2 Kasım Cumartesi akşamında benimde katıldığım bir ödül töreni vardı. Türkiye Gazeteciler Birliğinin düzenlemiş olduğu bu törende birçok meslektaşım ödül aldı. Onların adına çok sevindim. Başarılarının devamını diliyorum. 

Özensem bir arada göremeyeceğim birçok önemli ismi beraber gördüm. Kenan Çifçi, İdris Yıldız, Ertuğrul Günay, Seyit Torun ve protokolde daha nice önemli isimle beraberdiler. Kendi adıma söylemeliyim ki birçok dalda ödüllendirme yapılmış ve diğer gazeteci ve televizyoncu arkadaşlarımı yüreklendirme konusunda başarılı bir adım atılmış oldu. Bunun için Ordu 19 Eylül Gazeteciler Birliğine de ayrıca teşekkür ediyorum.

Ben Türkçe derslerindeki fiilde çatı, fiilimsi ve benzeri konulardan hiç anlamadım. Ayrıca sevmedim de! Lakin bu konuların beni sevdiğini de düşünmüyorum. Aramızda bir uyumsuzluk söz konusu. Sonra devrik cümle kurmanın anlatım bozukluğuna sebep olabileceğini öğrettiler. Son yıllardaki yaptığım araştırmalara göre yazılan ve basılan birçok kitap, dergi, gazete yazılarında görüyorum ki devrik cümle kurmak hobi haline gelmiş, özne-nesne-yüklem sıralamasının aksine cümleler kurulmaya başlanmıştır. Hayli severim. Ben çok kullanırım.

Sonra gazetecilik dediğimiz zaman en onurlu mesleklerden biri sayıyorum. Tarafsız, samimi ve bir o kadar da ciddi olarak yapılmasını savunduğum bu mesleği icra etmenin haklı gururunu yaşıyorum kendi içimde… Yaklaşık dört yıllık gazetecilik hayatımda yalan haber, yanlış bilgi, samimiyetsizlik ve arsızlık düzeninde bir şey kaleme almadım. Allah aldırmayı nasip etmesin inşallah.

 

Bu zamana kadar okuduğum yazarların içerisinde tanışabildiğim ve tanışamadığım, bana yardımcı olan-yazılarıyla olan-tanımadığım ama kitaplarıyla bana yol gösteren tüm dostlarıma-büyüklerime teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Ordu’da düzenlenen kitap fuarında tanışmış olduğum ve mail yoluyla irtibatımızı koparmadığımız, bana her konuda destek olan, yazılarımı takip edip bana yol gösteren değerli yazarımız Sayın Hamit Erdem’e, yaşanmışlıklarımız benzerliği ve ortak olma konusunda yine fuar ortamında tanışmış olduğum yazarımız Sayın Meltem Vural’a, ayaküstü kısacık sohbetlerle bana hayatım için tavsiyeler verip destekleyen yazarımız Sayın Yunus Arıkan’a, kısa öyküleriyle bizlere bizleri anlatan ve bana ışık tutan yazarımız Sayın Işık Kansu’ya, aşk deyip de ayrılık unutulur mu deyip uzaklardan bana selam getiren Kahraman Tazeoğlu’na çok çok teşekkür ediyorum.

 

Lise yıllarımda edebiyat öğretmenim olan ve bana şiiri sevdiren öğretmenim Ayşegül Şenyurt’a, edepli edebiyatçı arkadaşım olan ve beni eleştirmekten çekinmeyen, tartışmalarımızın son bulamayacağı ve her noktada kendimizi edebiyatta bulduğumuz arkadaşım, can insan Vural Yılmaz’a, manevi desteğiyle beni sarıp sarmayan, her koşulda yol gösteren Semra Erdem’e ve beni büyütüp, her koşulda, yanlışımda doğrumda yanımda olan anne ve babama, “ablam benim” deyip övünen kardeşime, gerçekten sevmeyi öğretenime çok teşekkür ediyorum.

Benim tanıdığım fakat onların beni tanımadığı bu günlerde, araştırmacılığını örnek aldığım Sayın Muharrem İnce’ye, kadın dediğin böyle oldur dediğim ve her şeye rağmen dik duran, hesap soran mert insan Şafak Pavey’e, “siz yazamamanın ne demek olduğunu bilir misiniz?” sözüyle beni derinden yaralayan Ece Temelkuran’a, “bir yüreğim var bir türlü ota konamadı” diyen ve yüzümde tebessümler oluşturan Küçük İskender’e, Fransız araştırmacı gazeteci olan ve benim tüm kitaplarını, yazılarını, hayatını atlamadan takip ettiğim yazar Jean Cristoph Grange’a teşekkür ediyorum.

Takip ettiğim ve etmeye çalıştığım imkanlarım doğrultusundaki Hece’ye, Sözcükler’e, Türk Edebiyatı’na, Ot’a, Kurşun Kalem’e, Popüler Psikiyatri’ye, Popüler Bilim’e, Ev Bahçe’ye, Kertenkele’ye, Edebiyat Ortamı’na, Kitap-lık’a, Analist’e, Tasfiye’ye, Sarnıç’a, Türk Dili’ne, Bilim ve Ütopya’ya, Sabit Fikir’e, Psikeart’a, Lamure’a ve Boğaziçi Üniversitesi Yayınlarına ve yayınladıkları İnsan Hakları Belgelerine, Sel Yayınlarına, Can’a, Everest’e, Yediveren’e, Doğan’a ve yazamadığım bir çok yayınevine ve dergi imtiyaz sahiplerine çok teşekkürler… 

İlk makalemi yazmama ışık olan Aslı Güneş’e, sahiplik ve aidiyet duygumun gelişmesinde yardımcı olan Ali Salman’a, desteklerini esirgemeyen Ege Üniversitesi öğretim üyelerine, Anadolu Üniversitesi Yayınlarına, Ordu Amerikan Kültür Dil Okulu ve tüm ekibine çok teşekkür ediyorum.

Ben eğer şu an bu mevkiiye gelebildiysem koşulsuz şartsız yaz yaz yaz diyen Ordu Kent Gazetesi sahibi Nevzat Akata’ya, “ben yazmak istiyorum” dediğimde aramıza hoş geldin diyen Ordu Yorum Gazetesi yazı işleri sorumlusu Hasan Özata’ya ve tüm Ordu Yorum ekibine, yılmadan bana kitap verip yazmalısın diyerek destekleyen Alman Dili ve Edebiyatı öğretmeni Taner Uludoğan’a çok teşekkürler…

Sokağa,

İnsanlara,

Yaşadığım hayata,

Beni hayata bağlayan nefesime çok teşekkür ediyorum.

Cumartesi akşamı gerçekleşen ödül töreninde, salonda, oturduğum koltukta düşündüm ve dedim ki; eğer bir gün bu alanda ödül alırsam ve bana söz hakkı verirlerse ne söylerim ne konuşurum diye geçti içimden.

İşte tam da anlatmak istediklerim bunlardı ve bunlar geçti gözlerimin önünden bir bir…

Teşekkürler. Okuduğunuz sabrınıza, gözlerinize ve yüreğinize…