Büyükşehir Belediyesi sıcak asfaltta iyi gidiyordu.
Kar yağdı konular değişti. Kim fısıldadı da kanına girdiyse, Türkiye'de çok daha büyük belediyelerin cesaret edemediği TEDES işine ulu orta daldı.
Daldı da, çıkamıyor. 
Bana göre TEDES belki yararlı bir uygulamanın son derece itici, kaba, haksız argümanlarla ve aşırı cezacı bir yaklaşımla savunulmasıdır. Konuya Ordulular pek tepki göstermedi. Ama AKP'nin kitlesel oy aldığı Giresun, Trabzon, Rize, Artvin istikametinde çarpılanlardan ciddi tepkiler var. 
 
Astronomik cezalara gösterilen tepkilere tepki ile yanıt verildi. Uygulama kitle iletişim araçlarında hakaretamiz, küçük düşürücü, kibirli, alaycı haberlerle savunulmaya kalkışıldı. Bu halkla ilişkiler açısından son derece sakıncalı bir yöntemdi.
Uygulamayı eleştirenler "bunlar cazgır", "bunlar zaten her şeye karşı" klişesi ile susturulmak istendi.  Ben şahsen AKP cenahından da bu modele ve savunma şekline tepki bekliyordum. 
Nihayet o gerçekleşti. 
Ordu'daki yerel medyanın analiz etmeden alkışladığı TEDES olayına ilk ciddi tepki hükümetin resmi yayın organı da diyebileceğimiz Yeni Şafak Gazetesi'nin köşe yazarından geldi. Yeni Şafak Yazarı Ahmet Ulusoy, "Ordu'da radar şoku" başlıklı yazısında bizim kaç zamandır söylediğimiz hususları yazmış.  
İnşallah kendisine "paralel" yakıştırması yapılmaz. "Sen de mi Brütüs!" demelerine de gerek yok. Büyükşehir Belediyesi "kazan kazan" prensibi ile gördüğü her projenin üzerine atlıyor. Toplumsal tepkileri düşünmüyor. "Halkı dinleyeceğiz, ortak akla önem vereceğiz" derken hemen her konuda "ben yaptım oldu" diyor. 
Üstelik uygulamaları savunurken basına verilen demeçlerin, dışarıdan destek veren yandaş medyanın aşağılayıcı ve azgın üslubuna prim veriyor. Yeni Şafak'ta yer alan yazıda satır araları okunursa ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır. Bir projeyi, bir ürünü, bir hizmeti, bir tasarımı benimsetmenin yöntemi doğru bilgileri nezaket içinde anlatmak ve savunmaktır. 
Eleştirdiğimiz kaba üsluba şimdilik; devşirme ve taşıma daire başkanları ve amirler, tahsil ve kariyer olarak yetersiz danışmanlar, ciddi haber üretmek yerine kralın soytarısını oynayan medya ekibi, ürkek gazete sahipleri, yufka yürekli gazeteciler, kervandan pay umudu olan ve ganimet bekleyen müteahhit, tüccar, sanayici tayfası cesaret veriyor. Ayrıca yetersiz muhalefet, Kent Konseyi, STK ve meslek örgütleri ve şehrin azizleri de bu gruba dahil. 
Ordu halkı şimdilik seyrediyor. Ancak bu ilde kavgacı, agresif, kibirli, polemikçi, egoist üslubu ile meşhur olan bir Melih Gökçek Modeli daha istemiyoruz. Belediye yönetimi buzlar çözülüp yaza çıkmadan yöntemlerine bir "rot balans ayarı" yaptırmalı. 
Yeni Şafak yazarının dediği gibi; "Belediye Başkanı halkın amiri değil, halka hizmet için seçilmiş “hizmetçi başıdır”. Yerel yönetimlerin demokrasinin beşiği gösterilmesinin arkasında bu felsefe yatmaktadır."
***
Herkesin "Kral çıplak" demesini beklemiyoruz.
Ama hiç değilse arada bunun gibi "Kral yarı çıplak deyin" bari...