak o yaranın bıraktığı izler, kişinin hayatını uzun süre etkileyebilir. Öyleyse neden başkalarının acılarını hakir görüyoruz?
Deneyimler silsilesi
Kendi yaşadığımız acılar o kadar büyük gelebilir ki, başkalarının acılarını görmezden gelebiliriz bazen. Bazen empati yapmakta zorluk çekebilir, başkalarının duygularını anlama ve paylaşma konusunda zorluk çekebiliriz. Bazen de yaşadığımız topumdan ötürü sürekli bir rekabet içinde olduğumuz için, kendi acılarımızı başkalarının acılarından daha büyük gösterme eğiliminde olabiliyoruz. Tabi bunu bazen de bilinçsizce yapıyoruz.
Herkesin acısı saygı görmeyi hak eder. Yaşadığımız acıların büyüklüğü veya küçüklüğü, değerini belirlemez. Her birimiz farklı deneyimler yaşarız ve bu deneyimler sonucu oluşan acılarımız, bizim için eşsiz bir anlam taşır. En nihayetinde, herkesin acısı kendine büyüktür.