Biz 17 Aralık 2017 tarihinde aynen şöyle yazmışız. Dış politikalar iç politikanın dışta devamıdır. Türk diş politikasının tutarsızlığının nedeni, AKP yöneticilerinin de bundan öncekiler gibi 1950  gaflet ve dalalet politikalarını sürdürmesidir. 2018 Mali yılı bütçesi 65 milyar TL kafadan açıktır. Bu nedenle  2018 yılı 2017 yılını mumla arayacağımız bir yıl olacaktır demek bir kehanet değildir. Emperyalist enstrümanların sahnedeki oyunlarına bakarak dış politika yapamayız. Önce Suriye Türkiye Dostluğunu kurmak zorundayız. Türkiye Suriye dostluğunun kurulması için her iki ülkede de  Meclislerce DENK bütçe yapılması ilk şarttır. Türk diş politikasının düzelmesi için bütçemizdeki açıkların artık sona erdirilmesi gerekmektedir. Atatürk dış politikasının başarısı DENK bütçe + Laik eğitimdir. Bunu anlamayan yöneticiler dış politikada yaya kalmaya mahkumdurlar. Onlar yaya kalırlar ama olan idare ettikleri milletlere olur. Kafamızı duvarlara çarpmaya dağılmaya az kaldı. Bir bardak çayı 2.000.000 TL ye bir defi haceti 1.500.000 TL ye bir dolmuşa binmeyi 2.750.000 TL ye yapan bir ulusun ne iç politikası vardır ne de diş politikası olur. Bu işin alfabesidir. Alfabeyi öğrenemeyen okuma yazma öğrenemez.
Türk diş politikası iflas etmiştir. NEDEN?
 Bütçesi açık olduğundan
Bütçe açıklarını para basarak borç alarak kapattığından.
Başımızda Atatürk ve İnönü’ye benzer devlet adamları olmadığından. 
 
 
Suriye Bataklığı Nedir?
9 Mart 2016 da ise şunları yazmışız. Türk Dış Politikası karaya oturdu oturacak bir haldedir.
Askeri stratejiler ve diğer askeri gerekleri fazla anlamıyorum. Bu işi meslek edinenleri sadece dinliyorum. Ama günde üç defa acıkan üç defa sofra kuran yaşamak için gerekli bilgiler kendisine verilmemiş ceplerinden paraları sofralarından yiyecekleri alınan insanlarımızın dramını anlıyorum. Bütün yazılarımızın ve 12 kitabımızın konusu işte budur. 14 Mayıs 1950 den bu yana TBMM leri ve Hükümetlerinin yaptıkları tek şey paramızın değerinin düşürülmesi insanımızın ezilmesi yok edilmesi gibi insanlıkla hukukla ve Anayasamızla bağdaşmayan saldırılardır. Bu saldırılara Türk milletinin Suriye bataklığına sürüklenmesi eklenmiştir. Bu harekâttan ve bu harekâta karar veren yöneticilerden Türk Milletinin Yurtta sulh cihanda sulh ilkesine taşınması ve yeniden muasır medeniyetler yoluna çıkılması gibi sonuçlar beklenemez. Çünkü iç politikamız Yurtta barışı değil yurtta savaşı amaçlayan açık bütçeler yapmak ve laik eğitimden uzaklaşmak gibi Anayasamıza, bilime, yüce dinimize ve Atatürk ilkelerine aykırı ana yanlışlar içermektedir. 14 senede hazinemizi ve eğitimimizi iflas ettiren bir AKP hükümetinden Türk milletini salaha çıkaracak bir Suriye politikası beklemek erkek bir canlının altından yavru almaya çabalamak gibi nafile bir beklentidir.
Bu iki yazımızı yazınca Afrin, Cinderes ve diğer operasyonlar henüz ortada yoktu.
Allah Türk milletinin yolunu açık etsin. Çünkü iktidardakiler 14 yıldır her olayda olduğu gibi bu Suriye olayında da “ Allah’ım sen onları affet Onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar”  (*)
 
Denizciliğimiz ölüm kalım noktasında mıdır?
Bu satırların yazarı bildiğiniz gibi Türk Deniz Kuvvetlerinden emekli olmuş bir genel cerrahi uzmanıdır. Denizlerdeki hak ve menfaatlerimizi korumak Türk deniz Kuvvetlerinin görevidir. Sözcü gazetesinde 8 Mart 2018 tarihinde yer alan Sayın Emin Çölaşan’ın yazısı biz tüm denizcileri cidden üzmüştür. O yazıdan acı acı öğrendik ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin deniz ticaret filosu hiç kalmamıştır. Deniz ticaret filomuz kalmamışsa denizdeki hak ve menfaatlerimizi kullanacak enstrüman da kalmamıştır. Bizi bu günlere getiren politikalar da 14 Mayıs 1950 politikasının acı bir devamıdır. Tam bağımsızlık+ DENK bütçe+ Laik eğitim denizlerdeki hak ve menfaattarımızın korunması için de gereklidir. Denizlerdeki hak ve menfaattarımızdan vaz geçemeyiz. Ancak 14 Mayıs gaflet dalalet ve hatta h…. Yolundan dönecek bir TBMM ne gereklilik vardır. Başarılar dilenir.
 
 14 Mayıs 1950 politikalarına son verilmelidir
Daima yazdık yazmaya devam edeceğiz ki¸ bu gün ulaştığımız sonuçlar 14 Mayıs 1950 tarihinde girilen açık bütçeli laik eğitimden uzak bilimden tarihten ve dinimizin Hadis-i Şeriflerinden uzak uygulamaların bir sonucudur.14 Mayıs 1950 de başlayan ve “ Küçük Amerika olacağız” şeklinde özetlenen gaflet dalalet ve hatta hıyanet politikalarıdır. Bu politikalar sadece AK döneminde AKP karnesinde ifade edildiği gibi bir faciadır. İşte AKP nin 14 yıllık karnesi
2003 te bir    ABD Doları 1.320.000 TL  iken 3.824.000 TL ye çıkmıştır. Artış 3 mislidir
2003 te    Bir gram altın. 18.000.000 TL den 162.000.000 TL ye çıkmıştır. Artış 9 mislidir
 2003 te    Bir çeyrek altın. 24.000.000 TL den 266.000.000 TL ye çıkmıştır. Artış 11 mislidir
Bu gaflet yolu aklın, bilimin, yüce dinimizin ve ebedi başkomutanımızın bize gösterdiği yol asla değildir. Akıl, bilim, yüce dinimiz ve ebedi başkomutanımızın bize emrettiği yola “DENK Bütçe+ laik eğitime” dönerek işe acilen başlamalıyız. TBMM nin asıl görevi budur. Aksi halde ne iç ne de dış saldırılardan başarı ile çıkamayız. Dost acı söyler çünkü onun acı söylemekten başka silahı ve teçhizatı yoktur.
 Başarılar dilenir.
 
(*) İsa Peygamberin çarmıha gerilirken söylediği som söz.