Hacı Bektaş Veli ; " Bir olalım,iri olalım,diri olalım" der..

*

Bir Nevruz konusunda bile ayrışabiliyorsak, vay halimize!..

Alanım olmasa da bir hekim olarak insanları sosyal,fiziksel ve ruhsal yönden iyi etmek görevimiz..Buradan hareketle " İnsanları mutlu eden, onları ruhsal ve toplumsal yönden iyileştiren" her güzelliği de yazmak,anlatmak,paylaşmak biz hekimlerin  görevi olmalı..Ayrışma oluşturmadan gelelim konumuza..

Yani bizde "Bahar Bayramı " diyede resmileştirilen bu sorunu olabildiğince kısa tutarak tartişalım..Burada bilgilerinden yararlandığım "Arkeolog Baykal kardeşime" de ayrıca teşekkür etmeyi borç bilirim..

*

Soyut kültür varlıklarının kökeni konusunda kesin pozitif iddialar ortaya atmak çok mümkün değil. Hele böyle eski ve yaygınlarsa.

*

Elbet buna rağmen akıl yürütme ve karşılaştırma yaparak gerçeğe oldukça yaklaşabilen tahminlerde bulunmak olası.

*

Bahar, tüm hayvanlar için olduğu gibi, insanlara için de çok önemli. Baharın kutlanmasını belirli bir kültür veya coğrafyayla sınırlamak akla uygun değil. Tüm dünyaya yayılmış, farklı şekillerde tezahür eden bir uygulamadır baharın kutlanması.

*

Aslında avcı-toplayıcı insanlar için baharın gelişi, tarım ve hayvancılık yapan toplumlara göre çok daha önemli. Zira avcı-toplayıcıların tahıl veya sürü formundaki besini depolama şansları olmadığı için kış mevsimi onlar için çok daha ölümcül. Baharla birlikte, ölümden, soğuktan, açlıktan kurtulmaları mümkün oluyor. Yeniden doğuş... Baharın kutlanması, türümüz için oldukça kadim bir alışkanlık.

*

Eski insanlar için demirin "göksel" olduğu bir inanç değil, bir gerçekliktir. İnsanlar cevher demiri ayrıştırma ve işlemeyi becermeden önce meteorit demiri kullanmışlardır. O sebeple, az bulunan ve oldukça güçlü bu metal, bizim için olduğundan çok daha önemlidir Demir Çağı'ndan önce yaşamış insanlar için.

*

İnsanların ortaya koyduğu farklı kültürlerin ortak bazı uygulama ve değerleri vardır. Ancak farklı toplulukların/toplumların birbirine benzer kültürel uygulamalarının kökeninin mutlaka aynı olduğunu varsaymak da sık düşülen bir hata. Topluluklar ve toplumlar arasındaki benzer kültürel öğeler, birbiriyle aynı sebebe bağlı olarak (hatta zaman zaman farklı sebeplerle) birbirinden bağımsız şekilde ortaya çıkmış olabiliyor. Kültürel öğelerin değiş-tokuşunun (hatta uyarlamalarının) yapıldığı da unutulmamalı.

*

Bir de, kültürün sabit bir öge olmadığı akıldan çıkmamalı. Aslında "gelenek" dediğimiz çoğu uygulamanın, çeşitli zamanların ruhuna uygun olarak sürekli değişim geçirmiş olduğu, geleneklerin farklı kültürler arasındaki geçişlerle de değiştiği; genelden kabul etmeye hazır olmadığımız bir gerçektir. Gelenekler, geçmişten günümüze değişmeden gelmemiştir. Değişmeden devam etmelerini de bekleyemeyiz. Oldukça yaygın kültürel uygulamaların tek bir kökenden geldiğini iddia etmek, tabiri caizse, safdilliktir. Kültürlerin geçmişlerini yarıştırmanın da, geçmişi belli bir kültüre ait kılmaya çalışmanın da, kültürün insana doğuştan gelen bir özellik olduğunu sanmanın da bilimsel bir temeli yoktur. İsteyen istediği kültürü yaşar. Eski olması, yaygın olması, belli bir coğrayfaya ait olması şart değildir.