Eskilerde kimse kimsenin dinini imanını, milliyetini illiyetini sorgulamazdı.
Ya da biz öyle bilirdik!
Ama "Yeni Türkiye" başka! Yurttaşların inançları sorgulanır, takip edilir, fişlenir oldu. Belki açıktan (sarih) değil ama gizliden gizliye herkes gözetim altında.
Sadece dini -imanı değil; mezhebi, meşrebi, oruç ve namaza yakınlığı, içkisi, cinsel tercihleri de gözetim altında. Bununun için telefonları dinlemeye ya da yatak odasına böcek yerleştirmeye de gerek yok.
Çıplak göz yetiyor.
Muhafazakâr olmak (namaz kılmak) tesettüre girmek (başını örtmek) kamu otoritesinin ve yer yer de özel sektörün iş verirken aradığı temel "üstün vasıf" haline geldi. Mülakatlarda terfi etmek için de nerede ise bu vasıf yeter oldu. Bir adım önde olmak için ayakkabılarınızı sıkı bağlamanız yerine sıkıca türban bağlamak yetiyor. Ya da eşinizin türbanı sizin önünüzü açmaya "vesile" olabiliyor.
Bu formül "velev ki sembol olsun" dan beri böyle.
Milletvekilleri, belediye başkanları, kamu dairelerindeki müdürler, amirler, bakanlık bürokratları, müsteşarlar, danışmanlar... Hepsi dersiniz ki birer müftü, birer mele, birer imam, birer tebliğci, birer vaiz...
Ne zamandan beri? C.başkanının, başbakanın kendilerini bu ülkenin şeklen "imamı" zannettiklerinden, ya da böyle bir imaj verme gayretlerinden bu yana.
Dini bayramlar, kadir geceleri, kutlu doğum haftaları, cumalar hepsi dinin siyasete alet edildiği platformlara dönüştü. İftarlar, hutbeler, mevlitler, cenazeler hepsi birer siyaset meydanı oldu. Oteller, yüzme havuzları, rezidanslar, turistik işletmeler bile "ya Allah bismillah" diyerek açıldı. Kurban kesmek, el açmak birer ritüel haline geldi.
Din işleri asil, devlet işleri kerhen yapılır oldu.
Yakın geçmişe geldiğimizde... Rüşvet, yolsuzluk, yüksek rantçı ve paracı politikalar, makam ve lüks gösterisi, dün dediğini bugün inkar, tutarsızlık ve çelişki toplumun gözünden kaçmadı.
İnsanların kafası karıştı; ortada bir hokkabazlık olduğunu gördüler.
Birileri işlediği günahların üzerine kutsal şal örtüyordu.
***
Bu yazı şunun için yazıldı:
Gezici Araştırma Şirketi'nin yaptığı "Muhafazakarlık Araştırması"na göre, Türkiye'de kendini muhafazakar veya dindar olarak tanımlayanların oranı azaldı; oruç tutanların, namaz kılanların sayısı düştü."
***
Aklımıza "bunlar sizin bildiğiniz Müslümanlardan değil" sözü geliyor...
İnançları "vesayetten" kurtarmamız gerekiyor.
Yoksa millet dininden-imanından olacak!