Çevremizdeki sorunları ele alıp eleştirirken aklıma beynimizdeki sorunları da ele almamız gerektiği konusu geldi.
Git gide yabancılaşan güzel dilimiz Türkçe’yi korumak ve kollamak gerektiği kanısındayım. Bilhassa bu günlerde ihtiyacımız var bu koruma içgüdüsüne. Yarı yabancı yarı Türkçe bir dil kullanır hale geldik ve bu da toplum için hayli üzücü.
Teşekkür ediyorum yerine “merci şekerim”ler, “thanks”ler, özür diliyorum yerine “çok sorry”ler, afedersin yerine de “pardon”lar görücüye çıktı. Görücüye çıkmakla kalmayıp aldık tepe tepe kullanıyoruz.
Bunlar yetmediği gibi dil türetme çabalarımız da var ki bu daha vahim bir durum. Örnek verecek olursak; msn namı diğer mesenger – ki bu da yabancı sözcük doğrusu anlık iletişim olmalı- dili çıkardık. Sesli harfleri tamamen kaldırıyoruz. Bu da bizi tatmin etmiyor ve bu defa sessiz harflerimize evrim geçirtip farklı kullanımlarda bulunuyoruz. Güzel yerine “güsel” , şeker yerine “sheker”gibi birçok kelimeleri deforme ediyoruz.
Hem de bilinçli bir şekilde.
Türkiye’nin okuma oranı çok düşük diye yaygara koparıyoruz. Bence okumaktan ziyade konuşmayı öğrenelim okumak ardı sıra gelir zaten…
TBMM’de geçenlerde Muharrem İnce’nin konuşmasına şahit oldum. Diyor ki;
“Biz 56 tane Türkçe kelime varken ‘trend’ sözcüğünü kullanıyoruz.” “Absürd, parlamento, konsantrasyon, star vb.” birçok kelime günlük hayatımızda kullanıyoruz diyor.
Çok da haklı dediğim gibi evrim geçiriyor dilimiz. Gittikçe durumu ağırlaşan hasta dilimiz bir yudum suya muhtaç durumda…
“Karamanoğlu Mehmet Bey’i Arıyorum” diye Türkçe hakkında bir şiir var. Duyanınız, okuyanınız bileniniz var mı? Kaç yılında yazıldı net olarak hatırlamıyorum ama her döneme kesinlikle uyuyor diye düşünüyorum.
“Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik, Vurguncunun spekülatör, eşkıyanın mafya, Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmağa, sponsorluk Diyeniniz var mı?
Mesireyi, kır gezisini picnic, Bilgisayarı computer, hava yastığını air bag, Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı, okey diye Konuşanınız var mı?
Çarpıcı önemli haberler, flash haber, Yaşa, varol sevinçleri, oley oley, Yıldızları, star diye Seyredeniniz var mı? Virvirik dağının tepesindeki köyde, Cafe show levhasının altında, Acının da acısı Kahve içeniniz var mı?”
Yukarıya koyduğum dizeler bu şiirden sadece birkaç mısra. Haklılığını göstermek amacıyla alıntı yaptım ve bu durumdan da aşırı şekilde rahatsız olduğumun altını da çizmeliyim.
Erkek değilim askere gidemem belki ama bu konuda çabalamayı kendime vatan borcu biliyorum. Bu konuda özellikle gençlerimize, genç beyinlerimize çok iş düşmekte.
Sizce de öyle değil mi?