DÜNÜN DEVAMI...
Suriye’de Demokrasi yok diyor birileri. Oraya mutlaka Demokrasi götürmek gerek! Ne yapmalı? Hemen kalemşörler yalan senaryolar döşenmeli, halk dinsel ve etnik kışkırtmalarla birbirini boğazlar hale getirilmeli. Beşar Esad diktatörlükle, halkını katletmekle suçlanmalı. İki sene evvel birbirlerinin ağzına bal çalanlar düşman edilmeli. Suriye bölünüp parçalanmalı ve Demokrasi(!) getirilmeli. Eee… Ölen, sakat kalan, evini yurdunu terk edenler ne olacak? Ne yapalım, onların kaderi öyleymiş(!) Allah nasiplerini öyle yazmış(!) Yeter ki bize bir parsel daha açılsın, Suriye halkı da Demokrasiden(!) nasibini alsın denecek.  Tarihi Esad’da yazacak, İhvan’da yazacak, ÖSO’da yazacak, sömürgeci fitnelerde yazacak. İstediğine inanıp, istediğini beğenme şansın var. Nasıl olsa Suriye özgür ve Demokrat olacak!
Ülkemiz tarihi de birbirine zıt yazılımlarla doludur. Bin yıllık Anadolu serüvenimizin çeşitli evreleri, siyasi anlayış veya sosyal konumlara göre kritik edilmiş ve farklı görüş ve anlamlarla kitlelere sunulmuştur. Uzun yıllar Avrupalılar bizi ‘Türk’ olarak tanımlarken, biz kendimizi ‘Osmanlı’ olarak isimlendirmeyi tercih etmişiz…           Cumhuriyet dönemindeki yaşadıklarımız da tarihe farklı anlatımlarla geçmiştir. Ulusal Kurtuluş savaşı bile farklı gözlüklerle tanımlanmakta olup, kimine göre  ‘Özgür ve bağımsız bir Ulus’ yaratılırken, kimine göre ise Osmanlıyı yok etmekle ‘Ümmeti Muhammed’in’ önü kesilmiştir… Kimimize göre ‘Devrimler’ dönemidir ki, gerçeği de budur…
Çok Partili dönemimizin yazılımı ve değerlendirilmesi de tartışmalıdır. Kimimize göre ‘Demokratikleşme’ dönemi, kimimize göre ‘Darbeler Dönemi’,  Kimimize göre ise ’Dinsizlik’ dönemidir. Toplumumuzda, kimilerimiz ülkenin geleceği bakımından onlarca, yüzlerce yıl sonraki gelişmeleri hayal ederken, kimilerimizin gözü-kulağı hâlâ Ortaçağa takılı kalmış durumdadır ve Tarihin bu anlayışla yazılımı için uğraşmaktadır…
Son yıllardaki kimi yargılamalar da tarihimize farklı dillerle ve farklı görüşlerle yazılacaktır. Dün kahramanımız olanları, yarınki tarih okuyucularının kimileri, ‘Ulusal İrade’ gaspçıları olarak okuyup değerlendirirken, kimilerimizde tarihin en büyük hukuk yanlışı olarak okuyup değerlendirecektir…
Şu soru güncelliğini koruyacak ve dilimizden düşmeyecek: ‘Tarih hep doğru mu yazar?’ Hayır! Tarh bazen doğru yazar! Çoğu zaman egemenlerin isteğini yazar. Toplumlara da, yazılanların tümü doğruymuş gibi ezberletilir. Ve herkes ezberletilen yalan-yanlış tarihle övünür ve kendine pay çıkarır. Öyleyse Tarih nedir? Ve Tarih; karşılıklı doğru ve yalanların sentezidir…

DÜNÜN DEVAMI...

Suriye’de Demokrasi yok diyor birileri. Oraya mutlaka Demokrasi götürmek gerek! Ne yapmalı? Hemen kalemşörler yalan senaryolar döşenmeli, halk dinsel ve etnik kışkırtmalarla birbirini boğazlar hale getirilmeli. Beşar Esad diktatörlükle, halkını katletmekle suçlanmalı. İki sene evvel birbirlerinin ağzına bal çalanlar düşman edilmeli. Suriye bölünüp parçalanmalı ve Demokrasi(!) getirilmeli. Eee… Ölen, sakat kalan, evini yurdunu terk edenler ne olacak? Ne yapalım, onların kaderi öyleymiş(!) Allah nasiplerini öyle yazmış(!) Yeter ki bize bir parsel daha açılsın, Suriye halkı da Demokrasiden(!) nasibini alsın denecek.  Tarihi Esad’da yazacak, İhvan’da yazacak, ÖSO’da yazacak, sömürgeci fitnelerde yazacak. İstediğine inanıp, istediğini beğenme şansın var. Nasıl olsa Suriye özgür ve Demokrat olacak!

  Ülkemiz tarihi de birbirine zıt yazılımlarla doludur. Bin yıllık Anadolu serüvenimizin çeşitli evreleri, siyasi anlayış veya sosyal konumlara göre kritik edilmiş ve farklı görüş ve anlamlarla kitlelere sunulmuştur. Uzun yıllar Avrupalılar bizi ‘Türk’ olarak tanımlarken, biz kendimizi ‘Osmanlı’ olarak isimlendirmeyi tercih etmişiz…

        Cumhuriyet dönemindeki yaşadıklarımız da tarihe farklı anlatımlarla geçmiştir. Ulusal Kurtuluş savaşı bile farklı gözlüklerle tanımlanmakta olup, kimine göre  ‘Özgür ve bağımsız bir Ulus’ yaratılırken, kimine göre ise Osmanlıyı yok etmekle ‘Ümmeti Muhammed’in’ önü kesilmiştir… Kimimize göre ‘Devrimler’ dönemidir ki, gerçeği de budur…

Çok Partili dönemimizin yazılımı ve değerlendirilmesi de tartışmalıdır. Kimimize göre ‘Demokratikleşme’ dönemi, kimimize göre ‘Darbeler Dönemi’,  Kimimize göre ise ’Dinsizlik’ dönemidir. Toplumumuzda, kimilerimiz ülkenin geleceği bakımından onlarca, yüzlerce yıl sonraki gelişmeleri hayal ederken, kimilerimizin gözü-kulağı hâlâ Ortaçağa takılı kalmış durumdadır ve Tarihin bu anlayışla yazılımı için uğraşmaktadır…

Son yıllardaki kimi yargılamalar da tarihimize farklı dillerle ve farklı görüşlerle yazılacaktır. Dün kahramanımız olanları, yarınki tarih okuyucularının kimileri, ‘Ulusal İrade’ gaspçıları olarak okuyup değerlendirirken, kimilerimizde tarihin en büyük hukuk yanlışı olarak okuyup değerlendirecektir…

Şu soru güncelliğini koruyacak ve dilimizden düşmeyecek: ‘Tarih hep doğru mu yazar?’ Hayır! Tarh bazen doğru yazar! Çoğu zaman egemenlerin isteğini yazar. Toplumlara da, yazılanların tümü doğruymuş gibi ezberletilir. Ve herkes ezberletilen yalan-yanlış tarihle övünür ve kendine pay çıkarır. Öyleyse Tarih nedir? Ve Tarih; karşılıklı doğru ve yalanların sentezidir…