Hastalanmak hiçbir insanın isteyeceği bir durum değil aksine insan sağlıklı kalabilmek için çabalar durur ancak zaman zaman bundan kaçınamaz. Yaşamın bir bölümü de hastalanmak ve bunun için de arayışa geçmek. Çoklukla geçer diye yadsımak hepimizin ilk yaptığı olsa gerek bir kısmımız da telaş ile hastane ve doktor kapılarında bitiveririz. Herkesin öncelikle içinde yaşattığı doktora başvurması çok tabiidir zira vücut bozulan birçok şeyi düzeltme çabasına girer ancak bir süre sonra doktorlara başvurmak kaçınılmazdır. Vücudumuzun her bir alanının farklı işleyişleri olması nedeniyle hekimler de kendi aralarında bu işleyişlere uygun uzmanlaşmışlardır. Velhasılı er ya da geç bir doktora başvurmadan şifalanmak pek olası değildir. Ömür boyu yaşantımıza ve yaşımıza bağlı olarak bu ulvi camiaya hep ihtiyacımız vardır. Malumunuz bir doktorun yetişmesi epey uzun ve çileli bir süreçtir. Ve her doktor aslında bir kamu görevlisidir ve bu meslek grubu önceliklerini maddi kazanç olarak belirlememişlerdir. Burada itirazlar olabilir ama bu meslek grubu da tıpkı öğretmenlik gibi önceliği insan olan bir gruptur ve kötü örnekler asla bu grubu niteleyemezler. 
Evet lafı daha iki gün önce kafasına taşlarla saldırılan genç pediatri asistanına getireceğim. Urfa’da yaşanan bu vahim olayda da benzer bir durum ortaya çıkmıştır. Çocuğuma bakmıyorsun iddiasıyla cana kast boyutuna varacak bir şiddetle öldüresiye taaruz. Bu vaka da diğerleri gibi ne ilk olacaktır ne de son. Sebepleri  ‘’sağlıkta sağlıksızlık’tan öte hiçbir şey değil. İşin bir yani cehalet diğer bir yanı ise düpedüz  ukalalık. Şimdilerde neredeyse herkes internetin yaygınlaşmasıyla doktora gitmezden evvel ilgili hastalığa dair sözüm ona bilgi sahibi olarak gittiği doktoru test etmeye kalkıyor ardından da zerre bilgisi ve deneyimi olmadığı alanla ilgili hekimi sorguluyor ve ardından çoklukla sözel şiddet ardından da ya fiili şiddet ya da cinayet. Evet cinayet. Böylesi sudan sebeplerle canından olan birçok hekim duyduk ve gördük. Ki hayatın bir bölümü de şifa bulamamak ve ölüm. Ancak hiçbir doktor hiçbir hastasını bilerek isteyerek böylesi bir durumda bırakmaz. İhmal ve kusuru olanlar için kanunlar vardır. Hastalar ve yakınları haklarından bihaberler çoğunlukla. Bizler çoğunlukla canımız yandığında bilgilenmeye meyyal insanlarız ve eğitimi okul bitirmekle sınırlamışız. Sağlığın  ticarileşmesi  tıpkı eğitimin ‘’özelleşmesi’’ gibi ve gitgide sorunun büyüdüğünü görmemek devletin büyük kusuru. Ve üzerine eklenen cehalet ve adaletsizlik durumu, sorunu ‘’sağlıkta şiddet ‘’ ana başlığına hapsetti.
 Aslında  şiddete  meyyal yapımızın iyiden bozulmasının temel sebebi bütünsel ve durum tamamen sosyolojik. Toplamda bozulan insan ilişkileri bu tür vakalarda kendini hemen gösteriveriyor. Oysa şiddet;  kadın, çocuk,  doktor derken   her yerde. Trajikomik ama sahiden tedavi alırken veterinerine saldıran bir kedi, köpek duymuyoruz hatta konuya duyarlılık için billboardlarda dahi ayı kullanılıyor. Sorun topyekûn eğitim sisteminden geçiyor. Ne hastalar haklarından haberdarlar ne de doktorlar hastalarına gereken zamanı ayırabilecek vaziyetteler. Tez canlıyız; tedavide öncelik, çabukluk ve özen istiyoruz hastayız ve haklıyız ancak her şeyi ekonomik yetkinliğe göre belirlemiş bir sağlık sisteminin oyuncaklarıyız. 
Evet sorunun çözümüne yönelik ana çatı yine eğitim . Adaletli ve eşitlik ilkelerine dayanmayan dayanağını ekonomik güçten alan her bir sistemde böylesi ‘’şiddet’’ haberlerini duymaya ve almaya devam edeceğiz maalesef. Durum sağlık olsun diyerek geçiştirilecek boyutta da değil kanun koyucunun yani devlet otoritesinin bu tür olayların sonlanmasına yönelik tedbirleri yeniden gözden geçirip hayata geçirmesi ivedidir. Sağlıcakla kalabilmenin yegane yolu toplumsal ruh sağlıdır.