Tarım üretim aşamasında okur-yazarlık küçük bir azınlığı ilgilendiriyordu. Ki bunların başında din adamları geliyordu. Din adamları, meslekleri gereği dini konularda eğitim alıyordu.

Sanayi üretim aşamasına geçince işler değişti. Sanayi üretimi, makine ile yapılan üretimdir. Makineye ve kendine zarar vermemek için, işçinin bazı yazıları okuması gerekiyordu. İşçileri okur-yazar yapabilmek için okullar açıldı.

Eğitimde en büyük etkiyi ise 1789 Fransız devrimi yaptı. Fransada Papazlar ve toprak ağası Aristokratlar siyasi gücü oluşturuyordu. Giyotin ile bunların kafaları kesildi. Giyotin sayesinde, dinin siyasi güç oluşturmasının önü de kesilmiş oldu.

Fransada, dini eğitimi sonlandırmak amacıyla laik eğitim düzenine geçildi. Laik eğitim düzeninde, din eğitimi verilmiyor. Dini eğitimin önünü kesmek amacıyla ORTA-LİSE eğitimi veriliyor. Fransanın başarılı olduğunu gören Avrupa ülkeleri LAİK EĞİTİM düzenini tercih ettiler.

Laik eğitim Osmanlıyı da etkiledi. Ancak, yabancı okullar dışında başarılı sonuç alınamadı. Osmanlının son dönemlerinde, Mithat ve Cevdet paşalar gibi ünlü devlet adamlarının, yabancıların Osmanlıda açtığı kolejlerde eğitim aldıkları görülüyor.

Cumhuriyet Laik devlet düzenini tercih etmişti. 1950 yılına kadar başarılı bir eğitim sistemi işliyordu. Köy enstitüleri, öğrencilere meslek kazandırıyor. Mesleğin, ekonomide karşılığı bulunuyordu.

1950 den sonra MESLEKSİZ insan üreten eğitim sistemine geçildi. Sanat enstitüleri, ticaret liseleri, sağlık kolejleri gibi meslek kazandıran eğitim kurumları ile açık kapatılmaya çalışılıyordu.

Çürüme, üniversitelerdeki yapılanma ile hız kazandı.

Üniversite hocaları, kadroları kendi akrabalarına tahsis etmeyi gelenek haline getirdiler. Akrabacılık (nepotizm) üniversitelerimizin içini boşalttı. Diğer bir sorun ise MASON Locasından kaynaklanıyordu. Masonlar, üniversite hocalarını kendilerine üye yapıyor. Bu kanaldan güç kazanıyorlardı. Nepotizm ile bu güç birleşince ortaya Üniversiteye benezemeyen üniversiteler çıktı.

2002 yılına gelindiğinde, kemikleşmiş yapıyı bozmanın mümkün olmadığı anlaşıldı. Tek çare kalmıştı. Üniversite sayısını artırmak.

Her ile üniversite açıldı. Üniversite sayısı 208 rakamına ulaştı. Bu durum beraberinde yeni sorunlar getirdi. Kalite çok hızlı şekilde düştü.

Ekonomi her şeyi çözer. Üniversite sorununu da çözecektir.

Üniversite bitiren gençler, okudukları konularda iş bulamayacaklar. Düşük seviyeli işleri yapmak durumunda kalacaklar. Harcadıkları zaman ve paranın zay olduğunu görecekler. Üniversiteye giden öğrenci sayısı azalacak. Üniversiteler, yetersiz öğrenci nedeniyle, önce küçülecek. Küçülenler birleşerek ayakta kalmaya çalışacaklar. Sayıları azalacaktır.

Eğitimde temel kural şudur. Eğitim, insana yatırımdır. Bu yatırımın karşılığı olmalıdır. Karşılığı yok ise, yapılan her yatırım gibi eğitim yatırımı da israf ile sonuçlanıyor.

Şinasi Kara