Yılbaşı geceleri, geçmişte hem iç ısıtan bir samimiyeti hem de kolektif bir heyecanı beraberinde getirirdi.

Bugün baktığımızda, o günlere dair özlemle dolup taşan bir nostalji hissi duyuyoruz.

Belki hala mandalina kabuğu kokan bir sobanın başında oturabiliriz ya da tombala oynayabiliriz ama o eski yılbaşının verdiği his bir türlü geri gelmiyor. Peki, o günleri bu kadar özel kılan neydi?

Anın tadını çıkarmak

Televizyon ekranlarında şov dünyasının altın çağı yaşanırdı. Yılbaşı gecesine özel yayınlanan programlarda dansözler sahne alır, skeçler izleyenleri kahkahalara boğardı. Herkesin gözlerini ekrana çevirdiği bu anlar, ailecek geçirilen zamanın bir parçasıydı. Şimdiki gibi herkesin elinde bir telefon yoktu; dikkatler dağılmaz, o anın tadı çıkarılırdı.

Evlerin en sıcak köşesinde yer alan sobanın çıtırtıları yalnızca bir ısınma aracı değil, aynı zamanda bir ritüelin simgesiydi. Sobanın üzerinde pişirilen kestaneler, kabukları hafifçe kuruyup alevin sıcaklığına teslim olmuş mandalina kabukları gecenin olmazsa olmazlarıydı. Tüm bunlar, yılbaşı gecelerini adeta bir şölen havasına dönüştürürdü.

Küçük odada büyük şölen

Aile büyüklerinin, kuzenlerin, hatta belki komşuların katılımıyla dolup taşan küçük salonlar ise yılbaşının gerçek ruhunu yansıtırdı. Kalabalık, bir araya gelmenin ve paylaşılan anların sıcaklığını hissettirirdi. Masadaki yiyecekler az ama özdü. Sofrada yer alan her şey, o geceye özel bir özenle hazırlanırdı. Abartılı sofralar yerine samimi, lezzet dolu tabaklar paylaşılırdı.

Ve tombala! Belki de yılbaşının en eğlenceli kısmıydı. Kimsenin tam seti olmayan tombala pulları, eksik numaralara rağmen kahkahalarla oynanırdı. “Amorti bile çıksa yeter” denilen Milli Piyango biletleri, gecenin heyecanını zirveye taşıyan bir diğer detaydı. Büyük ikramiye kimseye çıkmasa da herkes hayal kurar ve o hayallerin güzelliğiyle mutlu olurdu.

Geçmişin eksik parçası

Bugün, o günlerin tüm detaylarını yeniden canlandırmak mümkün. Ancak yine de eksik bir şey var: O zamanın dokusu, samimiyeti ve hissettirdikleri. Belki de özlediğimiz yılbaşı geceleri değil, o dönemlerdeki yaşamın genel sadeliği ve içtenliği. Herkesin bir arada olduğu, ekranın değil göz temasının ön planda olduğu anlar.

Nostalji, geçmişte yaşadığımız güzelliklerin bugünkü yankısıdır. Eski yılbaşının ruhunu yeniden hissetmek için, belki o günleri olduğu gibi değil ama ruhunu anlamaya çalışarak yaşamalıyız. Belki bir sobanın sıcaklığı yok ama ailecek paylaşılan samimi bir an, geçmişi bugüne taşıyabilir. Nerede o eski yılbaşı geceleri? Belki de içimizde bir yerlerde...