Bu haftaki yazımız da bizi mutlu etmeyecek. Çünkü atalarımız “su üstüne yazı yazılmaz” demişlerdir. Ancak su üstüne yazı yazılmaz cümlesini değiştirerek yazarsak “ acı üstüne sevinçli yazı yazılmaz” demek gerekir. Bu hafta da 14 Mayıs 1950 tarihinde başlatılan açık bütçeler ve enflasyon politikası bize acılarla hüzünlerle ve şehitlerle dolu bir hafta daha yaşatmıştır. Şehit sayımız 40 ın üstündedir. Churchill 2. Cihan savaşının umutsuz dönemlerinde der ki: “Durum vahim ama umutsuz değildir.” Bu gün bu söz bizim için de geçerlidir. Durum vahim ama umutsuz değiliz. Sayın Soner Yalçın 30 Temmuz günü Sözcü Gazetesinin sütunlarında” Kendini ve düşmanını tanı” başlıklı bir yazı yazmıştır. Okumadınızsa okuyunuz. Ve saklayınız. O yazıda Sayın Soner Yalçın çok önemli bir eksiğimize parmak basmıştır. Denk bütçe + Paranın değeri konularında eksiğiz. Soner Yalçın Atatürk'ün şu sözlerini almış: Atatürk diyor ki:
“Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayat ışıklarında bağımsızlık felç olur.”
- “Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner.”
- “Yeni Türkiye Devleti temellerini süngüyle değil, süngünün de dayandığı ekonomi ile kuracaktır. Yeni Türkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye Devleti bir ekonomi devleti olacaktır…”
Atatürk'ün bu konuda söylediği iki önemli direktif daha ardır.
Açık bir bütçenin sayısız sakıncalarını iyi bilen TBMM nin DENK bütçe yönünde kesin karar sahibi bulunması devletin mali ve hatta genel politikası için büyük güvencedir.
Milli paranın kudretini beynelmilel buhranlara karşı yüksek varlığını masun bulundurmak başlıca gayemizdir.
Atatürk ilkelerine bağlı kalacakların dair TBMM de yemin edenler 14 Mayıs 1950 den sonra bu Atatürk ilkelerine hiç uymamışlardır. Yaşadığımız sıkıntıların esas kaynağı budur. Bunu siyasi dille söylersek; yaşadıklarımız 14 Mayıs 1950 den sonra TBMM den çıkarılan açık bütçe kanunlarının bize sunduğu felaketlerin toplamıdır.
Yazısının sonunda Sayın Yalçın diyor ki:
Evet sonuçta…
Batı, Türkiye ilişkilerinden iyi niyetli değildir; potansiyel tehdittir.
Amacı hep aynıdır; Türkiye’yi sorunlarının içinde boğuşturmak!
Bu nedenle… PKK yetmez yanına IŞİD’i eklerler! Size de tercih hakkı verirler; PKK mı daha kötü; IŞİD mi daha kötü?
Bu hakikatler ortada iken…
Türkiye’de ezberlenmiş kalıpları kırmak kolay değildir.
Türkiye’de Batı tabusunu yıkmak kolay değildir.
Bunu sorgulayan dönemin MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç gibi askerler Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla hapislere tıkılmadı mı?
Bakınız…
Politikacılar, devlet adamları, bürokratlar, hepimiz gelip geçiciyiz.
Aslolan…
Ne pahasına olursa olsun Batı’nın oyunlarını bozup Türkiye’nin bekasını ve bağımsızlığını korumaktır…
Ne diyor Sofokles:
“Basit insanlar sahip oldukları nimetin kıymetini elden çıkmadan bilmez.”
Batılıların Atatürk’e saldırmaları konusunda yazılmıştır.
Batılıların Atatürk'e saldırmaları normal bir akıl ürünü davranıştır. Çünkü onları yendi ve hayallerini yıktı. Ama Türk milletinin ferdi olup Atatürk'e düşman olmak normal akıl işi değildir.
AKP iktidarının Karnesini bir defa daha yazalım:
- 2003 te Asgari ücretlerle 10 adet çeyrek altın alınabilirken bu gün 6 adet zor alınıyor.
-Bir ABD doları 1.320.000 TL iken bu gün 2.780.000 TL dir.
Hazinemizin gelirleri ile 7.340.000 kg altın alım gücünde iken 2015 te 4.836.000 kg a düşmüştür
Dahasını yazalım mı benzin 1.500.000 den 4.500.000 e et 12.000.000 dan 35.000.000 na çıkmıştır. AKP dönemi 14 Mayısta açılan hıyaneti milliye rotasının çok kötü bir devamıdır.
Şehit anaları ağlamasın. Evet ağlamasın. Ama bütçemizi denk yapalım Dolar da Türk parasını ezerek Türk lirasını ağlatmasın. Analarımızı ağlatan doların Türk parasını ezerek Türk milletini ağlatmasıdır. Bu hengâmede gözden kaçırmayalım. Dolar 2.790.000 e fırladı. İşte budur şehit analarını ağlatan gaflet uygulaması. AKP 14 Mayısta demokrasi maskesi takarak iktidara gelen dâhili ve harici gaflettekilerin çok kötü bir devamıdır. Bu zihniyet analarımızı ağlatmasını durduramaz. Çünkü analarımızın ağlamaması için DENK bütçe ve Laik eğitim gereklidir.
AKP+CHP koalisyonu için
AKP+CHP koalisyonu kurulamaz Çünkü AKP mandacı eğilimli bir partidir. CHP Kuvayı milliyenin partisidir. Kuvayı Milliye ile mandacılık bir arada olmaz olamaz. Haftaya bu konuyu açalım.