Bir ülkenin başbakanı 2015’lerin dünyasında sahte peygamber gibi, Avrupa’nın göbeğinde, İsviçre’de Avrupalıları Müslüman yapma seferine çıkmış, onları İslam’a davet ediyor, daha da ileri gidiyor, “ Avrupanın asli dini İslamdır ve asli dini olmaya devam edecektir” diyor. Çok ciddi ya da komik bir iddia. Avrupa’da ya da herhangi bir ülkede İslamiyeti yaymakla bu zatı kim görevlendirdi, nereden, kimden vahiy geldi bilinmiyor.
Türkiye halledildi, sıra Avrupa’da demek ki.
Ülkemizin yöneticileri dünyanın çeşitli bölgelerinde İslamiyet’in egemenliği için canla başla çalışıyor. Demokrasi’nin değil, İslamiyet’in. Dinin, özelde bir mezhebin egemenliği için.
Cumhurbaşkanı, Afrika’nın İslam ülkelerinde aynı işlevi yürütüyor. Suudi Arabistan Kralının ölümü nedeniyle Türkiye’de ulusal yas ilan ediliyor. Bayraklar yarıya indiriliyor.
Neden? Ölen kral için sorulacak olan, “Nasıl bilirdiniz?”e verilecek yanıt şu değil mi? ABD’nin kucağına oturmuş, demokrasiyi, insan haklarını, kadın haklarını yok eden bir diktatör.
Daha iki hafta önce bu ülkede iki genç kadın otomobil kullandığı için yakalandı, tutuklandı, ağır ceza mahkemesinde yargılanıyorlar. Bu ülkede kadınlar tek başına sokağa çıkamaz.
Bu bölgeleri iyi bilen gazeteci Hüsnü Mahalli’nin yazdığına göre, ölen Kralın 32 karısı var.27 oğlu, 32 kızı oldu. Kendi ailesi, aşireti süper zenginliği yaşıyor. S.Arabistan dünyanın en zengin ülkelerinden biri ama halkı köle. Böyle bir adam için ulusal yas ilan etmek hangi akla hizmettir. Ulusal yas nedeniyle Devlet Tiyatrolarında oyunlar iptal edildi. Her şeyden önce tiyatro eğlence değil, sanattır. Kaldı ki, eğlence programları da böyle bir şahıs için iptal edilemez. Bu vahim işleri yapan hem cumhurbaşkanı hem Başbakan’ın “Laik” bir ülkenin yöneticileri olarak biliniyor. Ya da öyle sanılıyor.
Onlar Avrupalarda, Afrikalarda İslamiyet’i yaymak için çalışadursunlar, aynı günlerde içeride ne oldu ona da bakmakta yarar var. Hırsızlıkla, yolsuzlukla, rüşvetle suçlanan 4 eski bakan için yapılan Yüce devan oylamasında AKP’nin 50 dolayında fire vermesi meselesinden söz ediyorum. Bu oylama süreci Türkiye’de çirkin politikacı tipini çok açık şekilde yeniden gündeme getirmiş oldu. Söz konusu 4 bakan ağır suç iddiası altında. Yüce divanda yargılanması veya yargılanmaması için TBMM’de gizli oylama yapılıyor. Sonuçta 50 dolayında AKP Milletvekilinin iktidar partisinin isteği dışında oy kullandığı anlaşılıyor.
Buraya kadar her şey normal. Oylama bitti, gizlilik ortadan kalktı. Sonuç ilan edildi. Artık konuşmak, oyunun rengini açıklamak da serbest. Normal olmayan şu; Suçlanan bu 4 bakan için “Yüce divana gitsin, hesap versin, yargılansınlar” diyen AKP’li milletvekilleri kendilerini gizliyorlar, saklanıyorlar. Sanki illegal örgüt elemanları. Yahu çıkıp konuşsanıza. Bu yaptığınız ayıp mı, utanç verici bir şey mi? Ahlaksız bir karar mı verdiniz? Bakın sizlere, kendi milletvekili arkadaşlarınız örneğin Mehmet Metiner, örneğin Şamil Tayyar, verdiğiniz oy için, tercihiniz için, “Şerefsizler, içimizdeki hainler” gibi ağır sözler söylüyorlar. Öyle misiniz yoksa?
Çıkın basının karşısına, “Şerefsiz, hain filan değiliz.” deyin. ”Ben bu arkadaşlarımızın suçlu olduğuna inandığım için beyaz oy verdim” deyin. Bunu diyemiyorsunuz. O zaman gidip diğer iktidar milletvekili arkadaşlarınız gibi red oyu kullansaydınız. Evlerde, kahvelerde insanlar, ”Kim bu muhalif oy verenler acaba?” diye soruyor, konuşuyorlar.
Niye kendinizi gizliyorsunuz? Kimden korkuyorsunuz? Siz milletvekilisiniz. Halka, seçmenlerinize verdiğiniz oyun rengini açıklamayacak kadar ikiyüzlülük olur mu? İşte bu,çirkin politikacı tipinin, oportünizmin açık örneği. İşte bu, kişilik deformasyonu. Bu, kendisini seçen halka verdiği oyun rengini açıklayamayacak hale gelen sahtekarlığın, sinsiliğin örneği.
İşte Zübüklük bu.