Hükümet sözcüleri çok pişkin, her türlü önlem alınıyormuş. Tekrarlanan cümle bu.
Somut örnek vereyim.10 gün önce Kilis’e sınırın karşı yakasındaki IŞİD mevzilerinden atılan roketlerle 18 yurttaş öldürüldü. Aynı gün bakanlar kurulundan sonra açıklama yapan hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş bu saldırının da ele alındığını, ekonomik, sosyal ve sağlık tedbirlerinin enine boyuna görüşüldüğünü,300 yataklı bir hastane yapılacağını söyledi.
Alınan önlem bu. Saldırılara karşı Hastane yapacaklarmış.
Bundan sonra ölecek ve yaralanacaklar için hastane.
Yine aynı gün Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın saldırgan IŞİD'i korumak için kıvranıyor. “Kilis’e yapılan bu bir saldırı mı, yoksa roketler mi düşüyor” (düşüyor mu ne demekse?) çanak soruyu şöyle yanıtlıyor; “Saldırı olduğu yönünde bizde istihbaratı bilgi yok. Bunun bilinçli olarak yapılıp yapılmadığı konusunda bize ulaşan bilgi yok. Bunun bir kısmı yanlışlıkla geliyor olabilir.” İşte ülkeyi bunlar yönetiyor. Roketler yanlışlıkla geliyormuş. Şam’a, Lübnan’a, Atina’ya, Moskova’ya, Sofya’ya Hindistan’a atılan roketler yanlışlıkla Kilis’e düşüyor öyle mi?
Bu açıklamalardan sonra da Kilis’te her gün roketler patlatıldı, siviller öldürülmeye devam etti. Daha iki gün önce bir kişi öldü, 32 kişi yaralandı.
Numan Kurtulmuş yine bakanlar kurulu sonrası, yani 10 gün sonra, yani dün aynı açıklamayı yineledi. Hem Kilis’teki yeni patlamalar hem genel olarak canlı bombalar için, “her türlü önlemin alınmakta olduğunu” tekrarladı.
Hükümet sözcüsü bu kişi de IŞİD'i saklamak için cümleler kuruyor. Saldırıların kim tarafından yapıldığını yüzde yüz belirlemedikçe açıklama yapılmasının doğru olmadığını, bunun “devlet ciddiyeti” gereği olduğunu belirtiyor. Saldırının IŞİD tarafından yapıldığını açıklamak devlet ciddiyetiyle bağdaşmazmış.
Bir başka devlet ciddiyeti ile ilgili haber dünkü Birgün gazetesinde yer aldı. 1 mayıs günü Gaziantep emniyet müdürlüğüne, önceden istihbaratı gelmesine rağmen 1 ton patlayıcı araçla yapılan canlı bomba saldırısı önlenmedi. Patlama günü Gaziantep emniyet müdürlüğünde görevli bir polis şöyle diyor: “Bomba hazırlayanlara hastane tutuyorlar. Bu 2 yıldır böyle. Cihatcılar binaya doldurulmuş. Şimdi, bina kiralık. Ben orada nöbet tuttum. Öfkemi anlatamam. Yani IŞİD’lilerin tedavi edildiği, korunduğu hastanede aylarca nöbet tuttuk.”
Kilis’in nüfusu 93 bin. Bu kentte yerleşik Suriyeli sığınmacı sayısı ise 127 bin. Kilis artık terk ediliyor. Cihatcıların kontrolüne geçiyor.
Bu anlattığım sadece Kilis örneği. Yurt çapındaki cihatçıların, canlı bombaların iktidar çevrelerince nasıl korunduğunu artık siz düşünün.
Bütün bunlar devlet ciddiyetinin gereğiymiş. Öyle diyor iktidarın sözcüsü. Yandaş gazete ve TV’lerde yalan haberler resmi ağızlardan veriliyor.
İncirlik’ten kalkan uçaklar son 3 ayda IŞİD mevzilerine 5 bin dalış yapmış, mevzileri yerle bir edilmiş. Yalan. Sınırın Suriye yakasındaki IŞİD mevzileri, savaşçıları her gün çıplak gözle bile görünüyor. Demek bizim uçaklar oraları bombalıyormuş gibi yapıyor. Karşıdaki mevzilerden ise roket atmalar devam ediyor. Türk tankını tahrip ettiklerini görüntüleriyle açıkladılar. Ama devlet ciddiyeti gereği bunun adını koymuyorlar, önlem de alınmıyor. Devlet ciddiyeti olur da medya ciddiyeti olmaz mı? 1 mayıs kutlamalarında “Penquen basının” seçkin örneğini CNN verdi. İstanbul-Bakırköy’deki kutlamaları canlı vermekte olan CNN, Disk Genel Başkanı Kani Beko, konuşmasının bir yerinde Erdoğan’a yönelik,” Yerin dibine batsın senin sarayın” dediği sırada canlı yayın kesiliyor, “Alo Fatih” bölümüne geçiliyor. Görüldüğü gibi her alanda olduğu gibi Medya’da da bütün kaleler fethedilmiş, bütün stüdyolara girilmiştir.